IV

211 15 0
                                    

IV

Étienne'i Rasseneur'ün meyhanesinde bırakan Maheu eve döndüğünde Catherine, Zacharie ve Jeanlin masada çorbalarını bitirmek üzereydiler. Madenden dönüşte öyle acıkmış olurlardı ki, ıslak giysileriyle, hatta ellerini yüzlerini yıkamadan sofraya otururlardı; kimse kimseyi beklemez, sabahtan akşama kadar hazır duran masada, iş saatlerinin elverdiği her zaman çorbasını kaşıklayan birileri olurdu.

Maheu içeri girer girmez erzakları fark etmişti. Bir şey söylemese de, endişeli yüzü aydınlandı. Gün boyunca, madende soluk soluğa kazma sallarken, ikide bir aklına dolabın boş olduğu, evde kahve ve tereyağı kalmadığı gelmiş, her seferinde de içi daralmıştı. Karısı bu işin üstesinden nasıl gelecekti? Eli boş döndüyse ne yapacaklardı? Oysa masanın üstü erzak doluydu. Karısı ona her şeyi daha sonra anlatacaktı. Maheud keyifle gülüyordu.

Catherine ve Jeanlin şimdiden masadan kalkmış, kahvelerini ayakta içiyorlardı. Çorbayla karnı doymayan Zacharie ise kalın bir dilim ekmeğin üzerine tereyağı sürüyordu. Bir tabağa konmuş olan domuz köftesini görse de, ona hiç ilişmiyor, tek kişiye yetecek kadar et olduğunda bunun babaya ayrılmış olduğunu biliyordu. Hepsi çorbalarının üzerine koca birer bardak soğuk su içmişlerdi, her on beş günün sonunda içtikleri en iyi içki buydu.

"Evde bira yok," dedi Maheude, baba masaya oturduğunda. "Biraz para kalsın istedim... Ama istersen Alzire hemen gidip alsın."

Maheud gözleri parlayarak karısına baktı. Nasıl! Bir de para artırmıştı demek!

"Hayır hayır," dedi. "Bir bira içtim, yeter."

Ve Maheu tabak yerine geçen çanaktan, ekmek içi, patates, pırasa ve kuzukulağıyla hazırlanmış bulamacı ağır ağır kaşıklamaya başladı. Estelle'i kucağından bırakmayan Maheude sofrada hiçbir şeyin eksik olmaması için Alzire'e yardım ediyor, tereyağı, sosis ve jambon dolu tabağı kocasının önüne doğru itiyor, kahveyi iyice ısınması için tekrar ateşin üzerine koyuyordu.

Bu sırada, ateşin kenarında yıkanma faslı başlıyordu, büyük bir fıçı ikiye bölünerek leğen haline getirilmişti. İlk yıkanan Catherine leğeni ılık suyla doldurup, rahatça soyundu, bunda hiçbir kötülük görülmeden büyütüldüğü için sekiz yaşından beri yaptığı gibi başlığını, ceketini, pantolonunu ve gömleğini çıkardı. Sadece karnını ateşe doğru döndü ve kara sabunla vücudunu sertçe ovuşturmaya başladı. Kimse ona bakmıyordu, Lénore ve Henri bile bedeninin hatlarını görmek için hiç meraklanmıyorlardı. İyice temizlenince ıslak gömleğini ve diğer giysilerini döşemenin üzerine yığılmış halde bırakıp çırılçıplak merdivenden yukarı çıktı. Ama iki erkek kardeş arasında kavga çıkmıştı. Jeanlin Zacharie'nin hâlâ sofrada olduğunu bahane ederek aceleyle leğene dalıvermişti; Zacharie onu itip kakıyor, sıranın kendisinde olduğunu söylüyor, Catherine'e öncelik tanımakla yeterince nezaket gösterdiğini ama yumurcaklardan artakalan pis suda yıkanmak istemediğini haykırıyordu, kardeşi kendisinden önce yıkanacak olursa ondan kalan su mürekkep hokkalarına doldurulabilirdi. Sonunda birlikte yıkanma konusunda anlaştılar, ikisi birden ateşe doğru dönüp birbirlerinin sırtlarını bile ovaladılar. Sonra, kız kardeşleri gibi çırılçıplak yukarı çıktılar.

"Ortalığı nasıl da berbat ediyorlar!" diye mırıldandı yerdeki giysileri kurutmak için toplayan Maheude. "Alzire, şurayı biraz sil, olur mu?"

Ama duvarın öte yanından gelen bir gürültüyle sözleri yarıda kesildi. Erkek küfürleri, kadın ağlamaları, kavga patırtıları, boş bir balkabağına vurulduğunda çıkan seslere benzer boğuk darbe sesleri işitiliyordu.

"Levaque Kadın dayağı yiyor," dedi çanağın dibini kaşığıyla sıyıran Maheu sakin sakin. "Ama Bouteloup çorbanın hazır olduğunu söylemişti."

GerminalDonde viven las historias. Descúbrelo ahora