27 ∝

438 61 150
                                    

Şimdi bu rüyada, uyanıp sonsuz uykulara seninle ölmüşüm ya da öldürmüşüm içimde ki beni. Artık ne fark eder ki?

•••

Göz kapaklarında tonlarca ağırlık varmış, onu tamamen karanlığa mahkum etmek istermiş gibi baskı yapıyordu. Ağzında acı bir tat, başında korkunç bir ağrı, tüm vücudunu saran şiddetli bir sancı vardı. Saatlerce kasılı kalan bedeni yavaş yavaş gevşemiş ama acı etinde kalmış gibiydi. Yine de gözlerini açtı Taehyung, sıcacık duygularla sarmalanmıştı. Gözlerini açar açmaz hafifçe inleyip elini başına götürdüğünde yüzünde ferah bir nefes hissetmişti.

"Taehyung? İyi misin?"

Yutkunup gözleri kapalı bir şekilde bekledi bir süre. Açsa gözlerini bir kaç nefes ötesinde ki adamı görecek bu kez bedeninde ki tüm sızılar pılısını pırtısını toplayıp yüreğine çökecekti. Titrek bir nefes alıp açtı gözlerini, ondan nasıl kaçabilirdi? Nasıl sayılı zamanlarını ona hala bakma fırsatı varken değerlendirmezdi?

Kızarmış gözlere kitlendi mahzun gözleri, adamın yüzüne işlenmişti ilmek ilmek endişe. Nemli siyah saçları alnına dökülmüş, pürüzsüz teninde soğuk bir gülüş ölmüş.

"İyiyim."

Sesi kendisine ait değil gibiydi. Ne çok yorgun, ne çok yaralıydı öyle. Gözlerini kısa süreliğine kapatıp doğrulmak için hareket ettiğinde SeokJin yardımcı oldu. Başı çok ağrıyordu. Sorgulayan gözleri adamla buluşunca hızlıca konuştu SeokJin.

"Bayıldın, yetişmeye çalıştım ama kafanı çarptın. Doktora gidelim ister misin? Miden bulanıyor mu?"

Taehyung sadece başını olumsuz anlamda salladı. Güçsüzdü, öyle hissetmiyordu gerçekten de öyleydi. Göz bebekleri endişeyle üzerinde dolaşan adama karşı koyamadığı için kızdı kendine. Babasına direnmişti o, annesinin bencil kaçışlarına rağmen onu sevmişti. Birini karşılık beklemeden sevebilmişti, ne yüce ne zor şeydi bu. Farkında değildi içten içe köklerini yerleştiren bu yalnızlığın. Hiç farkında değildi bu kadar örselenmiş, ötekileştirilmiş böylesine çok yarım bırakılmış olduğunun. Şimdi tüm gerçekler omzuna binmiş öylece onu dibe çekiyorken tek yapabildiği bakmaktı.

Çok güzeldi, nasıl ki bir nota sızıp beynine burnunun direğini sızlatarak, gözlerine nem yüreğine keder bırakıyorsa o da öyleydi işte. Ağır geliyordu bakmak bile artık. Yanakları biraz çökmüştü kaç gündür bir şeyler yemiyordu, haklıydı kardeşi kaçırılmıştı. Bir de yetmezmiş gibi hatırlayamıyordu. Daha önceden sevdiği, saçlarına dualarını bıraktığı adamdan şüpheleniyordu mesela artık. Ama bunu bile bilmiyordu. Taehyung her şeyi bilip yaşamanın daha güzel olduğunu düşündü yine de. Kabul çok acıtıyordu, Tanrı şahit ki yüreğine kor ateşlere atılan demirler saplanıyordu. Nefes alamayacak kadar çok acıtıyordu ama değerdi. Onu sevmek tüm evreni sevmek gibi, hatta daha da önemlisi. Onu sevmek kendisini sevmek demekti. Acısının onuru, dolgun dudaklar arasına köle gibi yerleştirilmişti ama önemli değildi. Taehyung onu sevmeyi, tüm bu hislere rağmen yine de tercih ederdi.

SeokJin' de isterdi. Beyninin emirlerine inat yanında kalmak isteyen kalbine boyun eğmek isterdi. Anlamlandıramıyordu, hatırladığı şeyler izin vermiyordu temiz bakmasına. Boğuluyordu, karmaşanın ortasında kalmıştı ki başlatan kişi önünde diz çöküp ellerini sıkı sıkıya tuttuğu adamdan başkası değildi. Ama bir şeyler vardı, bir ses belki bir nefes ya da ezberlenen bir sıcaklıktandı hiç bilmiyordu. Kalamıyordu uzak, yüreği hep ona çarpmış gibi başkasını bilmemiş gibi onu gördükçe kendisini yerlere atıyordu. Deliriyordu, SeokJin deliriyordu ama büyük bir zaferdi bu onun için.

Three Steps to Stars | TaeJinWhere stories live. Discover now