III

160 6 0
                                    

III

Sabah, daha gün doğmadan, madenci mahallelerinde bir hareketlilik baş göstermişti, kır yollarına, tüm ovaya yayılan bir çalkalanmaydı bu. Ama önceden kararlaştırıldığı gibi yola çıkılamamıştı; ortalıkta bir söylenti dolaşıyordu, süvari birliği ve jandarmalar ovada kol geziyorlardı. Gece Douai'den geldikleri söyleniyor; Rasseneur, Mösyö Hennebeau'yu durumdan haberdar ettiği için arkadaşlarını satmakla suçlanıyordu, hatta vagon sürücü kızlardan biri uşağı telgraf çekmek için postaneye giderken gördüğüne yeminler ediyordu. Madenciler yumruklarını sıkıyor, sabahın alacakaranlığında kepenklerin gerisinden askerlerin yolunu gözlüyorlardı.

Saat yedi buçuğa doğru, güneş doğarken, sabırsızların yüreğine su serpen başka bir söylenti yayıldı. Haberin aslı astarı yoktu, grev başladığından beri Lille valisinin isteği üzerine ara sıra askerlerini yollayıp basit bir teftiş yaptıran general o gün yine bir devriye çıkartmıştı. Grevciler, arabuluculuk edeceği sözü vermesine rağmen her hafta gözlerini korkutmak üzere Montsou'ya birlikler gönderen bu validen nefret ediyorlardı. Süvariler ve jandarmalar sertleşmiş toprak üzerinde nalları çın çın öten atlarıyla mahallelerin arasından geçip sakince Marchiennes yoluna girdiklerinde, madenciler bu bön valiyle dalga geçmeye başladılar, tam işlerin kızışacağı bir sırada askerler çekip gitmişti. Saat dokuza kadar sükûnetlerini koruyarak evlerinin önünde beklerken, son jandarmaların kalenderce uzaklaşmasını izlediler. Montsoulu burjuvalar geniş yataklarında başlarını kuştüyü yastıklara gömmüş, uyumaya devam ediyorlardı. Müdüriyet konağında Madam Hennebeau'nun arabaya binip gittiğini görmüşlerdi, Mösyö Hennebeau çalışıyor olmalıydı, çünkü kapı ve pencereleri kapalı olan konak ölüm sessizliğine bürünmüştü. Ocaklardan hiçbiri askerî kordon altına alınmamıştı, bu durum olayların nasıl gelişeceğini kestirmesi gereken bir hükümetin tehlikeler karşısında nasıl öngörüsüz, nasıl basiretsiz davranabileceğinin bir göstergesiydi. Saat dokuza gelince, madenciler, bir gün önce ormanda kararlaştırdıkları buluşmaya gitmek üzere Vandame'a doğru yola koyuldular.

Aslında Étienne, güvendiği üç bin arkadaşın hepsini Jean-Bart'da bulamayacağını hemen anlamıştı. Birçoğu gösterinin ertelendiğini sanıyordu; daha da kötüsü, çoktan yola koyulmuş olan birkaç kafile, kendisi gidip hemen başlarına geçmezse, davayı tehlikeye düşürebilirdi. Gün doğmadan yola çıkan yüz kadar işçi ormandaki gürgenlerin altında diğerlerini bekliyor olmalıydılar. Étienne' in akıl danışmak üzere yanına uğradığı Souvarine omuz silkti: Azimli ve gözüpek on adam bu kalabalıktan çok daha fazlasını yapabilirdi; onlara eşlik etmeyeceğini söyleyerek önünde açık duran kitabı okumaya devam etti. Montsou'yu ateşe verip sorunu kolayca halletmek varken, işi yine duygusallığa döküyorlardı. Étienne bahçe yolundan çıkarken dökme ocağın önünde sapsarı bir suratla oturan Rasseneur'ü fark etti; üzerinden hiç çıkarmadığı o siyah elbisesiyle daha da heybetli görünen karısı ise, tatlı sert sözlerle onu azarlıyordu.

Maheu, verilen söz tutulmalı diyordu. Böyle bir buluşma kutsaldı. Ancak, gece hepsinin heyecanını yatıştırmıştı; şimdi Maheu, bir felaket yaşanmasından korkuyor, arkadaşlarını doğru yolda tutmak için oraya gitmenin bir görev olduğunu söylüyordu. Maheude başıyla onayladı. Étienne kibarca, kimsenin hayatını tehlikeye atmadan devrimci bir tavır sergilemeleri gerektiğini tekrarlayıp duruyordu. Yola çıkmadan önce, evvelki gün kendisine ayrılan ekmeği yemedi, ama soğuktan etkilenmemek için peş peşe üç kadeh ardıç likörü içti, hatta ağzına kadar dolu bir matarayı da yanına aldı. Alzire çocuklarla birlikte evde kalacaktı. Dün çok koşturduğu için bacakları tutulan ihtiyar Bonnemort yatağından çıkamamıştı.

Tedbirli davranarak ayrı yollardan gittiler. Jeanlin uzun zamandır ortada yoktu. Maheu ve Maheude, Montsou yoluna saparken, Étienne arkadaşlarıyla buluşmak üzere ormana yöneldi. Yolda, aralarında Yanık ve Levaque Kadın'ın da bulunduğu bir grup kadınla karşılaştı: Yürürken Mouquette'in getirdiği kestaneleri yiyor, karınlarını tok tutması için kabuklarıyla birlikte yutuyorlardı. Ama Étienne ormanda kimseyi bulamadı, arkadaşları çoktan Jean-Bart'a gitmişlerdi. Bunun üzerine koşmaya başladı, tam Levaque ve yüz kadar işçi avluya girerken, kendisi de ocağa vardı. Dört bir yandan madenciler sökün ediyordu, Maheuler ana yoldan, kadınlar tarlalardan geliyorlardı; başlarında önder, ellerinde silah olmayan darmadağınık kafileler halindeydiler, taşkın suyun yamaçlardan inişi gibi doğal bir akış içinde ilerliyorlardı. Étienne, gösteri izlemeye hazırlanır gibi bir asma köprünün üzerine çıkıp oturmuş olan Jeanlin'i fark etti. Daha hızlı koşarak en öndekilerle birlikte içeri girdi. Olsa olsa üç yüz kişiydiler.

GerminalWhere stories live. Discover now