Fourteen

454 54 32
                                    

Yok, çıkmıyor sesin kör kuyunda,
Benden aldıkların neden benden fazla ?

Emre Aydın - Bitti Tebrikler

21 Aralık 2016

Kolumdan çekiştiren Zeynep'in üstünde dolaştırdım gözlerimi. "Kızım bir bırak ya." dedim söylenerek. "Gelesim yok."

Kıvırcık saçlarını eliyle kulağının arkasına attı. "Gel işte ya. Sana da iyi gelir alışveriş yapmak. Kafa dağıtırsın hem de."

Ofladım. "Ya ne kafa dağıtması... O bende işe yaramıyor."

"Belki yarar?" dedi gözlerini yüzümde dolaştırırken. "Hem hava falan da almış olursun. Ya Buğlem, itiraz etme işte! Ne olur ki gelsen?"

Sürekli kötü olduğumu fark etmelerinin kötü etkisi de buydu. İşe yaramayacak şeyleri moralim düzelebilir diye kullanıyorlardı. Buna minnettardım. Benim için çabalıyorlardı ama benim tek istediğim eve gidip kendimi odama kilitlemek, saatlerce orada yalnız kalmaktı.

Babam bazen Barış konusunu açıyor, bir anda onu övmeye başlıyordu. Böyle zamanlarda yaptığım tek şey oradan ayrılmak oluyordu. Sabırla reşit olacağım o anı bekliyordum.

"Tamam," dedim istemeye istemeye. "Gidelim."

Elini yumruk yaparak havaya kaldırdı ve bir sevinç çığlığı attı. Beraber okulun bahçesinden çıktık. Egemen ya da Yusuf yoktu. Egemen işinin olduğunu söylemişti. Ne olduğunu sorduğumda geçiştirmişti. Bu merak etmeme sebep olmuştu ama öğrenirim diye düşünerek takılmadım. Yusuf da babasının yanına gitmişti. Bunları fırsat olarak gören Zeynep kız kıza takılmak için beni ikna etmişti işte.

"Ezgi'yle falan gitsen olmaz mıydı?" dememe engel olamadım. Ezgi onun yakın arkadaşlarından birisiydi.

"Aman be Buğlem! Ne laf ettin sen de ha. Gidiyoruz hadi."

Okuldan çıktığımızda öğrencilerin çocuğunun bulunduğu ara caddeye girdik. Gözlerim tanıdık simaların üstünde dolaştı. Daha sonra ikiye ayrılan yoldan soldakine girdik. Ben bu aradaki iş yerlerine rastgele bakarken Zeynep de Yusuf'la olan bir anısını anlatıyordu.

Ama Zeynep'e dikkat edemedim.

Çünkü tam solumdaki kafede Egemen'i gördüm.

Bir kızla beraberdi.

"Zeynep..." diyebildim titremeye dönen sesimle. Zeynep durdu, benim baktığım yöne baktı. Kız Egemen'in yüzüne elini koymuştu. Diğer eli Egemen'in elinin üstündeydi.

Kendimi tutamadan hızlıca içeri girdim. Onların masasına doğru ilerlerken "Ne oluyor burada Egemen?!" diye bağırdım. Kız istifini hiç bozmadan gözlerini yüzüme dikti. Derin nefes alıp verirken ona baktım sinirlice. Her an saldırabilirdim. O kadar zor duruyordum ki!

Egemen ayağa kalktı. Bileğimi kavramaya çalıştı fakat kendimi geri çektim. "Yaptın mı bunu bana Egemen?!"

"Yahu ben sana bir şey yapmadım sevgilim. Bir otur dinle. Yanlış anlıyorsun beni."

Sinirle güldüm. Elimi kendime doğrulttum önce. "Ben," dedim gülmeye devam ederek. "sizi yanlış anlıyorum." Ardından elimi ikisine doğrulttum. "Resmen fingirdeşiyordunuz be!"

Egemen'i kenara ittim. Kıza doğru yürüdüm. "Sen kimsin? Sevgilimin yanında senin işin ne?"

Hafifçe gülümsedi. "Şu hallerine baksana. Sen beni kendinle bir mi tutuyorsun?"

Ellerim tutmuyordu; vücudum devrilecek gibiydi. Bunu nasıl yapabilmişti bana. Ben kötüyüm diye kendini avutmak, mutlu olmak için nasıl yapabilmişti bunu? Artık benimle mutlu olmadığını belirtmişti açık açık.

"Keşke bunu böyle öğrenmeseydim Egemen..." dedim Egemen'e dönerek.

"Bir şey anladığın yok! Yanlış anlıyor, kafanda kurguluyorsun Buğlem! Bunu yapma. İkimizi de mahvetme... Gel..." Bana sarılmaya çalıştığında korkmuş gibi kendimi geri çektim.

Tüm kafe bu olayla ayağa kalkmıştı. Garsonlar olayı kapatmaya, bizi kafeden çıkartmaya çalışırken biz onları görmüyor gibiydik. Ya da sadece ben... Aklım yerinde değildi. Zeynep'in farkında bile değildim. Sanırım en başından beri beni sakinleştirmek için çabalıyordu.

Ben babamın onu küçümsemesine, beni başkasıyla evlendirmeye çalışmasına rağmen ayakta durmaya çalışırken o her şeyi o kadar basite alıyordu ki... Dünyam yıkılmıştı.

"Ne olur bir dinle! Ne olur!"

Kıza döndüm tekrar. O halinden o kadar memnun görünüyordu ki. Öylece oturuyor, kavgamızın bitmesini bekliyordu. Egemen de ona döndü. Ardından yüzünü iki elinin arasına alıp sakinleşmeye çalıştı. O kızın öyle oluşu onu sinirlendirmiş gibiydi ama bu benim gözümde sadece roldü.

Rol.

Endişeli gözleri gözlerime bakarken buna aldırmıyordum. Elimi tutmak için adım attı. Geri çektim kendimi. "Buğlem... Güzelim benim. Lütfen, bak yanlış anlıyorsun. Sakin ol, ha? Konuşalım bir..."

"Ya sen nasıl yaparsın ki bunu bana? Seni ne kadar sevdiğimi bilmiyor musun Egemen?! Sana dinlenmeye ihtiyacım olduğunu söylemiştim. Sana zamana ihtiyacım olduğunu söylemiştim. Ama gel gör ki sadece kısa bir süre sonra seni başka bir kızla yakalıyorum." dediğim sırada gözlerim kızın üzerinde dolaştı."Söylesene, ne zamandır bu kız senin hayatında?"

"Sen," dedi endişesi yüzünden silinip ciddileşirken. Birkaç adım geriledi. "bana güvenmiyorsun." Başını iki yana salladı. "Sen... Sen inanmak istediğin şeye inanıyorsun. Sen bir yalana inanıyorsun Buğlem. Bir yalan uğruna beni siliyorsun. Benim âşık olduğum kadın sen olamazsın."

İçimi acıtan cümlesinin ardından yüzüme yine acı olan bir gülümseme kondu. "Ne diyebilirim ki... Bunu bana yapmamalıydın. Yazıklar olsun."

Ardından onları orada bırakıp kafeden çıktım. Adımlarım hızlı, görüş açım bulanıktı. Bedenim yürürken sallanıyordu. Hiçbir ses duymuyordum. Ama şu beynim... Kalbim... Hiç susmuyorlardı.

"Bunu bana yaptın ya Egemen..." dedim başımı yukarı-aşağı sallayıp. "Yanına kalmayacak."

Son DansWhere stories live. Discover now