13. Koruyucu

136 25 2
                                    

Anne, endişeli bir ifadeyle kapıyı açtığında içeri üşüşmüştük. Annenin arkasındaki Selin başını uzatarak bana bakıyordu. Bakışlarımız buluşunca bana gülümsedi ama karşılık veremeyecek kadar yorgundum. Yatağa girip derin bir uyku çekmek istiyordum. Ayakkabılarımızı çıkardıktan sonra ayaklarımızı sürüye sürüye salona gidip oturduk.

"Babam uyudu mu?" diye sordu Hasan esnerken. 

"Sinirden delirdi ama sonra gidip uyudu." diye açıkladı anne. Kaşlarımı çatarken odadakilere baktım ama herkes sessizce birbirlerine bakıyordu.

"Karan, babanla düşünceleriniz çatışıyorsa eğer kavga yerine bir çözüm yolu bulmaya çalış, tamam mı? O yaşlandı artık, bunları kaldırmayabilir." Annenin söyledikleriyle kaşlarımı çatıp Karan'a baktım. Neden babasıyla kavga etmişti ki? Acaba yine ölen sevgilisi yüzünden miydi? İçimden bir ses bu sefer sebebinin farklı olduğunu söylüyordu. O sesi susturmak için tüm dikkatimi başka yöne çevirmek adına sohbeti daha iyi dinlemeye çalıştım.

"Seni unuttuğumuz için özür dilerim. Hepsi benim hatam." dedi Selin bana bakarak ve konu değişti. Herkesin bakışları şimdi üzerimdeydi. Kendimi bir garip hissederken, "Sorun değil." diye mırıldandım. 

"Seni tekrar görmek güzel Köse." dedi anne sıcak bir gülümsemeyle. "Ben uyumaya gidiyorum." Ayağa kalkıp odadan çıkınca esneyerek Hasan da ayağa kalktı ve iyi geceler dileyip peşinden gitti. Sinan'ın ayağa kalmasıyla yanında oturan Ozan bileğini yakaladı ve ayağa kalkıp ağabeyinin sırtına yükünü vererek -bir yandan Sinan ona öldürücü bakışlar atıyordu- odadan çıktı. Selin hemen ayağa fırladı ve Sinan'a bakarak onlara katıldı.

Odada Karan, Hakan ve ben kalmıştık. Yorgunlukla omuzlarım düşerken ayağa kalktım. Benimle birlikte Hakan da ayağa kalktı.

"Dur." dedi bana ve hala oturmakta olan Karan'a döndü. "Köse çok yoruldu malum. Ağabey ben sana yatağımı vereyim, sen de odanı Köse'ye ver. Ha, ne dersin?" diye sordu. ARkamı dönüp Karan'a baktım. Kaşlarını kaldırmış bir halde ona baktım. Hakan!ı göremeyeceği şekilde kaşlarımı havaya kaldırım. Karan gözlerini benden ayırıp Hakan'a baktı.

"Odamda Selin kalacak." dedi. Hakan'ın omuzları büyük bir hüzünle çöktü. "Ama, ama o yorgun." dedi. 

Karan omuz silkti. "Burada benimle karşı koltukta uyuyabilir. Sorun etmem."

Hakan hemen atladı. "Olmaz." dedi. Sonra, "Şey, çünkü, çünkü... Koltuklar çok rahatsız. Ben ona yatağımı vereceğim. Gel köse." dedi ve bileğimden tutup beni çekiştirerek salondan çıkardı.

"Neler oluyor Hakan?" diye sordum sonunda. Ağabeyinin duyamayacağı bir mesafeye geldiğimizde fısıldayarak konuştu. "Şimdiye kadar bizimle kalman büyük bir hataydı. Dört erkek yatıyor orada Köse. Nasıl uyuyacaksın?" 

Ağır ağır omuz silktim. "Kız olduğumu bilmiyorlar." dedim.

"Ben biliyorum. Bak şimdi herkes uyuyana kadar bizim odada kal. Sonra, sonra ben seni Karan ağabeyimin odasına götüreceğim. Tamam mı?" 

"Selin..." dedim ama beni susturdu. "Annem ona kız olduğunu çoktan söylemiştir." dedi sesini daha da alçaltarak. Anlaşılan bu gece de rahat bir uyku yoktu.

"İyi, tamam." dedim. İstediğim tek şey uyumaktı ve o da haklıydı. Selin kız olduğumu zaten biliyordu.

"Hadi, gidelim." dedi ve odanın kapısını açtı. Girmeme izin vermeden önce karanlık odaya göz attı. Ardından birlikte içeri girdik. Her biri yataklarına geçmiş uyumaya çalışıyorlardı. Hakan kendi yatağına tırmandı ve ben de çoktan serilmiş yatağıma uzandım.  Gözlerimi yumdum ve rahatlamış bir halde nefesimi verdim. Bu evde olmaya alışmıştım. Sanki yıllardır bu aileden biriymişim gibi hissediyordum. Dudaklarım iki yana kıvrıldı. Fakat hemen sonra ağır ağır gülüşüm yok oldu. Ölüyordum. Çok farklı bir zamanda yaşam için çabalıyordum. Ve kendimi kurtarmak için en ufak bir çaba bile göstermiyordum. 

YILDIZLAR ÖLMEK ZORUNDAWhere stories live. Discover now