SOĞUK

6.1K 189 37
                                    

UMBRA|GÖLGENİN AŞKI

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

UMBRA|GÖLGENİN AŞKI

BİRİNCİ BÖLÜM

Çocukken karanlıktan çok korkardım. Güneş batıp ay gökyüzünde ki yerini aldığında kalbimi bir ürperti sarardı. Evin bütün ışıklarını açar bir odadan diğerine gitmeye cesaret edemezdim. Evde yalnız kalıyor olmamın da büyük etkisi vardı tabi ki. Her akşam annemin bana aldığı elma şeklindeki duvar saatimin küçük çubuğunu izler, annemin öğrettiği gibi on bir sayısın üstüne gelmesini beklerdim. Koca saati kucağımdan indirmez kapı çalınana kadar ona sarılırdım. Saat on bir olduğunda gözlerim kapı kulpuna ilişirdi. Şimdi gelecekler derdim büyük bir sevinçle. Gelip kurtaracaklar beni bu koca karanlık evden. Ardından anahtarın sesini duyardım ve kapıya koşardım. Annem ve babam içeriye girdiklerinde koşarak onlara sarılır bir günü daha devirmiş olmanın rahatlığına ererdim.

Hiçbir zaman korktuğumu onlara söylemezdim. Hep cesur küçük kızları oldurdum onların. Üzülmelerini beni yalnız bıraktıkları için suçluluk duymalarını istemiyordum. İşlerinin zor olduğunu biliyordum. Eve geldiklerinde o küçük yaşıma rağmen yüzlerindeki yorgunluğu okuyabiliyor halsizliklerini sezebiliyordum ve buna rağmen ısrarla bana gülümsediklerini de.

Sabahları evin sessizliği ile baş başa kalırdım. Çoğu zaman onlar gitmeden uyanamadığım için ağlar, kendime kızardım. Boyum kadar olan sandalyeyi güçlükle alır buzdolabının önüne taşırdım. Çilek reçeline uzanmak minik boyum için büyük zahmet olurdu. Onu masaya taşıdıktan sonra annemin kutu kutu aldığı meyve sularından birini açar kendi çapımda kahvaltı ederdim. Günler böyle sürüp giderdi benim için.

Yine böyle bir sabah kahvaltının ardından odama geçmiş boya kalemleri ve büyük bir resim kağıdıyla pencere kenarında bulunan masama yerleşmiştim. Pencereden dışarı bakmış ve uzun bir süre ne çizeceğime karar vermeye çalışmıştım. Yaprakları savrulan ve yalnızca birkaç dalında yaprak kalan kocaman ağaca takılmıştı gözlerim. Öyle devasa ve güzel gelmişti ki gözüme onu çizmek istemiş ve başlamıştım kahvenin en güzel tonuyla büyük bir ağaç çizmeye.

Ağaç dallarını gördüğümden daha kalın çiziyordum. Üstüne yerleştireceğim salıncağımı taşıyabilmesi gerekiyordu aklımca. Resmime annemi ve babamı çizmeyi ihmal etmemiştim. Hayallerimin renkleri vardı. Cömertçe seriyordum bu renkleri defterime. Şimdi yapamıyorsak bile muhakkak bir gün o ağacın etrafında toplanacak ve hayalini kurduğum anları bizzat yaşayacaktık.

Yaşamalıydık.

Masadan kalkmış ve çizdiğim resme gururla bakmıştım. Annem ve babam geldiğinde ne çok seveceklerdi çizimimi. Gözlerim saatime takılmış ve hemen kucağıma almıştım. Bir elimde resmim bir elimde saatim beklemeye başlamıştım.

Beklemelerin sonuncusu olduğunu bilmeden.

Bir feryat kopmuştu gökyüzünde.

Aniden çakan şimşekler minik bedenimi korkuyla sarsmıştı.

UMBRA | Gölgenin AşkıWhere stories live. Discover now