SIX

8.5K 855 2K
                                    

Yeter.

Harry gözlerini duvara sabitlemiş neredeyse titreyerek otururken artık daha fazla sabredemediğini fark etti. Meraktan ölmek üzereydi. Louis'ye ne oldu? Şimdi nerede ve nasıl?

Önceki gece Louis vurulduğunda, koşarak yanına gitmiş ve onun başını kollarına alıp doğrulmasını sağlamıştı. Karanlıktan dolayı onun neresinden vurulduğunu bile anlayamamıştı. Sadece yüzüne gelen saçları ittirmiş, nefes alması için ona destek olup yardım çağırmıştı.

Louis'nin avukatı olan Dominic oraya geldiğinde bu olaya hiç şaşırmış gibi görünmüyordu. "Doktoru çağıracağım." demişti. Louis ise Harry'e dönmüş, oma evine dönmesi için yalvarmıştı. "Git. Burada durma. Yapabileceğin her şeyi yaptın ama buna dahil olma, git."

Şimdi Harry bu sözü dinleyip eve döndüğü için çok pişmandı. Sabaha kadar uyuyamamış, yemek yiyememiş, sadece su içmişti.

Bu olay, ona Louis Tomlinson'ın aslında nasıl biri olduğu hakkında bir bakış açısı kazandırmıştı. Her şeyden önce; nasıl ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu görmüştü. Kafasında sorular, düşünceler, çıkış yolları dolanıyordu.

Birisi Louis'yi öldürmek istedi.

Bir insan sadece zengin olduğu veya gece kulüpleri yönettiği için öldürülür mü?

Bu adam gerçekten mafyaya dahil mi?

Ailesi köklü bir mafya ailesiyken, Louis'nin onlara dahil olmaması mümkün mü?

Peki ben tüm bu kargaşaya dahil olmak istiyor muyum?

Tüm bu şeylerden kurtulmak istiyor gibi başını iki yana salladı. Tüm gerçeklikten kopmuştu. Saatin kaç olduğunu bile bilmiyordu. Bildiği tek şey; neye mal olursa olsun onun yanında yer almak istediğiydi.

Ayağa kalktı. Üzerinde eşofman takımı, yanında sadece telefonu ve cüzdanı ile odasından çıktı. Noemi etrafta görünmüyordu, Nathan ise televizyon başında uyuyordu.

Yanına anahtar bile almadan evden çıktı. Merdivenleri neredeyse üçer beşer indi. Rutubet kokusundan rahatsız olmayacak kadar kısa bir sürede binayı terk etti. Yol kenarında bekleyip bir dakika içinde gelen ilk taksiye bindi ve Star Island'a gitmek istediğini söyledi.

Taksinin ön koltuğunda oturmuş dışarıyı izlerken; odasında düşündüğü şeylerin hepsi zihnine geri dönüyordu. Bir yandan da, onlar Salvation'da otururken yanlarına gelen, Louis ile İspanyolca konuşan adamı, ikisi de İngilizce bildiği halde İspanyolca konuşmalarının sebebini düşündü.

Boğuluyormuşçasına derin bir nefes aldı. Her şeyden daha önemli olan; Louis'nin durumuydu. Gece tüm hastanelerin acil servislerini aramıştı, hiçbir hastanede Louis Tomlinson adına kayıt yoktu. Dolayısıyla durumunu da öğrenememişti.

Taksinin Star Island'a ulaştığını fark edince doğruldu. "İleriden sağa döneceğiz." diyerek sürücüyü bilgilendirdi. Adresi bilmiyordu ama hatırladığı kadarıyla tarif edecekti. Kendisine tanıdık gelen evi görene kadar etrafını izledi. Sonunda adama durmasını söyledi.

Taksicinin söylediği ücreti ucu ucuna ödemeyi başardıktan sonra arabadan indi. Modern yalının önünde, çelik otomatik kapının karşısında duruyordu. Kapının yan tarafındaki zile bastı ve beklemeye başladı.

Kısa bir süre sonra, adını hatırlamadığı kısa boylu hizmetçi kapının önünde belirdi. Kahverengi gözlerini ona dikti. "Hoşgeldiniz, Bay Styles." dedi ve bir düğmeye basıp otomatik kapının tamamen açılmasını sağladı.

PERMANENT MIDNIGHTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin