"Sen güçlüsün diyip sırtıma kocaman dağ devirdiler." •Sezon1•
"Hani derler ya; Güçlü insan ağlar mı? Defalarca aynı yere vurursan, taş bile dayanmaz." •Sezon2•
•chanbaek/friends/
•chanbaek'in ne demek olduğunu öğrendiğim zaman yazdığım bir fic, bol...
Annem ve babam evin içinde adeta koşuşturuyorlardı. Annem bir kutu çörek ve yirmi tane meyve suyu tıkıştırmıştı sırt çantama. Babamda valizimin tekerliğini yapmaya çalışıyordu. Heyecandan kırmıştım. Zaten önemli günlerde başıma bir iş gelmese olmazdı.
"Anne, beslenme çantası mı benim sırt çantam!"
Nike çantamın içinde ki yiyeceklere göz devirerek anneme bağırdım. Tanrı aşkına kaç paraydı bu çanta haberi yok muydu?!
"Bağırma anneye, yol gideceksiniz aç mı bıraksaydım yani sizi?" Annem nike sırt çantamın fermuarını kapatırken ağzında söylendi. Evet, evde çok tatlı bir hareketlilik vardı ama ben stresten bu tadı alamıyordum. Dün ki maçımız Seoul'de olmuştu ve bizim takım kazanmıştı. Yarın akşam da ikinci maçımız Jeju adasında olacaktı ve oradan Busan'a gidecektik. Bizim için önemli olan Busan'da yapılan maçtı. Eğer kazanırsak yurt dışı maçlarına katılacaktık. Şimdi siz söyleyin, nasıl stres yapmayayım?
"Baekhyun unutmadan, Suho'nun bileği nasıl olmuş?"
Suho dün akşamki maçta gol attığı esnada bileğini burkmuştu ve oyunun ikinci yarısında çıkmak zorunda kalmıştı. Maçı 11 kişi ile 5-9 yenmiştik. Suho 1 gol atmıştı, 2 tane Tao, 1 tane Sehun, 3 tane Lay ve 2 tanede Chanyeol atmıştı.
Chanyeol beni sadece zevk için altına almıştı, bunu kendi ağzından söylediğinden beri onunla hiçbir zaman konuşmadım. Yüzüne bile bakmıyordum ve inanır mısınız, o da benimle muhattap olmuyordu. Suçlu olduğu halde kendisini üste çıkarmaya çalışıyordu ama ona fırsat vermeyecektim. Hep beraber bir şeyler yaptığımızda Chanyeol genellikle Kris, Suho, Tao ve Minseok ile koyu muhabbet içerisine giriyordu. Hepimiz iyi anlaşıyorduk. Lay ve Jongdae bile level atlamıştı. Hatta ikiz gibilerdi. Kıskanmadım, tam tersi bu yakınlık arkadaşlığımız için çok önemliydi. Kyungsoo ve Jongin soğuklardı. Ben ve Chanyeol gibi. Ama hiçbirimiz bu soğukluğu ortamda hissettirmiyorduk. Bunu da birbirimizle muhattap olmayarak başarıyorduk.
Jongdae ile maça çıkmadan bir gece öncesinden ciddi bir konuşma yapmıştık. Jongdae ve Minseok benim çocukluk arkadaşlarımdı. En çokta onlarla olan dostluğumun bozulmasını istemezdim. İyi ve kötü günlerimde sadece o ikisi vardı. Yaptığımız yaramazlıkları hep beraber yapardık, tabii yazılı sorularını araklamak dışında. Gerçekten bu olayda benim hiçbir suçum yoktu ama en çokta benim götüm tutuşmuştu. Jongdae'ye 'benden mi hoşlanıyorsun' diye sorduğumda yüzüme on dakika boyunca baktı. Hiçbir şey demedi, sadece gözleriyle yüzümü taciz ediyordu. Biraz korkuyla birazda endişeyle elimi enseme götürdüğümde bana, 'tipim değilsin' demişti. Hakaret gibi bir şeydi ama aşırı hoşuma gitmişti. Mutluluk çığlığı atarak boynuna sarılmıştım ve o da karşılık vermişti. Birbirimize sıkıca sarıldık ve barıştık. Minseok da önce benim sonrada Jongdae'nin poposuna şaplak atmıştı ve bir daha küsersek ikimizinde porno dergilerini yırtacağını söylemişti.
