22 ∝

426 68 48
                                    

Kaçarak senden ama en çok kendime koşarak nasıl oluyorda sonunda hep sana çarpıyorum?

•••

'Çaresizliğin en yaygın davranışı kendin olmamaktır.' der Søren Kierkegaard oysa tuhaftır ömrünün şimdiki dilimine kadar hep başka düşünmüştü Jungkook.

Maksim Gorki' nin ' Sen hep bu çocuk kalbinle kal.' demesi en büyük çaresizlik gibi gelirdi. Çocukluğunu yaşayamamış bir adam nasıl olurda bunu isterdi, yüreği nasıl çaresizliğe bulanmıştı da bu düşünce düşmüştü dudaklarından. Çaresizliği açıklayamayacağını o zamanlar anlamıştı, bir kalıba koyamaz, düşüncelere kitleyemezdi onu. Bir kaç kelimede hissederdi sadece, dolu gözlerde bezgin yüzlerde görürdü.

Şimdiye kadar böyleydi. Şimdi çaresizliğin vücut bulmuş haliyle yere çökmüş kafasında kalanları avuçlarıyla sıkıştırmaya başlamıştı. Nefesi hıçkırıkları arasında tükeniyor, gözlerinde ki bulanıklık derin sızılar bırakarak yüzünü yakıyordu. Çaresizliği aradığı kelimelerin hepsi çullanmıştı sanki üstüne, nefesleri hızlandı, bedeni kasıldı, yüzünde ki maske ilk kez ona nefes aldıramadı.

Hırsla çekip maskesini yere çarptıktan sonra geriye attı başını. Haykırdı, ağaçların dallarıyla saklanan gökyüzüne her şeyi haykırdı. Eldivenli ellerini sapladı sararmaya başlayan çimenlere. Çekiştirip zihninde ki firarileri bıraktı güne. Yığılıp kalmak istedi oraya. Öyle yorgundu ki bedeni, ağlamaktan içine içine öyle doluydu ki ruhu oraya yığılmak istedi.

Teninin açıkta kalan yerleri değeceğinden yere kıpırdamadı. Oturduğu yerde kaldı öylece. Hırkasının iç cebinden peçetesini çıkarıp burnuna götürdüğünde oturmuştu yanına bir adam.

"Daha iyi misin?"

Kook, burnunu sildikten sonra panikle cebinde ki yedek maskeyi yüzüne çekip yanına oturana çevirmişti gözlerini.

"Ne zamandır buradasın?"

Meraklı olmak onun suçu değildi, üstelik Hoseok yanından ayrıldığında ancak fark edebilmişti köşede nefes nefese kalan çocuğu. Koşarak çıkınca doğal olarak Namjoon' da onu takip etmişti. Elbette insanların özel hayatına ve acılarını yaşayabileceği rahat bir ortama ihtiyacı olduğunun farkındaydı. Anlayışlı bir adamdı ama anlayışı merakı devreye girene kadar sürüyordu.

"Çok olmadı."

Yalan. Hafifçe gülümseyip kocaman gözleri olan çocuğa çevirdi bedenini.

"Daha iyisin değil mi?"

Sorusunu yenilediğinde Kook başıyla onaylamış ardından çokta uzun olmayan bir sürede hıçkırarak ağlamaya başlamıştı tekrardan.

"Kim aldı götürdü onu? Gitmesine izin vermeseydim keşke."

Derin bir nefes alıp eldivenli ellerini yüzüne kapatmadan önce onlara tereddütle bakmış ardından daha büyük bir panikle etrafına bakınmıştı.

"Çantam yok. Eldivenler kirli, temizleri yok! Maskeme dokundum, bu eldivenlerle onlara dokundum!"

Namjoon gözlerini kısıp tahminlerini onaylarcasına başını bilinçsizce salladığında adam sık sık nefes alıyor yaşayabileceği en büyük felaketi yaşıyormuş gibi davranıyordu.

Three Steps to Stars | TaeJinWo Geschichten leben. Entdecke jetzt