Fifteen / FINAL

752 75 110
                                    

Sonu baştan yazılmış
Bitti, bitti, bitti kelimelerim

Emre Aydın - Hoşça Kal

Elimde telefon, karşı tarafta Can'ın açmasını bekliyordum. Oturduğum yerde dikleştim. Gözüm duvarda dolaştı. Can'ın telefonu açtığını belirten o ses kulağımı doldurdu önce. Ardından "Alo?" deyişi.

Sesimi mutluymuş gibi çıkartmaya çalışarak "Nasılsın?" diye sordum. "İyiyim, sen?" dedi karşı taraftan. Bana cevap hakkı tanımadan devam etti sözlerine: "Özlemedin mi beni hiç?"

"Öyle şey olur mu hiç Can! Sen benim canımın içisin, bilmiyor musun sanki?"

"Bilmem," dedi karşı taraftan. Sesi mutsuz bir tonda çıkıyordu. "Aradığın yok, görüştüğümüz yok..."

"Sana yemin ederim vaktim olmadı. Özellikle şu sıralar kafam o kadar dolu ki."

"Bugün vakit geçirelim mi beraber?" diye sorunca duraksadım. Onu çok özlemişim. Hem, son kez beraber vakit geçirmemizde bir sıkıntı yoktu. Onu görmeliydim.

Onu evden alacağımı söyleyip telefonu kapattım. Babamın bana aldığı araba da o evdeydi. Ve her ne kadar istemesem de, bugün ona ihtiyacım vardı. Zorundaydım.

Üstümü değiştirdim. Siyah bir kazak, siyah bir pantolon ve üstüme yine siyah bir ceket. Siyahlara bürünmüştüm bugün. Bir cenazeye gider gibi... Bu cenaze kendi cenazemdi.

Derin nefes alıp verdim. Yanıma Yusuf'un getirdiği bellek ve bir miktar para dışında hiçbir şey almadım. Telefonumu almama gerek yoktu zaten. Artık ona ihtiyacım da olmayacaktı.

Evden çıktım. Bir taksiye bindim. Eski evime gittim. Telefonda öğrendiğim üzere bugün annemle babam evde değildi. Babamın şirketine gitmiş ikisi de. Babamı görmek isterdim, yüzüne son kez bakmak... Ama bu artık mümkün değildi.

Eve girdiğimde Can ile sıkıca sarıldık. Yanaklarını öptüm. O yine bana ismimle hitap etti. Ben abla demesi gerektiğini söyledim. O yine aldırmadı. Beraber yemek yedik. Yerken bol bol sohbet ettik. Ruhuma ilaç gibiydi onunla olmak. O, ailemden bana kalan son kişiydi. Yemekten sonra çok merak ettiği bir filmin çıktığını söyledi. Israr ettiği için istemeye istemeye kabul ettim ama bunu ona çaktırmadım. Bir araya gelmişken ikimiz de beraber vakit geçirmek istiyorduk.

Babamın bana aldığı o arabaya bindik. Gezdik, o filme gittik, filmden çıktığımızda onun hakkında sohbet ettik. Akşam olurken Can'a artık onu eve bırakmam gerektiğini söyledim. İstemeyerek kabul etti. Eve vardığımızda son kez sarıldık ve o eve girdi.

Dikiz aynasından kendime baktım. Kendime bile yabancıymış gibi bakıyordum.

Arabayı çalıştırdım. Sürdüm, sürdüm, sürdüm... Nereye gittiğimi bilmeden sürdüm. Hava iyice kararmıştı artık. Şarkı açmamıştım ama düşüncelerim o kadar fazlaydı ki yol çok çabuk geçmişti. Küçükken şarkı dinlediğimde zamanın ne kadar çabuk geçtiğini düşünürdüm. Artık buna ihtiyacım kalmıyordu. Düşünceler alıp götürüyordu insanı.

En son karşıma bir uçurum çıktı. Arabayı durdurdum. Etrafta kimse yoktu. Dakikalarca oturdum koltukta. Belleği sıktım avucumun içinde. Akmak için çabalayan gözyaşlarıma engel oldum. Ağlamak istemiyordum bu sefer. Gözlerimi önce belleğe, sonra dikiz aynasından kendime çevirdim. "Kendine bile yabancısın artık Buğlem." dedim acımasızca.

Son DansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin