12 ∝

850 118 132
                                    

Gök kayıp saçlarında şiirler okur her gece, benim zavallı kalbim yıldızlarla sallanır seninle.

•••

"Ölümle çelişen yaşamlar vardır."

Sunumunun henüz ikinci dakikasındaydı, 50 küsür fotoğraf döşeli slaytları izlerken hissettiği gerginlik toz olup gitmişti. 120 kişilik amfinin tıklım tıklım olduğu sıradan günlerden birinde bu kez değerlendiren değil değerlendirilecek olmanın dışında herhangi anormal bir şey yoktu. İki sayfalık bir slayt gösterisi hazırlaması ve giriş kısmına sadece bir cümle eklemesi pek normal sayılmayabilirdi. İkinci slaytta ise taş kaldırımların üzerinde mavi uzun elbisesinin etek kısmında ki pilelere bakan bir kız vardı. Eteğin pileleri uçuşmuşken çekilmiş, elleri iki yana açılan kızın yüzünde baharları andıran bir gülümseme. Güzeldi fakat Fotoğrafçılık bölümünün son senesinde bitirme sunusu olarak kesinlikle kabul edilemezdi.

           
Derin bir nefes alıp rahat hareketlerle masaya kalçasını yasladıktan sonra ellerini önünde birleştirmişti.

"Fotoğrafta gördüğünüz küçük hanım henüz 3 yaşındayken mavi pileli elbiseler için babasıyla kavga etmeye başlamış. Şimdilerde 18 yaşlarında ve yürürken topuklu ayakkabılarının sesine eşlik eden uçuş uçuş pileleri çok seviyormuş."

Cümleleri istediği sırada gitmiyor, kelimeleri istediği tonda asılıp kalmıyordu zamanda. Yine de durmadı derin bir nefes alıp gülümsedi, yapabileceğini biliyordu, ruhunda yükselen gücü duyumsuyordu.

"Annesi, onun doğumu sırasında hayatını kaybetmiş," birkaç kişinin oflaması çığ gibi yükseldi kulaklarında. Duyma diye kendine telkin vermeyi çok isterdi ama yapmadı. Yapamadı ya da emin olamıyordu. Bir çıkmaza iteleyen çınlamaların başlamasına karşın gülümseyişini büyüttü. "Küçük hanım annesiyle hiç tanışamamış. Fakat babası ufak bir sırrını paylaşırken benimle gülümsemişti. Annesi mavi pileli etekleri severmiş, ayakkabılarının çıkardığı tok sesler eşliğinde gülümsermiş."

Birkaç kişinin ilgisini hissedince yaslandığı masadan doğrulup fotoğrafın yansıdığı ekranın hemen yanında durdu. "Küçük hanımın annesinin 18 yıldır yaşadığını söylemeyiz," kibar ve etkileyici bir gülümsemeden sonra omuzlarını hafifçe silkmiş ve hocasının gözlerine ilk kez bakmıştı. " fakat öldüğünü de iddia edemeyiz."

Sunumunun bittiğine dair bir baş işareti yaparak bilgisayara yöneldiğinde birkaç kişinin alkışlamasıyla dişlerini sıktı. Beynine vuran çekiçlere eklenen fısıltılar çığlık çığlığa kaçmasını söylerken yerine sakince geçmiş ve sıradaki sunuyu beklerken daha fazla ne kadar batırabileceğini merak etmişti.

"HyungMin?"

Başını hemen yanında oturan Yoongi' ye dehşetle çevirince adamın karanlık ortamda parıldayan beyaz dişlerini gördü. Yeşil saçları hakiye çalar gibi oyunlar yapıyordu.

"Ne arıyorsun burada?"

Kulaklıklarını takmamak ve başını duvara vurarak patlatmamak için çırpınıyordu çaresizce. Parmaklarını açıp kapatıyor içinden saymayı ihmal etmiyordu. Geçecek diyerek kendini teselli edebilmeyi o kadar çok isterdi ki, sinirden ve acıdan saatlerce ağlayıp yorgun düşerek yatağa devrildiğinde sızlanarak geçecek diyebilmeyi öylesine içten bir dua ile isterdi ki. Ama geçmiyordu. Geçmeyecekti de. Tüm bu sesler, mide bulandıran gürültü, bir kedinin mırıltısının kükreme misali kulaklarına ulaşıp tüm beynini tırmalaması, yaprak hışırtılarının, adım seslerinin mekanik tik takların hepsinin fısıldaşması, bağırıp çağırışları her şeyin zirveye oturması geçmeyecekti. Sadece bazen, yani güzel bir kaç anda saçları rüzgarda uçuşurken mesela ya da kalbi delicesine çarpıp onun gülüşünün sesinde ki tınılar silince diğer sesleri, kaybolan gözleriyle beraber çökünce ruhuna bir sessizlik... Sadece bazen, yaşamla çelişen ölümlerde kendi ruhu, acıdan uyuşan beyni onunla yaşam oluyordu. Onunlayken, aslında değilken fakat bedenen kavuşamamasını umursamayarak onu izlerken onunla olduğunu varsaydığında, çelişiyordu ruhu aklıyla. Sesler çelişiyordu sessizlikle, öfke patlaması gibi içinde ki havai fişekler uçuşuyorken dans eden bedeniyle çelişiyordu çöküşü.

Three Steps to Stars | TaeJinWhere stories live. Discover now