-22-

1.5K 193 50
                                    

Seokjin uzun bir aranın ardından son çekimi için işyerine gidiyor, heyecanlı kalbine söz geçiremediğinden hızlı nefes alıp vermek durumunda kalıyordu. Adımları büyük kapının önünde durduğunda, derin bir nefes alıp kapıyı elleriyle ittirdi.

İçeriye girdiği an aldığı havanın bile değiştiğini hissetti. Boğucu ve tüm enerjisini sömüren işyerine baktı. Onu buradan böylesine iten sadece Müdür Jung değildi, Yoongi'yle konuşmak istediğinden böylesine gergin ve stresliydi.

Derin bir nefes verdi yeniden ve çekimin yapılacağı alana doğru yürümeye başladı. Yoongi'yle ne yapıp edip konuşmalıydı. Kendisini sevmesine gerek yoktu. Seokjin'e zaten Taehyung'un sevgisi yetiyordu. Sadece, sevdiği adamın kalbinin kırık olmasını istemiyordu. Arkadaşını ondan alıp, onu eksik bırakmak istemiyordu. Taehyung'un Yoongi'den bahsederken bile gözleri parlarken, anılarını anlattığında ona ne kadar değer verdiği anlaşılırken, onu böylesine üzgün bırakmayı kabullenemezdi Seokjin. Ne olursa olsun, Yoongi'yle konuşacaktı. Sonucunda ne olursa olsun, gururu ayaklar altına alınacaksa bile konuşacaktı. Seokjin, yaralarını tertemiz saran Taehyung için en azından bunu yapmak istiyordu. En azından, aralarını açtığı arkadaşıyla barıştırmak istiyordu.

Çekimin yapıldığı yere adım attığında, tüm gözler günlerdir gelmeyen Seokjin'de buluşmuştu. Tüm çalışanlar gözleriyle Seokjin'i yiyordu sanki, kendi aralarında fısıldaşıyor, göz devirerek kafalarını çeviriyorlardı.

Seokjin ilk başta ne olduğunu anlamadı ve hissettiği baskıdan dolayı gerildi. Fakat daha sonra bunun, Müdür Jung'un eseri olduğunu anladı. Yoongi'yi bile düşman etmişti kendisine, buradaki çalışanlar elbet nefret edecekti kendisinden. Sonuçta tüm ekmek paraları bu iş sayesinde kazanılıyordu ve Seokjin bırakıp gitmiş gibi görünüyordu.

Açıkcası kendisi gerçeği bildikten sonra, kimin ne düşündüğü hiç önemli değildi Seokjin için. Eskiden olsa her şeyiyle kafasına takar, beyninin içindeki milyonlarca küçük insanın tüm gece konuşmasını dinlemek zorunda kalır, en sonunda yine kendini suçlu bulup nefret ederdi, fakat şimdi... Şimdi Taehyung sayesinde beyninin içindekileri susturabiliyor, insanların ne dediğini önemsemiyor ve kendini suçlu bulmuyordu. Çünkü ona kendinden başka inanan biri daha vardı; Taehyung. Ve, bu kesinlikle ona yeterdi.

Gözleri tüm alanda gezerken, Yoongi'yi bulmasıyla kalbi yeniden hızlıca çarpmaya başladı. Yoongi ve Seokjin ikilisi, inatçılık konusunda tıpatıp aynısıydı ve eğer Taehyung olmasaydı o gün ikisi de asla susmazdı.

Gergin adımlarını Yoongi'ye doğru yönlendirdi ve derin nefesler alıp verdi. Neredeyse kalbi yerinden çıkacaktı, korktuğundan değil de daha çok kötü bir şey olacağından dolayıydı heyecanı. İşlerin daha kötü hale gelmesinden korkuyordu sadece.

Yoongi'nin bakışları, yanında duran bedene döndüğünde kaşlarını çattı. Tek kelime dahi etmeden gözlerini yeniden elindeki kameraya çevirdi.

"Konuşalım." dedi Seokjin, soğuk çıkan sesini engelleyemedi. Sıcak bir ses tonu ile konuşsa bile, bunun sahte olduğunu anlamak için zeki biri olmak gerekmezdi.

Yoongi bakışlarını kameradan ayırmıyor, tek kelime etmeden Seokjin'i duymadığını belirtmeye çalışıyordu.

"Ne yani, duymuyor rolu mü yapacaksın? Çocuk musun sen?" Seokjin kaşlarını sinirle çattığında, Yoongi hala tek kelime etmeden kameraya bakıyordu. "İnatçı biriyim." dedi Seokjin ellerini önünde birleştirerek. "Susmam."

Yoongi bakışlarını Seokjin'e döndürdü ve sinirle baktı. Seokjin'in umrunda bile değildi nasıl baktığı, şu an tek düşündüğü konuşmayı kabul edip etmeyeceğiydi.

moondust | taejinWhere stories live. Discover now