One

2.2K 120 178
                                    

Güçlü görünmek zorundaydım
Ne kadar acıtsa da hislerim

Tuğkan - Aylar Olmuş

Ellerimin arasındaki bavulun kulbunu sımsıkı tutup karşımdaki binayı izlemeye başladım. Derin nefes alıp verdim. Beş katlı, yeşil ve aslına bakarsanız sıradan bir binaydı. Fakat bu binanın ikinci katı benim acımdı. Kabuk bağladıkça kabuğunu soyduğum için geçmeyen yaramdı.

Kimsenin ciddiye almadığı lisedeyken aşık olmuştuk birbirimize. İkinci sınıfa giderken o bana teklif etmişti ve çıkmaya başlamıştık. Klişe bir lise aşkı değildi bizimkisi, olamazdı. O hisler, o duygular hiçbir zaman klişe olamazdı. Beraber o kadar güzel zamanlar geçirmiştik ki... İki arkadaşımızın daha olduğu bir arkadaş grubumuzla belki de hayatımın en güzel zamanlarını yaşamıştım. Hatırladıkça gülümsediğim anılarımın imzasıydı onlar...

4 Kasım 2016 Cuma'ydı. O gün, hafızamdan silinmiyordu. Ayracını o sayfada bıraktığım kitap gibiydi. Açtıkça o günü hatırlıyor, aslında güzel olan o günün ardında yaşananlar zihnimde oynayıp duruyordu. Egemen o gün ailemle tanışmak için bize gelmişti. Saat 19.00'a anlaşmıştık ama bize geldiğinde elleri öyle kıpkırmızıydı ki, saatlerce dışarda durmuştu sanki. Bunun nedenini sorduğumu hatırlıyorum. Bana, "Heyecanımdan geç kalırım korkusuyla evden erken çıktım ama sanırım çok erken olmuş çünkü yaklaşık bir buçuk saattir aşağıdaki parkta zamanın gelmesini bekliyorum." demişti gülerek. Anneme en sevdiği çiçeklerden demek yaptırıp gelmişti.

İnanılmaz şekilde annem ona çok sıcakkanlı davranmıştı. Babamla uzun uzun konuşmuşlardı. Kardeşim ona saçma sapan sorular sormuştu. Egemen'in yüzüne baktığımda hoş bir mutluluk vardı. Ailemi sevmiş gibiydi ve zevkle konuşuyordu onlarla. Bu o kadar güzeldi ki benim için. Ailemin uzun zamandır aramızda olmayan bir üyesi, tekrar geri dönmüş gibi hissetmiştim. Sadece bir gece bizim gerçekten bir aile olduğumuza inanmıştım.

O geceyi güzel atlattık. Bilmiyorum, belki de ben öyle sandım. Cumartesi sabahı kahvaltıda babam Egemen'e hiç değinmedi. Onun yerine, bana iş arkadaşlarından birinin oğlunu övmeye başladı: "Onun durumu iyi. Böyle giderse işlerde bizden erken büyüyüp şirketin başına geçer. Dersleri hep iyiydi." falan filan... Bahsettiği tüm özellikler, Egemen'in tersiydi. Onun maddi durumu bizim kadar iyi değildi. Part-time işlere girip ailesine destek olmaya çalışırdı boş zamanlarında. Dersleri ise mükemmel denilecek kadar iyi değildi.

Babam durmayınca, ne demek istiyorsun diye çıkıştığımı hatırlıyorum. Onun ise gülümseyerek, "Egemen ile bir gelecek düşünüyor olamazsın, değil mi? Sana bir gelecek sağlayabilecek birisi değil Buğlem. O sana ne vadedebilir sanıyorsun?" dediğini.

Belki de hiçbir söz, öz babamdan işittiğim bu sözler kadar canımı yakmamıştı.

Ruhuma derin bir iz bırakmıştı her bir kelimesi.

O gün ilk kez annem ve babama bağırdığımı hatırlıyorum. İlk kez ciddi bir kavga ettiğimizi. Boğazımın bağırmaktan deli gibi acıdığını da. Babam ise, tüm bu olayları film izler gibi izlemişti. Bunu nasıl yapabilmişti?

Bir-iki ay boyunca tüm bunları elimden geldiğince sakladım Egemen'den. Çünkü babamın dediği şey asla olmayacaktı. Reşit olmama az kalmışken beni zorlamaya hakkı falan da yoktu. 

Bu gelecek benim geleceğimdi.

Ben o adama aşıktım.

Onun için elimden ne geliyorsa yapmaya çabaladım. Ta ki o güne kadar.

Son DansDonde viven las historias. Descúbrelo ahora