kısım sekiz; ben yola aşığım çünkü üstünde tanıştık*

1.5K 183 114
                                    

daughter - landfill

Ayaklı bomba olarak gezişimin ikinci gününde dayanamayıp patlıyorum. Öfke, gerginlik ve daha bir sürü negatif duygu damarlarımın içerisinde dolaşırken sakin kalmak elbette zor oluyor ama Jongin'in dünyalar tatlısı bebiş olan yeğeni saçımı çekerken sakin kalmak epeyce külfetli bir olaya dönüşüyor.

"Jongin," diye sakince başlıyorum ama Mindae saçımı gözlerimi karartacak şekilde yolunca ses tonum yükseliyor. "ŞUNU ÜZERİMDEN ALMAYI PLANLIYOR MUSUN ACABA?"

Mindae yüksek sesten korkup ağlamaya başlıyor, Jongin telaşla koşup Mindae'yi kucaklıyor ve benden uzaklaştırıyor. Jongin bana hiçbir şey demese bile hatta en ufak bir yargılayıcı harekette bulunmasa bile ben sinirleniyorum ve bir şeyleri kırıp dökmek istiyorum. İçimdeki öfke bir türlü dinmiyor.

Plak koleksiyonum gözüme çarpıyor ve zihnimde neredeyse tüm plaklarımı parçalıyorum, bunun gerçekleşmesi engelleyen kişi ise Kyungsoo oluyor.

"Delirdin mi oğlum?" diye soruyor beni dizginlemek için kollarını iki yanına açmış bir halde.

"Evet delirdim!" diye çemkiriyorum. "Delirttiniz lan beni."

"Derdin ne senin lan!" diye bağırıyor o da. O anda gerçekten ne yaptığımı bilmeyerek yumruğumu Kyungsoo'nun suratına geçiriyorum. Kyungsoo bunu bekliyormuşcasına geriye doğru çekiliyor ama yumruğumdan kurtulmak için yeterli olmuyor. Aynı yumruğu o da bana atıyor, bir anda birbirimize giriyoruz. Kyungah çığlık atıyor, Jongin Mindae'yi ona verip aramıza girmeye uğraşıyor. Birbirimizi ve Jongin'i epeyce hırpaladıktan sonra ayrılıyoruz. Nefes nefese Kyungsoo'nun açılan kaşına ve kanayan dudağına bakıyorum, ben de az çok aynı durumdayım. En az hasarı Jongin almış gibi görünüyor. Yanağındaki kimin yaptığı belli olmayan diş izi beni güldürüyor.

Kyungsoo nereye baktığımı fark edince o da gülüyor, gülmeyen tek kişi olan Jongin ikimize çatık kaşlarla bakıyor.

"Komik olduğunu mu düşünüyorsunuz?" diye soruyor iğneleyici bir ses tonuyla.

Sonra cevap vermemizi beklemeden Kyungah'a doğru ilerliyor ve gözyaşları henüz dinmiş olan Mindae'yi kucaklıyor. Ardından odayı terk ediyor. Kyungsoo'nun dişlerini sıktığına şahit oluyorum, Kyungah hiçbir şey söylemeden odadan çıkıyor. Gözlerimi yumuyorum, pişmanlık göğsümün üzerine yavaşça çöküyor. Öfke bedenimi terk edip yerini hüzün ve yorgunluğa bırakıyor. Parkenin üzerine uzanıyorum.

"Neden bu kadar karışık anlamıyorum." diyor Kyungsoo yanıma çökerken. "Birini tamir etmeye çalışırken diğerini bozuyorum."

"Hep öyle olur." diyorum. Hep öyle olur.

🍓

üç yıl önce

Huzursuzca yanağımı soğuk yastığa bastırırken baş ucumda duran saate bakıyorum. Gece yarısını çoktan geçiyor, Chanyeol'ün neden gelmediğini merak ediyorum, üstelik bana gelmeyeceğini söylemiyor bile. Bir şeylerin ters gittiğini fısıldayan zihnimi görmezden gelip sırtüstü dönüyorum. Tavanı seyrederken huzursuzluk karnımın içerisinde geziniyor. Sabretmeye uğraşıyorum, bu saatte dışarı çıkarsam büyükannemin kızacağından çok eminim. Ama huzurusuzluk galip geliyor, yorganımı tekmeleyerek yatağımdan çıkıyorum. Giyinip sessizce odamdan çıkıyorum. Merdivenin ağzına kurulmuş olan Tarçın yüzünden neredeyse kalp krizi geçiriyorum. Tarçın mırlıyor, beni durdurması gerektiğini biliyor ama umursamadan uyuklamaya devam ediyor.

Evden çıkıyorum. Işıkları açık olan yan eve ilerliyorum. Kaşlarım çatılıyor. Bu saatte ışıkların açık olması kesinlikle doğal değil, özellikle de Bay Park sabahın erken saatlerinde mesaiye başladığı için. Adımların hızlanıyor, kapıyı çalarken huzurluk hissi giderek şiddetleniyor. Kapıyı Bay Park açıyor. Yüzündeki kederi görünce akciğerlerimdeki tüm havanın yok olduğunu sanıyorum.

kırık plak Where stories live. Discover now