" acilen binadan çıkmamız lazım "

7.6K 1K 1.1K
                                    






Şaşkındım ve korkuyordum.

Vücudumun her bir zerresi şaşkınlık ve korkuyla titrerken elimi hızla ağzıma kapatıp herhangi bir sesin çıkmasını engellemiştim. Duvara dayalı elim sıkılaşırken derin nefesler almaya çalışıyordum.

Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Kendimi mi düşünmem gerekiyordu yoksa Yoongi'yi mi bilmiyordum. Ona değer veriyordum, bu barizdi fakat kendi hayatımı onun için riske atabilir miydim? Benim için o kadar değerli miydi Yoongi gerçekten?

Seslerin geldiği odaya doğru ilerleyen adımlarım tüm sorularıma cevap vermişti bile.

Ellerim iki yanımdan öylece sarkarken kapının tam eşiğinde duraksadım. Ayaklarım beni zar zor ayakta tutsa da dışarıdan belli etmemeye çalıştım.

"Y-yoongi?" Fısıltı gibi çıkan sesim ne kadar kısık olsa da odadaki iki kişi tarafından da duyulmuştu. İkisinin de başları bana doğru çevrilirken yaşlarla parıldayan gözlerim ikisinin arasında gidip geliyordu. İşte buradan sonra ne yapmam gerektiğini gerçekten bilmiyordum.

O katil miydi? Tüm bu zaman boyunca katil gerçekten de o muydu yoksa ben mi yanlış anlıyordum?

"N-neler ol-oluyor?" Kapı eşiğini tutan elim sıkılaşırken yanağımdan dudaklarıma doğru süzülen yaşın tuzlu tadı dudaklarımı birbirine bastırmama sebep olmuştu.

Gözlerim hala ikili arasında gidip gelirken bana ilk yaklaşan Namjoon oldu.

"Partiye katılmaya karar verdiğine sevindim Park Jimin." Yüzüne yayılmış yan bir sırıtışla bana yaklaştığında bir adım geriye gitmiştim. "D-dur gelme." Hala geriye doğru adımlarken o bana doğru geliyordu.

"Cidden seni bırakacağımı mı sandın?" Kolumdan tutup sertçe odaya doğru çekmişti beni. Bedenimi itip Yoongi'nin yanına, yere yapışmamı sağladıktan sonra kapıyı yüksek bir sesle kapatmıştı. "Jimin tanrı aşkına...Neden buraya geldin?" Yoongi'nin sesini duymamla ona doğru döndüm. Kaşıyla dudağı patlamıştı ve kanıyordu. Çok kötü gözüküyordu. Sesi de kötü geliyordu, neredeyse yalvarır gibiydi.

"B-ben....Sen yoktun.G-gitmiştin." Demiştim. Gözlerimden akan yaşlar dur durak bilmiyordu şimdi ve kendimi çok çaresiz hissediyordum.

Önümüze gelip eğilen Namjoon'u görmemle nefesim kesilmişti. Gözlerim korkuyla açılmış, tüm vücudum uyuşmuştu. "Jimin Jimin Jimin..." Elindeki bıçağın sivri ucunu diğer elinin işaret parmağına dayayıp bir kaç tur çevirmişti. Sessizce akan göz yaşlarımı silmeye bile korkuyordum o bana öyle bakarken. Sertçe yutkunup gözlerimi çevirdiği bıçaktan ayırmaya çalıştım.

"S-sen mi yap-yaptın?" Dudaklarımdan öylece dökülmüştü kelimeler. Her ne kadar korksam da bilmek istiyordum. Hücrede kendimi yanında güvende hissettiğim iki kişiden biri olan Namjoon'un katil olup olmadığını bilmek istiyordum. Gelecek cevaptan her ne kadar korksam da bilmek istiyordum.

Namjoon bıçağı çevirmeyi bırakıp gözlerini benimkilere sabitlemişti. Tüm tüylerim diken diken olurken alayla gülmüştü. Kahkahası kalbimin atma hızını arttırırken sırtımı olabilirmiş gibi daha da yaslamıştım arkamdaki duvara. "Ben mi yaptım? Bunu gerçekten de bilmek istediğine emin misin Jimin?" Kaşları havalanmıştı. Sesinin tonu buz gibiydi ve onun ne kadar güzel rol yapabildiğini anlamıştım o an.

Sesindeki yumuşak ton ve gözlerindeki o sıcak bakışlar buz gibiydi artık. Bir anda değişmişti ve kanımın donmasını sağlamıştı bu. Sırtıma defalarca bıçak saplanıyormuş gibi hissederken dudaklarımdan kaçan hıçkırığa engel olamadım.

Ölecek gibi hissediyordum. Hem mental hem de fiziksel olarak çünkü artık karşımda o varken kendimi güvende hissetmiyordum. Karşımdaki Namjoon, hücredeki Namjoon değildi. Tamamen başka biriydi bu ve beni canlı istemiyor gibi gözüküyordu.

CULPRIT. ⠀⠀[ YOONMIN ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin