5. Yıl Olmuş... Kaç?

261 47 64
                                    

"Duymamam gereken bir şeyi mi duydum?" dedi Karan ben ve anne bakışırken. Annenin yüzündeki ifadeden dolayı içimi buzlar kapladı. Hâlâ tam olarak neden erkek olduğumu söylediğini anlamasam da birkaç saniyelik bakışmamızın ardından bunu saklamam gerektiği düşüncesi içime yerleşmişti.

"Biz sadece..." diye kurtarmak için birkaç şey ağzımın içinde geveledim. Neyseki anne imdadıma yetişip, "Huysuz çocuksun Karan, çok fazla hareketli olursa rahatsız olup sinirlenmemen için söyledim. Hadi baban bekliyor, dikkat edin kendinize." dedi ve kendini dışarı atıp kapıyı kapattı.

Karan'a dönüp baktım. Umarım annenin sunduğu bu baheneyi kabul etmişti. "Huysuz değilim." dedi kapıya bakarken. Sonra tam dönüp gidecekken, gözleri üzerimde oyalandı. "Fark etmeyeceğimi mi düsündü gerçekten?" Alayla gülüp salona girdi. 

"Ne? Neyi?" diye saçmaladım peşinden giderken. Kalbim çok hızlı çarpıyordu.

"Neyi fark etmeyeceğini?" Karşısına geçip cevap vermesi için göz hapsine aldım. Orada değilmişim gibi oturdu, ayaklarını uzattı ve yaslanıp gözlerini yumdu. 

"Neyi? Neyi?" Ardarda bu soruyu sorarken birden doğruldu ve bileğimden yakaladı. Gözlerim büyürken hazırlıksız yakalandığımdan üzerine düştüm. Yüzüm yüzünün birkaç santim ötesinde durdu. Ela gözlerinin içine şaşkınlıkla bakarken, dudakları iki yana kıvrıldı. Kendimi toparlayıp bedenimi geri çekip doğruldum. Bunu nasıl yapardı? "Saygısız." 

"Ne dedin?"

Omuzlarımı kaldırıp çenemi dikleştirdikten sonra öfkeyle, "Saygısız." diye tekrarladım. Kaşları alayla kıvrıldı. "Hakkındaki gerçeği bilmeme rağmen sözlerini dikkatle seçmiyorsun. Fazla cesursun."

Gözlerimi kısıp alayla yüzüme bakan Karan'ı inceledim. Sebebini bilmesem de cinsiyetimi gizlemiştim ve onun öğrenmesi içimden bir sesin olayların yolunda olmadığınï söylüyordu. Kapıdan dışarı adımımı atabilir bu garip kuralları olan aileye sonsuza dek veda edebilirdim. Ama dışarı çıkacağım an nereye gidebileceğimi bilmiyordum. Köyümün yakınlarında olmalıydım ve dışarı çıkacağım an tanıdık biriyle karşılaşıp hayatımı riske atabilirdim. Yutkundum. Gidemezdim.

"Fazla kabasın." Yanına oturdum ve duvara baktım. "Babana söyleyecek misin?" Bu soruyu sormayı planlamamıştım ama bir şekilde ağzımdan çıkmıştı. 

"Hakaret ettiğini mi? Hayır, fazla çocukça." Ona dönüp ciddiyetini sorgulamak için uzun uzun baktım. Ama bana dönüp bakmadı. Ne yani, gidip öylece söyleyecek miydi? Hem annesinin başını da derde sokmuş olacaktı. Belki annesi de bilmediğini söyleyip geçiştirirdi. 

"Kız olduğumu söyleyecek..."

"Tabii ki söyleyeceğim! Hakaret etmenin bedelini ödemelisin." 

Gözlerim yaşlarla doldu. Önüme dönüp başımı eğdim ve çıplak ayaklarıma baktım. "Bence bu hayatımda yeterince bedel ödedim..." Göz ucuyla bana baktığını gördüm fakat karşılık vermedim. İstediğim tek şey yaşamaktı. Doğduğum andan beri hayat önüme zorluklar sunmuştu. Bir gün gibi kısa bir sürede bu koca evde bedenimi ve ruhumu güvende hissetmiştim. Bu evde kalmak istiyordum. Bu... Açgözlülük müydü?

"Aslında aklıma daha iyi bir fikir geldi." Konuşarak sessizliği bölen o olmuştu. "İşime yararsan eğer, kimseye söylemem. Ama anneme sırrını bildiğimi söylememelisin."

Aniden içimde bir hareketlilik oldu. Dönüp ona baktım, bana bakmıyordu. Gözlerini yummuştu ve kollarını göğsünde kavuşturmuştu.

"Gerçekten mi?"

"Çok konuşursan vazgeçerim. Unutma, sırrının açığa çıkması sana bağlı."

Gülümsedim. "Bu demektir ki sırrım güvende."

YILDIZLAR ÖLMEK ZORUNDAWhere stories live. Discover now