İkinci Bölüm

178 97 65
                                    

"Bu gerçekten de mümkün mü? Zamanda yolculuk etmemizi sağlayabilir misin?"

Genç oğlan kıvırcık saçlı kafasını kaşıdı. "Dostum sana karşı dürüst olayım. Zaman yolculuğunu basit maddeler üstünde denedik. Hayvanları da zamanda ileriye taşıyabildik. Fakat daha önce hiç insanlar üzerinde denenmedi. Bu çok tehlikeli. Sen birkaç günden bahsetmiyorsun. Yıllardan bahsediyorsun. Denenmemiş şey! Üstelik kanunen yasak. İnsanlar hâlâ daha zamanda yolculuğun imkansız olduğunu sanıyorlar. Kendini deney olarak ortaya koyman ne derece doğru? Denek olmaktan sıkılmadın mı artık Karien?"

Riskler canımı sıkmıştı. "Biliyorsun, yıllardır aranıyorum. Feris ile birlikte her şeyi göze aldık. Bizi başka bir zamana göndermen tüm sorunlarımızı çözecekse bunu gerçekleştirmen için elimden ne gerekirse yaparım."

Gözlüklerini gözünden çıkardı. Şimdi yaşından daha olgun görünüyordu. Meselenin ciddileştiğini farkettim.

"Bak Kairen. Bir insan geçmişe gittiği zaman filmlerdeki gibi olmuyor o iş. Geçmişteki haline geri dönüyor dostum. Örnek vermem gerekirse: Eğer on yaşında olduğu zamana gidersen tekrardan on yaşındaki haline dönersin. Yani nesneler üzerinden bunun böyle olduğunu az çok anlayabildik."

Elerini karnının üstünde kavuşturdu "Bir düşüncemize göre on yaşından sonraki tüm anıların doğal olarak silinmiş olur ve buna bağlı olarak zamanda yolculuk yaptığını unutursun. Demem o ki; geçmişe giderseniz Feris seni tanımayacak. Ve tabii sen de onu."

Yüzümü buruşturdum. Yine bize ayrılık mı düşüyordu?

Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Oğlanın kocaman burnuna bakmaya katlanamadığım için bakışlarımı gözlerine sabitledim. "İyi yandan bakmak istersen eski dostum Karien başka bir düşünce daha var. Bazı bilimadamları beden değişse de hatıraların yerli yerinde kaldığını söylüyorlar. Bence bu delilik! Beden tamamen eski haline dönerken hatıralar nasıl aynı kalsın ki?"

Yutkundum. Haklıydı. Beyin dahil tüm vücut eski haline geri dönerse hatıralar da yok olurdu.

"Karien, her şeye hazırlıklı olmalısınız dostum. Geçmişe giderseniz anılarınızı unutabilirsiniz.  Unutmama ihtimaliniz çok düşük. Geleceğe giderseniz ise Felis çok daha yaşlı olacak ama sen çoktan ölümsüz olduğun için aynı yaşta kalacaksın. Yaşanmamış yıllarınıza yazık olur. Yine de kararı size bırakıyorum."

Donuk gözlerimi masanın kenarındaki kıymıktan çekerek bakışlarımı odada gezdirdim. Daha fazla buradan kalmaya tahammülüm yoktu. Paltomu giyip yüzümü tamamen gölgeleyen şapkamı taktım. "Ferisle konuşmalıyım. Yakın zamanda sana haber getiririm. Teşekkürler."

Arkamı dönüp hızlı adımlarla laboratuvardan çıktım. Gölgelere karıştım. Ve Feris'ime erken varabilmek için büyük ve seri adımlarla evimizin yolunu tuttum.

***

"Küçük tatlı Feris'im. Ne olur ağlama! Olur da birbirimizi unutursak kader bizi yine de buluşturacaktır. Biz birbirimiz için yaratılmışız."

Titrekçe iç geçirdi.

Alnımı alnına yasladım. "Üzgünüm Feris. Gitmek istemediğini söylediğin anda bu dosyayı bir kenara koyarız ve başka bir yol aramaya başlarım. Kendini üzme."

Narin bedeni kollarımın arasından sıyrıldı ve Tanrıyla konuşmak için oturduğu kahverengi mindere oturdu. Başını taş duvara yasladı. Dalgın gözleri damarlarındaki iğne deliklerinde geziniyordu.

"Söylesene Tanrım, çok gülenin çok ağladığı gibi, çok ağlayan da çok güler mi?"

Sevgiyle baktım ona. Her zaman Tanrıyı çok severdi. Onunla sesli bir şekilde samimi tarzıyla konuşurdu. Sonra da utanır, fazla samimi konuştuğu için Tanrı'sından özür dilerdi.

FERİSWhere stories live. Discover now