Two

1.1K 102 72
                                    

Gözlerini kısıp gülerdin
Ah ne kadar güzel gülerdin

Barış Kocatürk - Üstümüzdekiler

5 Ocak 2015

"Allah'ım şükürler olsun, kar yağıyor! Yarın kesin tatil olur!"

Yusuf ellerini bir sağa sola sallayıp kıvırtmaya başlayınca kahkaha attım. O bana aldırmadı.

"Arkadaşlar kar mı yağıyor, karı mı?"

Yüzümü buruşturup bunu diyen kişiye döndüm. Ön sıralarda oturan gözlüklü bir çocuktu. Göz devirmekle yetinip önüme döndüm. Bu neydi gerçekten?

"Egemen nerede kanka?" dedi Yusuf masamın üstüne otururken. Genellikle ben ona şakasına kızardım. Sonra o bana inat masama otururdu. Bu bir alışkanlığı olmuştu.

Dudaklarımı bilmiyorum der gibi büzdüm. Önüme gelen saç tutamını arkaya atarken "Zeynep de yok." dedim. 

Masamın üstünde otururken pencereye doğru yaslandı. Yusuf gerçekten yakışıklıydı. Siyah saçları, esmer bir teni vardı. Üstünde ona yapıştığını söyleyip durduğum siyah montu vardı. O sırada sınıfa önden Zeynep, arkasından Egemen girdi. Egemen bana gülümserken ben de ona gülümsedim. O yanıma otururken Zeynep önümüzdeki sıraya oturdu ve bize döndü.

"Arkadaşlar gelip geçmiş en iyi enişteye sahibim." dedi ve omuzlarını silkti.

Egemen bu dediğine kahkaha atarken ben de güldüm. "Ne oldu kız?"

"Ya bu mükemmel eniştem var ya benim, performansımda bir yardım etmiş bir yardım etmiş. O olmasa projem yetişmeyecekti. Sonra coğrafyacıyla al başına belayı."

Yusuf gözleriyle Zeynep'in yüzünü inceledi. "Son haftaya bırakırsan böyle olur."

Zeynep Yusuf'a ters bir bakış attı. Yusuf gülerek ellerini teslim olurcasına kaldırdı. "Tamam tamam, bir şey demedim." Sonra Egemen ve bana döndü. "Buna da bir şey demeye gelmiyor ha."

Egemen "Oğlum bulaşmasana kıza." deyip güldü.

Zeynep, "Hah, eniştem yine haklı." dedi ve işaret parmağıyla önce Egemen'i sonra Yusuf'u işaret etti.

Çalan öğretmenler ziliyle beraber Yusuf masamdan indi. Benim önümde oturuyordu. Zeynep de arkamıza oturuyordu. Egemen ve ben beraber oturuyorduk. Ona döndüm ve başımı omzuna koydum.

Öğretmen geldiğinde onun omzundan başımı kaldırdım ve oflayarak çantamdan ders kitaplarımı çıkardım. Egemen, kalemliğinden çıkardığı yapışkanlı kâğıtların birine yazı yazıyordu. Ben edebiyat kitabında nerede kaldığımızı bulmaya çalışırken önüme koyulan yeşil, katlanmış kâğıda gülümsedim ve hızlıca açtım.

"Çıkışta kartopu savaşına ne dersin?"

Gülümsedim ve ona döndüm. Sanki bir şey olmamış gibi elini yanağına dayamış edebiyat hocasını dinliyordu. Kâğıda 'Tabii ki yakışıklı.' yazdım ve onun önüne koydum. O kâğıda bakarken bu sefer de ben aynı onun gibi elimi yanağıma koydum ve hocayı dinlemeye başladım. Kısık, ufak bir gülüşünü duyduğumda ben de gülmemek için kendimi sıktım.

×××

Mor sırt çantamı bizimkilerin kendi çantalarını koyduğu banka atıp yanlarına koştum. Zeynep yaptığı büyük kartopunu Yusuf'un ensesine attı. Yusuf, görmediği için önce ufak bir küfür savurdu, sonra kimin attığını görmek için arkasına döndü. Zeynep, 'oh oldu sana' der gibi sinsi bir gülüş attı ve dil uzattı. Yusuf elindeki kartopunu hızlıca ona attığında Zeynep koşarak kaçtı.

Egemen'e doğru eğilirken o da bana doğru eğildi. Kulağına "Bunlar birbirini sevmiyorsa ben de hiçbir şey bilmiyorum." diye fısıldadım. Başını sallayarak beni onayladı ve, "Güya da saklıyorlar." dedi.

Sonra işaret parmaklarımızı dudaklarımıza yerleştirdik ve kaşlarımızı kaldırdık. "Şşh!"

"Ne fısıldaşıyorsunuz lan orada?"

Yusuf'a "Sana ne!" diye bağırıp elimdeki kartopunu attım. Refleksle hızlıca sağa kaydığında topum ona vurmamıştı. Eğilerek hızlıca bir top yaptı ve bana fırlattı. Ben kaçamadığım için sol koluma vurmuştu.

"Ne atıyorsun sevgilime lan it!"

Egemen de elindeki kartopunu Yusuf'a attığında Yusuf'un tam karnına vurmuştu.

"Lan iyi de bu oyunun amacı birbirine kartopu atmak değil mi? Hay çattık ya!"

"Pişt, söylenme de kendini kurtar!"

Zeynep yine Yusuf'un kafasına attığında Yusuf göz devirerek beresini çıkardı ve silkelemeye başladı."Kızım senin benim kafamla derdin ne lan?"

"Aman ne bileyim, oraya denk geliyor."

"Aynen, inandım." dedi Yusuf beresini tekrar başına geçirirken.

Onlar inatla birbirine kartopu atarken bizi görmüyor gibiydiler. Egemen'e döndüğümde sol omzuma bir kartopu atıldı. O bana sırıtarak bakarken tek kaşımı kaldırdım. Sonra eğilip hızlıca bir kartopu yaptım ve ona attım. Kaçmaya çalışmıştı ama sol omzuna vurmuştu. Bana döndüğünde dilimi çıkardım ve güldüm. O da güleceği sırada kafasına yediği kartopu buna engel olmuştu. Yüz ifadesine kahkaha atmaktan kendimi alamazken Egemen "Ulan!" diye bağırdı ve hızlıca yaptığı kartopuyla beraber Yusuf'un peşine koştu.

Hava karardığında dördümüz birbirimizin omzuna kollarımızı atmış, dörtlü olarak yürüyorduk. Adımlarımız aynıydı, her yerimiz kar yüzünden ıslaktı ve açıkta kalan yerlerimiz soğuktan kıpkırmızıydı. Yorulmuştuk, üşümüştük ama bu şekilde yürümemize bayılıyordum. Güvende hissettiriyordu.

Egemen kolundaki saate baktı ve ufak bir küfür savurdu. "Sanırım işe geç kalıyorum."

"Vakit o kadar hızlı geçti mi?" diye söylendim. Bu üzmüştü. 

"Oo, hadi hızlı o zaman." dedi Yusuf adımları hızlandırırken. Egemen kaşlarını kaldırarak ona döndü.

"Yok oğlum ya... Ben geçeyim, sen kızları evlerine bırak."

Yusuf ona döndü ve "Senin için mi geliyoruz lan? Soğuktan dondum. Bir şeyler içeriz." dedi. Ardından adımlarını hızlandırdı.

"Gerçekten harika olur." dedim ve Egemen'e gülümsedim. O da bana sıcacık gülümsediğinde, içim kahvenin ısıtamayacağı kadar sıcacık olmuştu.

Zeynep, "Evet, hadi gidelim." derken Yusuf gibi o da adımlarını hızlandırdı.

Adımlarımızı tekrar aynı hıza getirdiğimizde, saçma sapan konulardan konuşup kahkahalar atmaya başladık.

Onlar, hayatımdaki en değerli insanlardı.

Son DansWhere stories live. Discover now