PILOT

20.6K 925 3.8K
                                    

Miami'de, American Airlines Stadyumu'ndaki bir maç biterken ve insanlar yavaş yavaş ayağa kalkarken, spiker çok özel ve ünlü birinin aralarında olduğunu söyledi.

"Bayanlar ve Baylar, sadece Miami'nin değil, tüm dünyanın kokain kovboyu, gece kulüplerinin babası Louis Tomlinson bu akşam bizlerle birlikte."

İnsanlar o ismi duyunca tekrar yerlerine oturdu. Harry de stadyumdaki herkesle birlikte tüm ışıkların odaklandığı yere döndü ama adam o kadar uzağındaydı ki, neredeyse hiçbir şey göremiyordu.

Birlikte geldiği arkadaşı Noemi'ye döndü. "Bu bana geçenlerde bahsettiğin adam mı?" Kız heyecanla başını salladı. "Ekrana bak Harry, şu adama bak."

Louis'nin sandalyesinde otururken çekilen canlı görüntüleri, stadyumdaki ekranlara yansıdı. Kahverengi saçları geriye doğru taranmış, yanağında ve alnında ince-belirsiz çizgiler olan, formu yerinde bir adamdı. İfadesizce etrafına bakıyordu. Etrafındaki herkes telefonunun kamerasını ona doğrulmuştu.

Louis ekranlarda kendi görüntüsünü fark etti. Yüzünde sahte ve hafif bir gülümseme oluştu. Kucağında oturan minik erkek çocuğuna dev ekranlardan birini gösterdi. Çocuk heyecanla ellerini çırptı, o ise gülümsedi ve çocuğa biraz daha sarıldı.

"Ama bu adam bir suçlu olmak için çok genç." dedi Harry şaşkınca. Noemi ona birkaç hafta önce buradaki tüm gece kulüplerinin sahibinin Miami'ye geldiğini söylemişti. Adam havaalanında bile coşkuyla karşılanmış, haberlere çıkmıştı ama Harry kendi dertleriyle o kadar meşguldu ki aylardır gazete okumuyor, televizyon izlemiyordu.

"28 yaşında." dedi Noemi. "Ama hayatı hakkında öyle iddialar var ki, şaşar kalırsın. İlk kez cinayet işlediğinde 12 yaşında olduğunu söylüyorlar. 14 yaşından beri de uyuşturucu işindeymiş. 20 yaşındayken tüm dünyada aranan bir kaçakmış ama şimdi her yerde at koşturmasına rağmen kimse onu tutuklamıyor."

"Hakkında başka ne biliyoruz? Genç bir katil ve kaçakçı olması dışında?" diye sordu Harry. Eğlenmeye başlamıştı. Bu tip hikayelere bayılırdı.

"Uyuşturucu kaçakçısı olduğu söyleniyor. Başka hiçbir şey bilmiyoruz. Bu söylediklerim de iddia sadece. Adam tam bir muamma. Eminim insanlar onun hayatını öğrenmek için can atıyorlar ama o bir röportaj bile vermedi."

Harry kaşlarını kaldırdı. "Vay canına. Gerçekten dünyadan haberim yok." dedi. "Ama ne yazık ki zengin suçluları düşünecek halde değilim."

Sarışın kız elini onun omzuna koydu. "Bir iş bulacağından eminim Harry. Ayrıca ben seni evimde görmekten çok memnunum." dedi.

"Sen memnunsun Neomi ama Nathan benden nefret ediyor. Bir an önce işleri yola sokacağım yoksa ikimizden biri diğerini öldürecek."

Harry aslında yazar olmak için doğduğuna inanıyordu. Ama çoğu kez yayınevlerine kitap taslağı götürmüş ve reddedilmişti. İki ay önce de çalıştığı restorandan bir müşteri ile kavga ettiği için kovulmuştu. Kirayı ödeyemeyip tek dostu olan Noemi ve onun canavar erkek kardeşinin yanına taşınalı bir hafta oluyordu.

"Bir gün yayınevleri senin kapında sıra olacak Harry. Buna gönülden inanıyorum. Ama aynı türde yazmayı bırakmalısın. Yeni bir şeyler dene."

"Yeni bir şeyler mi?" diye sordu Harry. Kız başını salladı. "Piyasa zaten roman yazarlarıyla dolu. Başka bir türle başla. Ün kazan ve sonra roman yazmaya geri dön."

Harry gözlerini tekrar o uyuşturu kaçakçısı adamın olduğu yere çevirdi. Adam kalkmıştı, etrafında korumalar ve kucağında bir çocuk ile birlikte stadın kapısına doğru yürüyordu.

"Sen bir dahisin Noemi." dedi sessizce. Kız kıkırdadı. "Bunu sana binlerce kez önerdim zaten Harold. Beni dinlemediğini bu kadar belli etmesen keşke."

Harry ayağa fırladı. İnsanları ittire ittire -bir yandan da küfürlere maruz kalıyordu- o adama doğru yürümeye başladı. "Harry, nereye?" diye seslendi Noemi fakat Harry koşarak uzaklaşıyordu. Genç kız da çaresizce kendisine ve ona ait olan eşyaları toparlamaya başladı.

Harry stadyumdan çıkınca, adamın otoparka gittiğini görerek oraya koştu. Nefesi tükenmişti, bu yaptığı çok aptalcaydı ama o yine de deniyordu. Sonunda otoparka ulaştığında, adam ve korumaları siyah araba ordusuna ilerliyordu. Harry durdu, soluklandı ve adamın ismini hatırlamaya çalıştı.

"Bay Tomlinson, bekleyin!"

Louis Tomlinson ile birlikte yanındaki on küsur koruma ona döndü. Ve hepsi silahlarını Harry'e doğrulttu.

Harry dondu kaldı, kendisine yöneltilen namluları inceledi. Bunu gerçekten beklemiyordu ve istemsizce ellerini havaya kaldırdı. "Ben sadece sizinle bir dakikalığına konuşmak istiyorum. Lütfen."

Louis "Konuşun işte, dinliyorum." dedi sakince. Harry tekrar silahlara baktı. "Bir dakikanızı ayıramaz mısınız? Üzerime silah doğrultulmuşken pek rahat olamıyorum da."

Louis kucağındaki çocuğu yanındaki adamlardan birine verdi. "Burada bekleyin." dedi emrivaki bir tonda. Sonra Harry'e doğru yürümeye başladı.

Adamlardan biri öne atıldı. "Louis bekle." dedi. Harry gibi Louis de adama baktı. "Önce üstünü arayalım. Her şey olabilir." Louis başını iki yana salladı. "Dominic, sadece Andy'yi arabaya bindir. Birazdan geleceğim."

Louis tekrar Harry'e döndü. "Sizi dinliyorum." dedi. Harry derin bir nefes aldı. "Bay Tomlinson, ben Harry Styles. Biyografi yazarıyım ve izniniz olursa, sizin hakkınızda bir kitap yazmak istiyorum."

Adam bir süre ses çıkartmadı. Bu süre içerisinde Harry'i inceledi. Altında öylesine bir kot pantolon, üzerinde çizgili bir tişört vardı. Saçları kalın bir bandanayla geriye doğru atılmış, aydınlık yüzünü ortaya çıkartmıştı. Yeşil gözleri ise Louis hariç her yere bakıyordu.

"Sizinle açık konuşmamı ister misiniz Bay Styles?" diye sordu. Harry başını salladı. "Sizin deneyimli bir biyografi yazarı olmadığınızdan eminim. Bir yazar olmak için fazla umursamaz giyimlisiniz. Böyle bir şey için önceden bana mail atıp izin isteyebilirdiniz ama bir maç sonrasında, otoparktayken aniden teklif ediyorsunuz."

Harry sertçe yutkundu. "Üzgünüm." dedi sessizce. Adamın ses tonu bile ürperticiydi ve bir an aklına Noemi'nin ilk cinayeti ile ilgili söylediği şey gelince Harry'nin cesareti sönmüştü.

"Üzgün olmayın, yine de teklifiniz için teşekkürler. Ama ben biyografimin yazılmasıyla ilgilenmiyorum." dedi Louis. Sağlam duruşu ve sert bakışlarına rağmen son derece kibardı.

Harry onu durdurabilmek için kolunu tuttu. Ama adamın mavi gözleri ona öylesine delici bir şekilde baktı ki, cesareti tekrar söndü. Hemen elini çekti.

"Karşınıza böyle aniden geldiğim için gerçekten özür dilerim. Bana izin verin, müsait olduğunuz bir anda sizinle oturalım, size planlarımdan bahsedeyim. Eğer yine de reddederseniz, sizi rahat bırakacağım."

Louis ilk defa gülümsedi. "Siz daha benim gözlerime bile bakamıyorsunuz Bay Styles, benim hakkımda kitap yazmak da nereden çıktı?" diye sordu. Harry onun gülümsemesinden cesaret aldı.

"Ben aklıma o an geleni yapan bir insanım. Az önce de sizin biyografinizi yazmak istediğime karar verdim. Planlanmış bir şey değildi."

Louis yeniden gülümsedi. "Bunu düşüneceğim, Bay Styles. İletişim bilgilerinizi adamlarımdan birine bırakın, kararımı en kısa sürede size bildireceğim."

Harry daha fazla konuşarak onu kızdırmak istemedi. Usulca başını salladı. Louis son kez "Sizi eve bıraktırmamı ister misiniz?" diye sordu. Harry başını iki yana salladı. "Kendim giderim, teşekkürler."

Louis ve korumaları arabalara binerken, adamlardan bir tanesi Harry ile kaldı. Harry bir kağıda telefon numarasını ve e-posta adresini yazıp adama verdi. Ve teklifinin kabul edilmesini umarak, otoparktan ayrıldı.   

PERMANENT MIDNIGHTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin