7| öpücük

27K 1K 102
                                    

Evren'e bakmayı bırakıp bakışlarımı zemine diktim ve dudaklarımı dişledim. Ne yapacaktım şimdi? Böyle bir saçmalığı nasıl, hangi aklımla yapmıştım?

Utanç duygusu bütün vücudumu ele geçirmişti. Evren'e karşı çok utanıyordum ama Hakan'dan kurtulmak için aklıma başka bir şey gelmemişti.
Hakan elini uzattı. "Ben Hakan. Memnun oldum."

Evren ise ne olup bittiğiniz henüz anlamamıştı, yani genel hatlarıyla tabii ki anlamıştı ama böyle bir yalanı neden söylediğim hakkında en ufak bir fikri olduğunu sanmıyordum.

Evren de elini uzatıp tokalaştıklarında araya girme ihtiyacı hissettim. Cansel'in gelmesi an meselesiydi ve Hakan'ın yalanımı yakalaması benim için hiç iyi olmazdı.

"Gördün işte Hakan. Şimdi gidebilir misin? Özel bir şey konuşuyorduk." Gülümsedim ama ona karşı olan sinirimden neredeyse titreyecek duruma gelmiştim. Nasıl bir yüzsüzlüktü bu? Yanımıza geleceğini hiç düşünmemiştim.

Çok şükür yanımızdan fazla ısrara gerek kalmadan ayrılmıştı.

"Hep birlikte beni mi bekliyordunuz?" Evrene bir açıklama bile yapamadan yanımızda Cansel belirmişti. Mahçup bir şekilde Evren'e bakıp Cansel'e döndüm. "Evet, sana hoşçakal demek için bekliyordum." Gülümsemeye çalıştım ama sinirimden ne kadar başarılı olmuştum bilmiyorum.

"Bi ara buluşalım Nefes olur mu? Haberleşiriz." Diyip bana sarıldı. Ona karşılık verirken Evren'le göz göze geldik. Gözlerinden ne düşündüğünü anlamak biraz zordu ama rahatsız olmuş gibi görünmüyordu. Ona Cansel'in omzunun üstünden bakarken gülümsedim ve dudaklarımı oynatarak teşekkür ettim. Garip bir şekilde o da gülümsedi ama kısa sürmüştü.

Cansel ve Evren çıkıp giderken arkalarından bakakalmıştım. Garip bir hüzün çökmüştü üzerime. Ağırlaşmış hissediyordum.

"Yanındaki kadın kimdi peki?" Diye sordu bir ses. Sinirle arkama dönerken patlamak üzereydim. Bu kadar yüzsüzlük yeterdi. Ne tatlı dilden anlamıştı ne de başka bir şeyden.

"Sana ne Hakan sana ne? Rahat bırak beni! İstemiyorum diyorum anlamıyor musun? Kafan basmıyor mu senin ya? Güven abiye söylemek zorunda bırakma beni. Bu saçmalığa son ver." Yanından sinirle geçip boş masaları silmeye başladım. Sinirimin bu kadar fazla olması çok gereksizdi. Neden bu kadar sinirlenmiştim? Gerçekten Hakan'a mı sinirliydim yoksa kabullenmek istemediğim başka bir şey mi vardı? Bilinçaltım bu soruyu çoktan cevaplamıştı ama kabullenmek zordu. O yüzden kendimi cevaplamaktan vazgeçtim.

Uzaktan Hakan'a bir bakış attım. Düşünceli suratı benden başka her tarafa bakıyordu. Bana bakmamaya çalışır gibi bir hali vardı. Pişman olduğumu hissettim. Bu kadar fazla tepkiyi hak etmiyordu.

Düşüncelerimi bölen sesin sahibine baktım. Elindeki menüden bir şeyler gösteriyordu. "Resimde göründüğü gibi kreması var mı?"

Karmakarışık olmuş aklımı en azından biraz olsun toparlayan müşteriye içimden teşekkür ettim.

"Ben geldim..." Anahtarlarımı vestiyere doğru fırlatıp montumu çıkarırken içerden gelen sesleri duymaya çalışıyordum. İçeride birileri vardı ama sesi tam olarak seçemiyordum. Sese yaklaştıkça kaşlarım daha fazla çatılmaya başlamıştı. Onun burada ne işi vardı? Ne yüzle buraya gelmişti?

"Neler oluyor?" İçeri girip ikisine de bakarken anlam vermeye çalışıyordum. Karşılıklı oturup konuşmak ikisinin yapacağı son şeydi artık ama bu da neydi böyle? Bu adamı evimize neden alıyordu? Ne işi vardı yanımızda?

Karanlıkta Dans EtmekWhere stories live. Discover now