" parmakların çok tatlı "

8.7K 1K 772
                                    

kontrol etmedim çünkü en kısa zamanda atmak istiyorum ve şu an ödevime devam etmem lazım 💗




Kulaklarıma acıtacak dereceye gelmiş olan bağırışmalarla birlikte gözlerim kendiliğinden açılmıştı. Yeni uyanmanın verdiği uyuşuklukla olanları anlamaya çalışıyordum. Gözlerimi ovuşturup kısık gözlerimi düzeltebildiğimde gördüğüm tek şey karmaşaydı.

"Sikeyim! Tek bir allahın kulu bile hiç bir sik duymadı mı dün gece?!" Jeongguk'un gür sesi ile olduğum yere iyice sinerek yutkundum. Bağlı olduğı zinciri olabildiğince ileri çekmiş, ayağa kalkmıştı ve sinirli bir ifadeyle saçlarını karıştırıyordu şimdi.

Sıklaşan nefesimle birlikte gözlerim otomatik olarak yanıma, Yoongi'nin olduğu tarafa kaymıştı.

"Jimin. Uyanmışsın." Beni fark etmesiyle oturduğu yerde bana yaklaşmıştı biraz. "E-evet...Neler oluyor?" Kısık sesle konuştuğumda derin bir nefes alıp gözlerini kaçırmıştı. Dudaklarını sertçe birbirine bastırmış, söylemekle söylememek arasında kalmış gibi gözüküyordu.

Kötü bir şey olduğu belliydi ve bunu bilmek bile kalp atışlarımın hızlanmasına sebep olmuştu. Göz bebeklerim korkuyla titrerken birşeyler söylemesi için bekliyordum.

"Dün gece...İçeriden birini götürmüşler." Söyledikleriyle gözlerim kocaman açılmış, dudaklarım aralanmıştı ve kalp atışlarım olabilirmiş gibi daha da hızlanmıştı. Korkuyla yutkunup hücreye bakındığımda karşı duvarda, çaprazımdaki zincirin boşta olduğunu gördüm. "Seokjin..." Diye mırıldandığında alt dudağımı dişleyip ona döndüm tekrardan.

O yoktu. O gerçekten de yoktu.

"Ya onu saldılarsa?" Hoseok'un sesi hücrede yankılanırken Jeongguk'un şiddetli kahkahası takip etmişti sesini. "Sen- Sen şaka falan yapıyor olmalısın!" Kahkahalarının arasından konuştuğunda sertçe yutkunup sırtımı duvara daha çok yapıştırmıştım. Kahkahalarının ardında fazlasıyla sinirli olduğu ortadaydı ve bana kalırsa birazıcık daha sinirlenirse ayak bileğindeki zinciri bile kırabilirdi o.

"Hoseok, salmayacaklarını biliyorsun...Başka bir şey dönüyor." Namjoon ayağa kalkıp sakin bir ses tonuyla konuştuğunda rahatlamıştım. Namjoon ortama el koyunca istemsizce daha rahat hissediyordum kendimi.

"Korkmaya baş—"

Hoseok'un kelimelerini kesen cızırdama sesleriyle herkes bir anda sus pus kesilmişti. Cızırtı sesleri arttığından Jeongguk hızla dizlerinin üstüne çöküp yerde duran telsizi eline almıştı.

"Günaydınlar olsun mahkumlar. Bugün iyi günümdeyim, hava çok güzel, çok güneşli—- ah tabii siz bunu nereden bilebilirsiniz ki?"

İğrenç bir kahkaha sesi yankılanmıştı hücrede. Jeongguk'un telsizi tutan elinin sıkılaştığını fark etmiştim. Sinirden kemikleri beyazlamıştı ve dişlerini kırarcasına sıkıyordu. Bense nefesimi tutmuş, telsizin ardındaki adamın konuşmasını bekliyordum.

"Ah sadede geleyim. Aranızdan birinin eksik olduğunu fark etmişsinizdir herhalde? Biz aldık onu. Suçlunun teslim olmadığı her gün yeni bir tanenizi alacağız ve...Ne yaptığımız da aramızda kalsın değil mi? Sıra size gelince öğrenirsiniz."

Tekrardan gülme sesi. Midem bulanmaya başlamıştı. Tek bir lokma bile yememiştim ve bütün iç organlarımı kusabilirmiş gibi hissediyordum. Dizlerime tutunan ellerim sıkılaşmıştı ve nefeslerim düzensizleşmişti.

Korkuyordum. Çok korkuyordum.

"Jimin sakin ol." Kulağımın dibindeki fısıldama ile korkudan sıçrasam da omuzlarıma dolanan kollar ile sakinlemiştim. Tanıdık koku daha rahat nefes almamı sağlarken aklımın bir ucu hala telsizdeki adamın dediklerindeydi.

Saçlarıma dolanan parmaklar ile nefeslerim düzene girmiş, sıkılaşam ellerim normal haline dönmüştü.

"Sizce...Sizce Seokjin'e ne yaptılar?" Hoseok kısık sesle konuştuğunda Jeongguk aniden elindeki telsizi karşı duvara fırlatmıştı. Gürültülü bir şekilde parçalara ayrılan telsiz, Namjoon'un başının bir kaç santim yukarısına denk gelmişti. Herkes korkuyla eğildiğinde Jeongguk tekrardan ayağa fırlamış, zincirinin el verdiği kadarıyla bir ileri bir geri yürümeye başlamıştı. Kendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu ve sinirliydi gözüküyordu.

Derin bir nefes alıp alnımı kendime çektiğim dizlerimin üstüne yasladım. Karnımın guruldayışını düşünmemeye çalışarak gözlerimi sıkıca kapattım ve kendimi kötü şeylerim olmayacağına inandırmaya çalıştım.

"Sakinleşmek istediğinde kendi kendine bir şarkı mırıldanabilirsin...Rahatlatır." Yoongi'nin kısık sesiyle başımı kaldırıp ona bakmıştım.

* "For you I could pretend i was happy i could hide away the sorrow.
For you I could feign strength numb the pain and be the man you can depend on."

Dudaklarım aralanırken sözlerin güzelliğine mi mayışsam, yoksa sesine mi karar verememiştim. Sesi güzel biri gibi durmuyordu dışarıdan açıkçası veyahut şarkı söyleyecek gibi biri de fakat söylüyordu işte. Karşımda, bana o güzel sözleri söylüyordu.

* "I trusted in a dream a hopeless cause, now i watch the flowers as they wither."

"Sesin çok güzelmiş..." Gözlerimi kaçırıp mırıldandığımda güldüğünü işitmiştim. Yere sabitlediğim elimin üstüne elini koyup parmaklarını parmaklarımın üstünde hareket ettirmesiyle ani bir sıcaklık basmıştı. Yanaklarımın kızarmaya başladığını hissediyordum ve kesinlikle ona bakamıyordum.

"Parmakların çok tatlı." Başımı ona çevirdiğimde dudaklarım hafifçe iki yana kıvrılmıştı. Gülümsediğimi görmesiyle, o da yarım ağız gülümsemişti bana doğru.

Onun hakkındaki düşüncelerimin bu kadar çabuk değişebilmesi şaşırtıcıydı aslında. Daha iki üç gün önce ondan ölesiyle korkuyordum fakat şimdi— şu an çok farklıydı. Belki de onu hemen yargıladığım içindi, ön yargı yüzündendi. Aslında nasıl biri olduğunu yeni yeni anlıyordum ve hoşuma gitmişti.
Onun beni umursaması hoşuma gitmişti.

Çünkü ben de onu umursuyordum.



+

* Senin için mutlu gibi davranıp, kederi saklayabilirim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

* Senin için mutlu gibi davranıp, kederi saklayabilirim.
Senin için güçlüymüş numarası yapabilir, acıyı dondurabilir ve güveneceğin adam olabilirim.
* Bir rüyaya güvendim, amaçsız bir nedene, şimdi izliyorum solmasını çiçeklerin.

Anlamadıysanız veya bilmiyorsanız şarkı fake love. Ne kadar türkçesi biraz tuhaf olsa da ingilizce veya korece olarak söylenince çok anlamlı (,:

BİR DE herkes katilin Jimin olduğunu düşünüyor, eğer bandwagon değilseniz neden Jimin olduğunu düşündüğünüzü paylaşır mısınız? Ya da başka birini düşünüyorsanız onu da nedeniyle yazabilirsiniz merak ediyorum sjdjkddj

Ha bir de önceki bölümdeki önemli ayrıntıyı bir iki kişi fark edebilmiş sadece ama ne olduğunu söylemeyeceğim, ileride ortaya çıkacak zaten.

BİDE HİKAYE HAKKINDA ÖNEMLİ BİR ŞEY DAHA, ilk bölümlerde biyerde biri dalga yapmıştı söylesene katili falan diye ben de altına o olmaz deyip başka bir ipucu yazmıştım. Hatta baya önemli bir şey, daha çok bir isim(:

JEN

CULPRIT. ⠀⠀[ YOONMIN ]Where stories live. Discover now