19 ∝

423 79 96
                                    

Katmer katmer sarınır benim sonum senin sonsuzluğuna.

•••

Dünyada ki en mutlu adamlardan biri olmadığı ve olamayacağıda kesindi ama yine de bu kadar mutsuz olmayı da beklemiyordu. Üstündeki takım elbise gözünde git gide kefene daha çok benzemeye başlamıştı ki kapısı tıklatıldı. Siyah saçları her zaman ki gibi alnını açık bırakacak şekilde geriye taranmış, cildi pekte sağlıklı olmasada güzelliğinden bir şeyler kaybetmemişti. Aklında binbir soru, her bir tilkinin kuyruğu dolanmış birbirine, anlayamıyor daha da acısı anlatamıyordu. Büyük bir karmaşanın ortasında boş ümitlerle kalmış gibi kendisini yitik hissediyordu.

"Abi, gelebilir miyim?"

SeokJin gülümseyip kapıyı kapatan çocuğun saçlarına uzattı ellerini. Su yeşili saçlar parmaklarının arasından süzülüp yavaşça kaydığında içini çekti. Hayır, bir şeyler ters gidiyordu.

"Ne zaman boyattım demiştin?"

Yoongi zoraki olduğu anlaşılmayan bir tebessümü kondurup yüzüne bir adım geri çekilerek saçlarındaki elden kurtulmuştu.

"Evet, şu an en önemli konumuz saç rengim! Abi yarım saat sonra evleneceksin! Hala o kadınla evlendiğin için ağlamak istiyorum ama senin mutluluğun benim onayımdan daha önce geldiği için susuyoru-"

"Ne zaman barıştık?"

Kelimelerini kesen cümle miydi kalbini hızlandıran yoksa adamın gözlerinde ki ifade mi ayırt edemedi Yoongi. Büyük bir umut kapısını çalmış, açması için kalbini zorluyordu. Göz bebeklerinde savaşan dünyaları fark edebiliyordu, yaşadığı karmaşayı, eksik taşların bıraktığı boşluğu görebiliyordu. Fısıltılar, dualar, dilekler... hayır daha da büyüğü yıldızlar ulaşmıştı sanki adamın tenine. Tuhaf bir güzellikle parlıyor gözleri hızlıca hareket ediyor konuşmakla konuşmamak arasında kalan dudakları sürekli kuruduğundan onu diliyle ıslatıyordu. Abisi, bir şeyler için mücadele eden zihnine boyun eğiyordu. Onca mantık hatasına rağmen, onca zaman kaymaları, babasının kırdığı potlara rağmen devam eden her şeyi mantık çerçevesine oturtan SeokJin şimdi kırılma noktasına gelmişti. Düşüyordu ördüğü kaleler, ilk düşen yine Taehyung olacaktı. Hissetti Yoongi, kalbinin en derinlerinde hala bir umut olduğunu, çok geç olmadığını hissetti.

"Abi, bir sorun mu var?"

Vardı. Nasıl anlatacağını bunun altından nasıl kalkacağını bilmesede ağır bir yük vardı ruhunda. Kanatları kırılmış bir kuşun kafesinde ki acı feryatlarını dinliyordu son zamanlarda. Gökyüzünde tuhaf bir şeyler vardı. Gri bulutlar kül gibi yığılıyordu sanki başından aşağıya. Anlatamıyordu, anlamlandıramıyordu ama sanki tüm evren onu bir noktaya çekmek istiyordu. Külyüzü. Ürperip bir adım geriye çekildi. Notlar aklına geldikçe zihni daha da bulanıyor, hesapları iyice çıkmaz bir alana gömülüyordu.

"Yoongi, bir şeyler yanlış geliyor. Bunu şu an söylemek çok saçma biliyorum ama bir şeyler... eksik gibi."

"Geç değil." Yeşil saçlı hızla soluklanarak abisinin ellerini tutmuştu sımsıkı. Gözlerinde ki parıltılar saçılıyordu sanki zemine, ellerine parmak uçlarına iniyordu yansıması. "Yanındayım abi, ne karar verirsen ver bende babamda yanındayız."

SeokJin derin bir nefes alıp zoraki bir gülümsemenin ardından tek elini yumuşak yüze çıkardı. Annesi bakıyor gibi geliyordu bazen. Kardeşinde annesine ait o kadar çok şey vardı ki. Özlemin yavaş yavaş kanında yanıp, teninde harmanlandığını hissetti.

"Biliyorum," derin bir nefes alıp baş parmağıyla ince deriyi okşadı. Göz altlarında ki torbalar canını sıksa da konuşmadı. " artık gitme vakti ama. Gelini çok bekletmeyelim."

Three Steps to Stars | TaeJinWhere stories live. Discover now