"‪ ‬ona güvenebilir miyim? "

9.2K 1.1K 749
                                    




"Siktir bunlar da ne??"

Duvara doğru geriye yasladığım başımı gözlerimi kırpıştırarak düzelttim ve kaşlarımı çatıp etrafıma bakındım. Ayağa kalkıp diğerlerinin yanına gidecekken geri çekilmemle birlikte popo üstü yere yapışmıştım. "B-bu da ne? Neler oluyor?" Korkuyla konuştuğumda tüm gözler beni bulmuştu. E tabii buraya kapandığımız günler boyunca tek tük konuşmuş biri ağzını açınca insanlar şaşırıyordu.

"Biz de onu anlamaya çalışıyoruz." Jeongguk ilk defa içinde küfür geçmeyen bir şekilde konuştuğunda yutkunup başımı salladım. Derin nefesler alarak kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Neden mi? Çünkü sikik ayak bileklerim duvara zincirlenmişti.

Çoğu zaman nefes sorunları yaşıyordum. Astımım yoktu fakat doktor her seferinde ciddileşirse astıma gidebileceğini söylüyordu. Şu ana kadar ciddileşmemişti fakat buradayken ciddileşeceğine emindim.

Sağlıksız derecede düzensiz nefes alış verişlerimi fark etmiş olan Namjoon, yan yan sürünerek bana yaklaşmıştı. Tam solumda zincirlenmişti ve zincir yanıma yaklaşabilecek kadar uzundu. Elinde nereden bulduğunu bilmediğim bir su şişesi vardı ve dudakları yukarı kıvrılırken dolu şişeyi bana doğru uzattı. Düşünmeden hızla elinden alıp bir içişte yarısını bitirdiğime kıkırdadı. "S-sen bunu nereden buldun?" Yarısı boş şişeyi yere bıraktım. "Gece getirmişler. Büyük ihtimalle bizi zincirlerken bıraktılar. Hatta yemekte bırakmışlar— yani dört kutu konserve mısırı yemek sayarsan tabii." Omuzlarını silkip konuştuğunda başımı salladım.

"Hey prenses! Yarısını yedim kalanını da sen ye." Sağ tarafımdan gelen ses ile oraya döndüğümde, Min Yoongi'nin de sağ tarafıma zincirli olduğunu gördüm. Bu beni tedirgin etmiş olsa da, aynı zamanda biraz rahatlatmıştı da. Eğer bu kişi karşı duvara zincirli Jeongguk olsaydı korkudan altıma edebilirdim.

Yaklaşmaya tenezzül etmeyip konserveyi yuvarlayarak bana yolladığında hızla metal tenekeyi aldım ve kalan mısırları ağzıma döktüm. Fazla doyurmamıştı tabii ki ama en azından yaşatırdı. Su içmek ve az da olsa mideme bir şeylerin gitmesi iyi hissettirmişti. Günlerdir aç susuz durmak beni bitkin düşürmüştü ve anca şu an anda kendime gelmiştim.

Hoseok, yerde yüz üstü uzanıp kollarını yerde kavuşturduğu başını üzerine yasladı. "Bize ne yapacaklar?" Dudaklarını büzüp mırıldandığında gözlerimi sıkıca kapatıp bunları düşünmemeye çalıştım.

Bizi ararlardı değil mi? Ailem benimle çok ilgilenir bu yüzden bu kadar uzun süre eve gelmediğimi fark etmiş ve çoktan polisi aramış olmalılardır... değil mi? Onları oyalayacak bir şeyler söylemiş olamazlar bizi burada tutanlar... değil mi?

"Hala buna mantıklı bir açıklama bulamıyorum. Bizi neden zincirlediler? Bize cidden ne yapacaklar?" Seokjin kafasını yasladığı duvara hafifiçe vurarak konuştuğunda derin bir nefes aldım.

Yanıma yanaştığını bile fark etmediğim Min Yoongi'nin bir anda elini saçlarıma götürmesiyle hafifçe sıçramıştım. "Hey sakin ol. Neden bu kadar korkuyorsun?" Hafifçe sırıtarak konuşurken elleriyle saçlarımı düzeltiyordu ve şaka yaptığını düşünmeye başlamıştım. Bu çocuk cidden şaka falan yapıyordu şu an. "N-nasıl neden b-bu kadar korkuyorum? Lanet olası bir h-hücrede tıkılı kaldığımız için olabilir mi? Y-ya da ailelerimize büyük ihtimalle onları oyalayacak b-bir şeyler söylendiği için? B-belkide hiç bulunamayacağımız için? Y-ya da burada bir k-katille birlikte olduğum için?" Kekeleyerek de olsa düşündüklerimi kelimelere dökebilmiştim.

Yoongi derin bir nefes verip elini saçlarımdan çektiğinde gözlerimi kaçırdım. Bir kaç gün içinde değişebilmem beni şaşırtmıştı. Normalde olsa kendimi asla böyle ifade edemezdim fakat gelin görün ki şu anda, burada, kekeleyerek de olsa kendimi tamamiyle ifade etmiştim.

Acıyan bileğimi ellerimle ovuşturmaya başladığımda Yoongi'de yanımda sırtını duvara yaslamış, bacaklarını ileri uzatmıştı. "Katil ben değilim." Yoongi'nin bir anda sessizce konuşmasıyla gözlerim onunkilere kaymıştı. Ciddi bir ifadeyle bana bakıyordu ve nedense ona inanmak istiyordum.

"B-bunu neden bana s-söylüyorsun?" Sertçe yutkunup sorduğumda omuzlarını silkti. "Bilmem, sadece bilmeni istedim. Jeongguk benim yaptığımı düşünüyor ve diğerlerine de öyle düşündürtmeye çalışıyor ama... Ciddiyim. O suçu işleyen kişi ben değilim Jimin." Adımı ağzından duymak tüm tüylerimi dikeltirken içten içe ona inanmıştım ama belli etmemeye çalışarak sadece başımı sallayıp gözlerimi ayak bileklerime çevirdim.

"Buradan çıkacaksın. Merak etme." Yoongi'nin tekrardan sessizce konuşmasıyla gözlerim yavaşça onunkilerle buluşmuştu. "Katilin sen olmadığını biliyorum. Hatta büyük ihtimalle herkes biliyor, seni neden burada tuttuklarını anlamış değilim." Diş etlerini göstererek gülümsediğinde dudağımın sağ tarafı hafifçe havalanmıştı. Belkide o cidden o suçu işleyen kişi değildi. Belkide o, düşündüğüm kadar kötü biri değildi.

"Zincirler iyiye işaret olamaz. Kötü bir şeyler olacak ama ne yapacaklarını kestiremiyorum." Yoongi sessizce konuşmaya devam ettiğinde ona biraz daha yaklaştım. "Aslında bizi tek tek sorguya alıp orada biraz hırpalarlar diye düşünmüştüm ama...Vay canına bu zincirler tamamiyle yeni bir yöntem olmalı." Yoongi hafifçe kıkırdayıp başını iki yana salladığında korkuyla alt dudağımı dişledim.

"Ne zaman ailemizin yanına dönebileceğiz?" Sulanmış gözlerimi onunkilere dikip fısıldadığımda yüzündeki gülümseme silinmişti. Derin bir nefes verdikten sonra konuştu. "Bilmiyorum. Ama çıkacağız tamam mı? Söz veriyorum. Bana güvenebilirsin." Elini, kucağımda tuttuğum ellerimin üzerine koyup sıktığında görünür bir şekilde titredim.

Güvenebilir miydim?

yeni bölüme ve kaoslara az kaldı eheh~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

yeni bölüme ve kaoslara az kaldı eheh~

CULPRIT. ⠀⠀[ YOONMIN ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin