On Dördüncü Bölüm

101 64 25
                                    


"Sakinim, sakin..."

Bahçe kapısını itip bahçeye girdim. Liz bahçedeki yabani otları koparıyordu. Kocası ise beyaz kapıyı yeniden beyaz renge boyuyordu. Doğrusu bu işi bu kadar önemseyip gereksiz yere bu kadar zahmet edeceklerini düşünmemiştim. Ama o paragöz adam işi başaramaz da parayı alamaz diye korkuyor olmalıydı.

"Kolay gelsin. Her şey hazır mı?"

Liz doğrulup eldivenleri elinden çıkardı. "Evet mobilyaları da taşıdık. Pek bir şey kalmadı. Görmek ister misiniz?"

Başımı iki yana salladım. "Gerek yok. Geçerken uğramak istedim. Şimdi gidiyorum. Onlar gidince yine geleceğim." dedim ama gitmeyecektim. Bahçeyi görebilecek kadar uzakta arabamın içinde bekleyecektim.

Liz başıyla onayladı. "Biz de üstümüzü değiştirelim. Ne zaman gelecekleri belli değil zaten. Umarım çabuk gelirler. Çok gerginim."

Onu rahatlatmak istercesine gülümsedim. "Eminim başarırsınız Liz. Hoşçakal."

"Hoşçakal." dedi.
Bahçe kapısından çıkarken baş selamı veren kocasına ben de baş selamı verip dışarı çıktım.

Arabamda bir buçuk saat bekledikten sonra sonunda siyah bir araba eve yaklaşmıştı. Arabadan gri etek ceket takımı giyen hafif kilolu bir kadın ve genç bir adam inmişti. Yanlarında Feris de vardı. Sarsak adımlarıyla önden ilerleyen memurları takip ediyordu.

Eve girdiklerinden sonra zaman geçmek bilmedi. Keşke içeri bir dinleme cihazı yerleştirseydim diye düşünmeden edememiştim doğrusu. Saatler sonra memurlar, Liz ve Liz'in kocası bahçeye çıktılar. Feris bahçeye çıkmamıştı. Demek ki Feris'in onları duymaması için dışarı çıkmışlardı.

Bahçedeki ahşap masaya oturup uzun uzun konuştular. Bazı kağıtlar imzalandı. Liz durgun görünse de Liz'in kocası kıpır kıpır ve mutlu görünüyordu. Bu da bana işin tatlıya bağlandığını gösteriyor olmalıydı. Bahçedeki işleri yarım saat sürdükten sonra memurlar arabalarına binip gittiler.

Feris'in hâla evde olmasını fırsat bilerek arabadan indim. Koşar adım Lizlerin yanına gittim.

"Hey Liz!" İçeri girmek üzerelerdi ki onları durdurmuştum. "Neler oldu?"

Liz'in yerine adam konuştu. "Her şey yolunda. Kızı bize bıraktılar. Kız gelecek diye önceden yaptığımız hazırlıklar da hoşlarına gitmiş. Parayı ne zaman yatıracaksın hesabıma?"

"Kızı teslim aldığımda."

Liz'e döndüm. "Teftişe gelecekler miymiş?"

Başıyla onayladı. "Bir iki hafta sonra ziyarete geleceklermiş."

Ben de bakışlarımı yere indirip başımı salladım. "Peki, Feris sana emanet Liz. Bir problem olursa beni arayın." Tam sırtımı dönüp gidecektim ki bir anda geri döndüm. "Ve... Feris'e onu alacağımdan bahsetmeyin. Şimdilik memurlara söylediğimiz kadarını bilsin. Panikleyip teftişe gelen memurlara planımızı anlatabilir. Memurların ziyaretinden sonra ona uygun bir dille anlatırsın Liz. Ama size ödeme yaptığımdan da bahsetme. Olur mu?"

Liz yine başıyla onayladı ama bu durumdan memnun olmadığı yüzünden belliydi. İyi günler dileyip bahçeden çıktım. Arabama yürürken başım öne eğikti ve omuzlarım çökmüştü.

Feris'in, Liz'in evinde kalma onayı çıkınca omuzlarımdan büyük bir yük iner diye tahmin ediyordum ama yanılmıştım. Sırtıma yeni yeni yükler binmişti sanki. Endişeliydim. Feris'in benimle kalmaya tepkisinin ne olacağını büyük bir korkuyla bekliyordum. Belli ki bu birkaç hafta geçmek bilmeyecekti.

FERİSWhere stories live. Discover now