Eleven

909 112 187
                                    

Unut gitsin geçmişi
Bunca zaman sonra nasılsın?

İkiye On Kala - Bunca Zaman Sonra Nasılsın?

Akşamın oluşuyla soğuyan hava üşümeme sebep olurken sol kolumla sağ kolumu ısıtmak amaçlı okşadı. Derin nefes alıp verdim ve pencerenin kenarına koyduğum kahvemi avuçlarımın arasına aldım. Gözlerim Egemen'in evindeydi. Işıkları yanıyordu, birkaç kez perdeden silüetini görmüştüm. Aklımda onun beni görüşü hakkında sorular dönüyordu. Bir yanım bunun için buraya geldin, derken diğer yanım ise erken olduğunu söylüyordu. Hâlbuki erken falan değildi. Nereye kadar saklayacaktım? Görmesi gerekiyordu, karşısına çıkmam gerekiyordu evet ama hazırlıksız olduğum bir vakitte olmuştu. Hoş, o her türlü hazırlıksıztı. Kahvemi yudumlarken Asel'in sesi beni kendime getirdi.

"O herifin pişman olup bunları yapacağı aklıma gelmezdi."

Babamdan bahsettiğini anladığımda onaylayarak başımı salladım. "Benim de." dedim. "Hatalarını kabul eden bir adam değildi."

Yanaklarımı şişirerek ofladım ve kahvemden büyük bir yudum aldım. "Bunları bana, öz kızına, nasıl yapabildi bilmiyorum. İnsanın vicdanına nasıl sığar ki? Nasıl göz göre göre insanı mutsuz olacağı hayata iteleyebilirsin? İki hayat mahvetti o. Beni ve Egemen'i. İşin kötü yanı ne biliyor musun? Egemen çok masum Asel. O bunları hak etmedi. Hiç hak etmedi. Bir anda terkedilmeyi hak etmedi. O gün yaşananları hak etmedi. Benimle olmamalıydı. Ben onu hak etmedim. Babamın yaptıklarını hak etmedim. Hayatım elimden alındı, hak etmedim..."

Aldığı derin nefesi duydum. Kolunu omzuma attı ve sıvazladı. Diyebileceği hiçbir şeyi yoktu sanırım. Sustu. Dakikalarca sustuk. Benim kelimelerim ağzımdan hiç çıkmamış gibi sessizliğe yayılırken Egemen'in odası olduğunu düşündüğüm odanın ışığı kapandı. Kahveyi pencerenin kenarına koydum. Apartmanın kapısından çıkan Egemen'i görmemle ayağa kalkıp balkonun kenarına gitmem bir oldu.

Asel, "Buğlem, şimdi git." dediğinde başımı salladım hızlıca. "Haklısın. Artık konuşmamız lazım."

Onaylarcasına bir bakış attığında Egemen'e döndüm. Sırtı bana dönüktü; saçlarını kapatan kapüşonlusu ve ellerini hırkasının cebine koyuşuyla benim tanıdığım o eski Egemen'den farksızdı.

Ama görünüş sadece bir yanılgıdan ibaretti.

Geri çekildim. "Ben üstümü değiştireyim."

Asel başını hızlıca saklarken "Hızlı ol." dedi.

İçeri girdim ve pantolonumu değiştirdim. Üstten giydiğim tişörtü değişmeme gerek yoktu. Hırkamı da alıp kendimi dışarı attım.

Aşağı indiğimde Egemen yoktu etrafta. Kaşlarımı çattım. Nereye kaybolmuştu hemen?

"Öteden sola döndü!"

Başımı kaldırdığımda balkondan bana seslenen Asel'i gördüm. Eliyle bahsettiği yeri işaret ediyordu.

Koştum, soğuyan hava bedenime çarpıyordu. Hırka inceydi, üşümüştüm fakat koşmanın etkisiyle terlediğimde yanmaya başladım. En son Egemen'i karşıdan karşıya geçerken gördüğümde bir anlık durdum. Gözlerim onun üzerinde dolaşırken nefeslerimi düzene sokmaya çabalıyordum. Daha sonra onu takip etmeye başladım.

Endişeli gözleri gözlerime bakarken buna aldırmıyordum. Elimi tutmak için adım attı. Geri çektim kendimi. "Buğlem... Güzelim benim. Lütfen, bak yanlış anlıyorsun. Sakin ol, ha? Konuşalım bir..."

Son DansWhere stories live. Discover now