kısım altı; bana başka bir çıkış yolu sunmadın

2K 230 106
                                    

5sos - youngblood

Güne korkunç bir baş ağrısı ile uyanıyorum. Ne zaman bir şeyler beni paramparça etse başım çatlayarak uyanıyorum. Bir nevi rutin sayılır.

Jongin "Kyungsoo!" diye çığlık atarken mutfağa iniyorum. Akşamdan kalma olmalarına rağmen birbirlerini yemelerine şaşırıyorum doğrusu. Kyungsoo ultra huzurlu bir ifade ile oturmuş kahvesini içiyorken kendimi pat diye sandalyelerden birine bırakıyorum.

"Ne yaptın?" diye soruyorum yorgun argın.

"Şampuanıma tutkal koydum. Biliyorsun şerefsiz herif benimkini araklıyor sürekli." Kyungsoo omuz silkelerek söylüyor. Yüzünde sinsice bir sırıtış yakalıyorum.

"Ne diye?" yeniden soruyorum. Kyungsoo'nun yüz ifadesi kararıyor ve bir anda hindi gibi kabarıyor. Kendini savunma haline geçtiğinin sinyalini alıyorum, onu izlemekten vazgeçip kafamı masaya yapıştırıyorum. Soğuk masabaş ağrıma bir nebze de olsa iyi geliyor.

"Sarhoşken beni öpmeye kalktı."

"Hıı..."

"Bunu ilk yapışı değil! Geçen sefer sarhoş olduğunda da beni öpmeye çalışmıştı ben de bunu bir daha denerse saçlarını üç numaraya vuracağımı söyledim." pis pis gülüp devam ediyor. "Şimdi saçlarını üç numaraya vuracak istese de istemese de."

"Anlamadığım kısım şu," diye mırıldanıyorum. Buzdolabını bulanık görüyorum. "Niye seni öpmeye çalışıyor ki?"

"Nereden bileyim ben? Kyungah sanmıştır herhalde, vitaminsiz herif."

Jongin yeniden onun adını bağırınca oflaya puflaya ayaklanıyor, elindeki kahve bardağını tezgahın üzerine bırakıyor. Üçte birinin dolu olduğunu biliyorum çünkü Kyungsoo asla kahvesini tamamen içmiyor. O kapıdan çıkıp Jongin'in yanına giderken Kyungah şüpheli bir ifade ile mutfağa giriyor. Kyungsoo'nun duyma mesafesinden çıktığından emin olmak istercesine ardından bakıyor. Sonea bana dönüp hınzır bir şekilde sırıtıyor. Bir an için akşamdan kalma olan kişinin kendim olup olmadığı hakkında derin düşüncelere dalıyorum. Beni kolumdan tutup sessiz adımlarla banyonun girişine sürüklüyor.

"Ne yapıyorsun?" diye fısıldadığımda "Şşt!" diye kızıyor ve eliyle işaret parmağını dudağına götürüyor. Dudaklarını oynatarak sadece izlememi söylüyor. Aralık kapıdan içeriye bakıyorum.

"Ağlama lan." Kyungsoo elinde makineyle Jongin'in saçlarını üç numaraya vururken gizlice onları izliyoruz. Bu anı görmek bana çok yanlış geliyor ama Kyungah kolumu sımsıkı tutarak beni izlemeye devam etmeye zorluyor.

Jongin elleriyle yüzünü kapatıp ağlamaya devam ederken Kyungsoo oflayıp makineyi kenara koyuyor. Jongin'in ağladığını görünce kötü hissediyorum, Kyungsoo da öyle hissetmiş olacak ki Jongin'in ellerini yüzünden çekip onun göz hizasına çömeliyor.

"Ağlamayı kesersen saçlarımı üç numaraya vurmana izin veririm." diyor aniden. Ben Kyungsoo'nun bu sözlerine karşı kaşlarımı kaldırmakla yetinirken Kyungah nefesini tutuyor ve kolumu tutan parmakları kaskatı kesiliyor.

"Söz mü?" diye soruyor Jongin burnunu çekerken. Kyungsoo onun yüzüne bakarken gülümser gibi oluyor ama gülümsemesini hızlıca bastırıyor.

"Şampuanımı arakladığın için başına gelenleri hak ediyorsun aslında." diye mırıldanıyor. Sonra gözlerini Jongin'den kaçırıp devam ediyor. "Ama yine de söz."

Sesi öyle kısık çıkıyor ki onu zorlukla duyabiliyorum.
Jongin öne atılıp Kyungsoo'nun boynuna sarılıyor. Kyungsoo bir an için ne yapacağını bilemiyor ama sonra havada kalan kollarını Jongin'in beline sarıyor. Gözlerim Kyungsoo'nun hafifçe kızaran yanaklarına takılıyor. İkisini bu halde görmek gerçekten tuhaf geliyor ama bir yandan da hoşuma gittiğini kendime itiraf ediyorum. Bu kadarının yeterli olduğunu düşünüp Kyungah'ı çekiştiriyorum ve kapının eşiğinden uzaklaştırıyorum, ikisini yalnız bırakıyoruz. Yeniden mutfağa geldiğimizde Kyungah bir yandan kahvaltıyı hazırlıyor bir yandan da konuşuyor.

kırık plak Where stories live. Discover now