2

1.1K 72 39
                                    

Taemin gözlerini açtığın da etrafın da morlardan oluşan bir oda buldu. Mor duvarlar mor bir dolap mor perdeler mor halı... Normalde olsa bu odanın harika bir tasarım olduğunu düşünüp yapan kişiyle tanışmak isterdi çünkü mora bayılırdı fakat şu an eli mor bir koltuğa bağlıyken hiçte öyle düşünemiyordu. Kaçırılmıştı lanet olası kendi evinden kaçırılmıştı. Elerini hareket ettirmeye çalıştı fakat kumaş çok sıkı bağlanmıştı. O sıra da arkasından bir erkek sesi duydu.

"Hyung uyandı!" Diye seslendi dün gördüğü uzun boylu esmer çocuk. Peşine o lanet gülüşüne bayıldığı adam odaya damladı. Yemeğini yarım bırakıp geldiği belliydi çünkü ağzı tıka basa dolmuş son lokmasını yutmaya çalışırken nasıl zorlandığını belli ediyordu. Taemin şu anda bile onu güldürebilecek adama ilgiyle bakıp kıkırdadı. Adam onu duymamış ağzındakini yutmasıyla kendinden bir hayli uzun olan esmeri azarlamaya başladı.

"minho seni gerzek yanındayım niye o kadar bağırıyorsun lan? Bende bir şey oldu sandım." Demek esmerin adi minho idi. Minho gözlerini devirip odadan çıktı. Onun çıkmasıyla 'hyung' ona döndü, taemin adini bilmediği adama dik dik bakmaya devam etti. Şu an onu öldürse bile bir şey yapamayacağını biliyordu ama burnundan kıl aldırmayacaktı iste bir kere gıcık olmuştu. "merhaba taemin. Seni bir iki hafta evimde misafir edeceğim umarım memnun kalırsın."

"Kimsin sen..."

"Ve senden ne istiyorum değil mi? Herkes aynı şeyleri sorar zaten."

"şimdi de herkes oldum öyle mi gerçekten çok alındım." Dedi taemin dalga geçerek. Sarışın ona bir süre boş boş baktıktan sonra kahkahayı patlattı.

"Seni sevdim komiksin." Hala gülüyordu taeminde sonunda dayanamayıp gülmeye başladı. Sarışın boğazını temizleyip konuşmaya devam etti. "Aç mısın taemin bir şeyler getireyim istersen?"

"önce bana bunun bir kamera şakası olup olmadığını söyle. Yorgun argın evime geliyorum evden hoş kahkahalar geliyor merakla içeri giriyorum ve beni bayıltıp kaçırdıktan sonra böyle güzel bir odaya hapsediyorsunuz?"

"Odamı beğendin mi? ablam kız gibisin demişti beyinsiz ne olacak." Taemin onun dediklerinden hiç bir şey anlamamış umursamayarak konuşmaya devam etti.

"ablan kim bilmiyorum pek umurumda da değil aslında odanda pek umurumda değil. Umurum da olan tek şey ben neden buradayım?"

"Yani aç değilsin öyle mi? O zaman acıkınca haber ver." Diyip ayağa kalktı. Adam onun dediklerini hiç mi hiç umursamamıştı. "Dur!" diye bağırdı arkasından taemin "çok açım." Diyerekten sözünü tamamladı. Adam zafer kazanmış gibi sırıtarak taemine döndü. "Ellerini açacağım ama kaçmaya çalışmayacak kadar zeki olacağına inanıyorum çünkü komşulardan yardım istemeyecek kadar zekisin. Kaçmaya çalışacak mısın?" Taemin başını olumsuz anlamda salladı. Adam onun ellerini ve ayaklarını çözünce taemin bileklerinin aslında ne kadar acıdığını fark etti. Ayağa kalktığında sendeledi. Sarışın onu tutup belinden destek verince dengesini yakalayabildi. kendini ondan uzaklaştırıp yürümeye başladı. Ona bunu yapan oydu sonuçta onu tutarak kahraman olmuyordu asla teşekkür falan etmeyecekti. Adam öne geçerek ona yolu gösterdi. Taemin önünde ki adamın arkasından girdikleri odayı inceliyor. Başka bir sarışın Minhoyu elleriyle yedirmeye çalışıyordu minho ise ondan kaçmaya. Diğer sarışın onun sarışınını görünce gülümsedi. Bir dakika onun sarışınımı? Taemin kafayı hafifçe oynatıyordu herhalde. Bayılıp aç kaldığına verdi.

“gel jonghyun bu gün ki ziyafet benden.” Taemin önündeki adamın adını sonunda öğrenmişti işte. Jonghyun… güzel bir isimdi.

“desene yine aç kaldık. Minho sana kaç kere kibum’a izin verme dedim?”

“çok istedi hyung! Hem sana bir şeyler sipariş ettim misafirimize de ettim tabi.” Dedi minho taemin e gülümseyerek.

“sen ne yiyeceksin oğlum ben seni düşünüyorum.” Kibum bunun üzerine ağzını açacaktı ki minho konuşunca sustu.

“orası seni ilgilendirmez. Hem bence gayet lezzetliler.” Kibum bununla parıldamıştı.

“sen iste her zaman yaparım minho.” Taemin o an da minhonun gözlerinde gördüğü korkuyla az kalsın kendini tutamayıp kahkaha atacaktı. Yemeklerin cidden kötü olduğunu ama minhonun kibumu kırmamak için öyle konuştuğu aşırı belliydi. Kibum o kadar sevinmişti ki taemin değer diye düşündü. Minho gerçekten iyi biri olmalıydı. Taemin kendini kaçıran adamlara sempati beslemeye başladığını fark edince sofraya oturmadan öylece dikildi.

“otursana Taemin?” dedi jonghyun yanını göstererek.

“bu ne şimdi? Beni kaçıran adamlarla güle oynaya kahvaltı mı edeceğim? Bu nasıl bir olay anlamadım ki.”

Jonghyun sinirle ona dönünce taemin bir adım geri attı.

“ne yapmamızı istiyorsun? Seni bodruma kapatıp küçücük bir delikten ekmek ve su atmamızı mı istiyorsun?”

“h-hayır tabi ki.”

“o zaman ben fikrimi değiştirmeden şu sofraya otur yoksa dediğimi yaparım.”

Taemin başını sallayarak masaya oturmaya çalıştı. Kibum onu kolundan tutup oturmasına yardım edince ağzından hafif bir teşekkür çıktı. Kibum teşekkürle ona gülümsedi. O sırada jonghyun un siniri geçmiş konuştu.

“gerçi dediğim insaflı oldu kibum un yemeklerinden atsaydık bir haftayı zor çıkarırdın emin ol.” Minho lafın üzerine kahkaha atınca kibum jonghyun a çıkışmayı yarıda kesmiş bozularak elleriyle oynamaya başladı. Taemin yemeklerin o kadar kötü olmayacağına emindi. Çubuklarının arasına tam olarak ne olduğunu anlamağı yemeği sıkıştırıp ağzına götürdü. O an kibumun ona bir ümitle döndüğünü gördü. Yemeğin diline değmesiyle midesinin bulanması aynı anda gerçekleşmişti. Kibumu kırmamak için bunu saklamayı düşünmüştü ama anlaşılan başaramamıştı çünkü jonghyun kahkaha atmaya başlamıştı. Yine… taemin bu sesin yaptığı her şarkıdan daha güzel olduğunu düşünmeye başlamıştı. O sırada minho masadan sinirle kalkmış kibumu geri oturtmaya çalışıyordu. Yemekten bir parça daha alınca kibum gülümseyerek geri oturdu. Otururken jonghyuna yan dönerek oturmuştu. Taemin onun tavırına kıkırdadı. Şu an neden kaçırıldığından daha önemli bir soru vardı aklında: minho o yemeği nasıl yiyebiliyordu?

*******

BİR KAÇ HAFTA (jongtae)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin