8. Bölüm

1.5K 234 183
                                    

"Bana yalan söyledin! Tanrım gözlerimin içine baka baka beni kandırdın!"

"Bunları biliyorum zaten. Bağırıp durma, yeterince gerginim."

"Bağırıp durma mı? Bilmem farkında mısın ama şu an tam olarak sana bağırmam gereken bir andayız!" Takip ediliyorduk. Takip ediliyorduk birkaç dakika önce sadece takip edilmekle kalmayıp sıkıştırılmaya başlanmıştık. Oldukça zor bir durumdaydım ve bu da yetmezmiş gibi Baekhyun bana bağırıp duruyordu. Tamam, bağırmakta haklıydı fakat yine de hiç yardımcı olmuyordu.

"Özür diledim ya!" Gaza yüklenip çarpmaya çalışan arabadan bir blok daha uzaklaştım. Geçici bir kurtuluştu yalnız bu. Baekhyun şimdiye kadar duyduğum en yüksek kahkahasını attı. Başka bir zamanda olsa bundan hoşlanabilirdim.

"Özür falan dilemedin benden! Saçma bir yüzük verdin. Benden hoşlandığını söyledin. Sandığım kişi olmadığını söyledin! Ama lanet olası bir özür kelimesi çıkmadı ağzından!"

"Öyle mi? İçimden söylemiş olmalıyım. Özür dilerim." Direksiyonu sağa kırdım ve bunu yaparken karşıma başka bir arabanın çıkmamasını diledim. Bir de karşıdan başka bir araba gelirse sonum hakkında endişelenmeme gerek kalmazdı sanırım. Aynı zamanda Baekhyun'un sonu hakkında da.

"Ne?" Omzuma yumruğunu geçirmesiyle direksiyon hakimiyetimi iki saniyeliğine kaybetmiştim. Bu iki saniye benim neredeyse ödümü patlatıyordu. Bana yumruk atmasını çok beklemiştim. Bu kadar sert olduğunu bilseydim içimden bile geçirmezdim. "İçinden mi söylemiştin? İçinden mi söylemiştin!"

"Ne yapıyorsun? Amacın bizi öldürmek mi?"

"Burada amacı bizi öldürmek olan biri varsa o da sensin!" Ona tam tersi bir şey söylemek üzereydim ki kontrolüm dışı bir şekilde arkamızdaki araba arkadan bize dokundurmuştu. Zaten durum tam olarak kontrolüm dışındaydı. Baekhyun korku, öfke ve panikle bağırıyordu. Bu arabanın üçüncü kez darbe alışıydı. Ciddi olmasalar da Baekhyun çığlık atıyor dikkatimi daha fazla dağıtıyordu.

Bu muhtemelen ben yalnızken başıma gelseydi arabayı durdurur ve onlarla yüzleşirdim. Ama Baekhyun'u korumak için yaklaşık 15 dakikadır onları atlatmaya çalışıyordum. Tahmin edin. Evet, bu imkansızdı.

"Öldürmek mi? Şu an bizi kurtarmaya çalışıyorum."

"Biz? Biz diye bir şey yok."

"Bu da nereden çıktı şimdi? Birkaç saat önce kucağımda çıplaktın."

"Bu yalancı herifin teki olduğunu öğrenmeden önceydi. Belki peşimizdeki adamlar haklı? Kötü adam sensen ve ben de sana ortak oluyorsam?" Baekhyun'un zeki oluşuna hayrandım. Şu ana kadar. Şu an bu kadar akıllı olması ve her şeyi sorgulaması işime yaramıyordu.

"Bu sabah annen pansiyondaki bütün odaların ampulünü değiştirtti. Her odada en az iki ampul var, oda sayısını benden iyi biliyorsun. Kötü adam olsam o kadar lambayı değiştirmezdim!" Başından beri öfke ile derin derin soluyan Baekhyun bir anda bunu yapmaya kesmişti. Gözlerimi bir saniyeliğine yoldan ayırıp ona baktım. Bunu uzun uzun yapmak isterdim ama yeni bir hasarı kaldıramazdım.

"Gözlerimin içine bak ve ben kötü bir şey yapmadım de."

"Baek, üzgünüm ama şu an gözlerimi yoldan ayırmamam gerekiyor."

"Gözlerime bak ve tanıdığım kişi olmasan da kötü bir şey yapmadığını söyle!" Ölecektik. Tam şu an burada ölecektik. Ona döndüm. Bakışları beni, bu arabayı da, arkamızdaki arabayı da ateşe verebilirdi.

"Tanıdığın kişi olmasam da kötü bir şey yapmadım." Dedim ona bakarak. Yani, en azından bu hayatta. Hoş, önceki hayatımda kimin ölümüne sebep olduğumu bilmiyordum.

RescuerWhere stories live. Discover now