9. Bölüm: İki Beden

192 34 86
                                    

Yazarınız geldi, toplanın!

Bir yazar olarak tabii ki en sevdiğim şey kitabımda ilgili iyi/kötü yorumları okumak. Kitapla ilgili az çok bilgiliniz olsun diye bu zamana kadar pek yorum istemedim fakat görüşlerinizi ucundan çıtlatır ve beni motive ederseniz çokça mutlu olur, güzel güzel sahneler yazarım. Sorularınız varsa bu soruları da cevaplamak isterim. Özelden konuşmak isteyen herkes için de mesaj kutum daima açıktır!

Sizleri seviyorum, keyifli okumalar!

Atlılar uzun süre peşimizden geldiler. Korkuyla atı sürerken her an yakalanabileceğimizi düşünüyordum. Ormana girdikten sonra ağaçların dar aralıklarından geçerken izimizi kaybettirmiştim. Saatlerce atı sürdüm ve artık vücudum yorgun düştüğünde bir akarsuyun önünde durup attan sırayla indik. Atı yakınlardaki bir ağaca bağladıktan sonra nehre koşup çokça su içtim. Bir süre sonra karnım şişmişti ve suyun midemde çalkalanmasına şahit oluyordum.

Kendimi çakıl taşlarının üzerine bıraktım. "Ateş için odun toplar mısın? Balık tutacağım."

Yukarıdan bana dik dik bakan Karan, "Sen dinlen, ben ikisini de yaparım." dedi sert bir sesle.

Hemen doğruldum. "Ama sen daha önce balık avlamamışsındır."

Tek kaşını kaldırıp bana 'ciddi misin?" bakışı attı. "Bugün en güzel balıkları sana getireceğim. Bekle ve gör."

Tüm kelimeleri ağzıma tıkarak arkasına dönüp gitti. Tereddüt etsem de ona güvenmeye karar verip taşlara uzandım ve batmakta olan güneşe baktım. Rüzgar tenime dokundu. Saçlarım rüzgarda dans etti. Derin nefes alırken göğsüm yukarı çıkıp indi. Midemdeki su yukarı aşağı dalgalandı. Güldüm. O sırada Karan elinde ucu sivri ince bir dalla geldi ve ayakkabılarını çıkarıp suya girdi. Belli bir mesafe ilerledikten sonra su beline kadar yükselmişti. Bana baktı. İşaret ve orta parmağını önce bana doğru sonra kendi gözlerine doğru tuttu ve işe koyuldu.

Onun suda balık avlamaya çalışırkenki komik görüntüsü beni dakikalarca güldürdü. Fazla su içmekten ve bol kahkaha yüzünden karnıma ağrılar girdi. Sinirle suya birkaç kez vurdu.

Usulca doğrulup ayağa kalktım. Elbisemin eteklerini ellerimde topladım. Ayakkabılarımı hızla çıkardım ve soğuk suya adım attım. Her adımımda su tenime dokunarak yükseliyor, ürpermeme sebep oluyordu. Yanına gittiğimde Karan bana baktı. "Hallediyordum." diye çıkıştı.

Ciddi bir ifadeyle, "Biliyorum." dedim. Elimi uzatıp ince dalı kavradım, parmakları gevşedi ve sonunda bıraktı. Gülümsedim. Bakışlarımı akarsuda hızla yüzen balıklara çevirdim. Dalı yukarı kaldırdım ve doğru anda hızla suya sapladım. Su hızımı yavaşlatsa da dalın ucu orta büyüklükteki bir balığa saplanmıştı. Dalı yukarı kaldırdığımda balık delice çırpınıyordu. "Tut, tut!" Diye emir verdim. Ne yapacağını bilemeyen Karan atıldı ve balığı yakaladı. Balık bir süre daha çırpındıktan sonra hareketsizce durdu. Karan balığı usulca çıkardı ve dışını inceledi. Sonra aklına bir şey gelmiş gibi gülümsedi, balığı bana doğru uzattı.

"Bak," dedi gülümserken. "Bugün en güzel balığı senin için tuttum."

**********

Ateşin çıtırtıları içimde garip hislerin filizlenmesine sebep oluyordu. Sebebini bilmiyordum ama ruhum bir garipti. Hava kararmaya yüz tutmuştu ve Karan'ın yüzü alevlerin ışığıyla parlıyordu.

"Anlatsana," dedim balığımdan bir parça ağzıma atarken.

"Neyi?" diye sordu yorgun bir sesle. Neredeyse hiç uyumamıştı ve atın üzerinde saatlerce yolculuk yapmıştı.

YILDIZLAR ÖLMEK ZORUNDATempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang