14. BÖLÜM

2.1K 95 5
                                    


'' Seni görünce

  Aynı anda geçer aklımızdan

  Bir düşünce...

  Bir duvar gibi aramızdan. ''

                                                     

***

EMİR’den…

Program bittiğinde Bora’ya Defne’yi görmeye gideceğimi söylemiştim. Tam kapıdan çıkarken hiç beklemediğim biriyle karşılaştım.

‘Hande!’

Aslında Hande’yi yüzüstü bırakmış gibi oldum ama onu ben heveslendirmemiştim sonuçta. Hiçbir yakınlıkta da bulunmamıştım. Ama şimdi karşımda ağlayan bir Hande vardı. Onu bu şekilde bırakamazdım.

‘E-emir. Ben çok kötüyüm.’

‘neyin var?’

Hande o kadar kötü görünüyordu ki ayakta duracak gibi değildi. Oturması için yanına yaklaştığımda içkili olduğunu anladım. Yüzümü buruşturup bir masaya doğru götürdüm onu.

‘anlat artık. sorun ne?’

‘sorun mu ne? Sorun sensin Emir! sorun biziz. Ne hale geldiğimi görebiliyor musun? Ben seni gerçekten sevmiştim ama sen bunu benim yüzüme çarpacak kadar acımasızmışsın. O kızı oraya getirirken aklının ufacık bir köşesinden bile olsa ben geçtim mi merak ediyorum? Benim duygularım, hissettiklerim. Dur ben tahmin edeyim. Tabi ki beni düşünmedin! Ben kimim ki senin için. Zorla sana yamanan bir kumaş parçası. Beni istemediğini, sevmediğini bu kadar belli etmek zorunda mıydın cidden? Mahvoldum Emir. Seni tahmin bile edemeyeceğin kadar çok seviyorum. İçimde ufacık bir umut vardı. Belki zorla da olsa bir gün sen de beni seversin diye. Ama o umudu öyle bir kırıp attın ki. Kalbimle beraber. Söküp parçalara ayırdın. Ne yapayım şimdi ben? Söyle Emir!’

Yaptığım şerefsizliğin bende farkındaydım fakat yapabileceğim başka bir şey yoktu ki. En son isteyeceğim şey bir kadının benim yüzünden bu kadar üzülmesidir herhalde. Ama göz göre göre de kendi hayatımı mahvedemezdim. Başkalarının mutluluğu içi kendi mutsuzluğumu göze alamazdım. Hande’nin bana ona hislerinde tabi ki haberdardım. Bu hissedememek imkansız zaten ama bu derece olduğunu bilmiyordum. Sadece geçici bir heves zannediyordum. Ama ben ne yapabilirdim ki. Ben hiçbir yakınlık göstermemiştim ona. Aklını hep annem ve annesi doldurmuştur kesin. Ne yapacağımı ne söyleyeceğimi bilemez hale kalakalmıştım. Şuan aklımdan geçenleri dudaklarım bir türlü dile getiremiyordu işte. Tutulmuştum resmen. Karşımda benim yüzümden ağlaması o kadar kötü ki. Pek fazla etkilenmezdim böyle durumlardan -Defne hariç- ama Hande şuan benim hıyarlığım yüzünden bu kadar kötü durumda. Ona anlatabilirdim de ama ben herkesin gözüne sokmak istercesine durumu kökünden halletmek için Hande’nin duygularını görmezden gelmiştim. Aptal ben.

Ben zihnimdeki düşüncelerle öyle meşguldüm ki Hande’nin yapacağı şeyi engelleyememiştim bile. Birden kendi dudaklarını bana bastırınca öylece kalakaldım. Şoku atlatmaya çalışıp onu ittirmeye çalışırken daha fazla sıkmıştı beni. Karşılık vermiyordum fakat öyle vahşice öpüyordu ki bende onu ittirmeye çalışırken etrafa hiç de iyi izlenimler bırakmadığımıza emindim. Birden şuan en son istediğim ses duyuldu arkamdan. Kafamı döndüğümde Defne’min şaşkın, kırgın, sinirli suratıyla karşılaştım. Böyle görmemeliydi. Kesinlikle yanlış anlardı beni ki kim görse yanlış anlardı. Çünkü az önceki manzara pek de normal değildi. Defne hızla benden uzaklaşırken peşinden gidip gitmesine engel olmaya çalıştım. O kadar şey söylemeye çalışmıştım ama hepsinde de sözümü yarıda kesmişti. Tamam haklı olabilirdi ama gerçekten göründüğü gibi eğildi ve şuan bana inanmasına ihtiyacım vardı. Onu yeni kazanmışken kaybetmekse aklıma gelince bile korktuğum tek şeydi. Çaresizlikten deli gibi sinirlenmeme yetecek cümleyi kurmuştu sonunda.

Sana İhtiyacım Var Where stories live. Discover now