Ep.47 "Aybüke'ye dokunmak, koklamak, öpmek öyle özel ki, hiç bitmesin istiyorum"

2.5K 120 100
                                    

Tolga'dan

"Hadi Aybüke hadi."

"Tamam sevgilim, bir dur."

Duramıyorum yavrum hadi ya. Tamam Tolga sen de, sakin ol biraz. Yoksa bu gazla ikiye böleceksin kızı. Dudaklarımı birbirine bastırıp tuttum gülüşümü. Aybüke apartmanın kapısını açıp içeri girdi. Ben de peşinden. Önde Aybüke, arkada ben bindik asansöre. Aybüke dönüp bana baktı.

"Ne oldu?"

Gülerek başımı iki yana salladım.

"Yok bir şey."

Aybüke gözlerini kısıp baktı.

"Niye öyle muzır muzır gülüyorsun?"

Gülüp eğdim başımı. O sırada kata gelince indik asansörden. Aybüke ifadesini bozmadan baktı yüzüme. Ardından dudaklarını birbirine bastırıp gülerek evin kapısını açınca girdik içeri.

"Sen salona geç sevgilim, ben sana elmalı kurabiye getireceğim."

"Sevgilim, elmalı kurabiyeleri sonra yesek. Ben seni istiyorum. Hadi ama."

Aybüke'nin elini tutup çekiştirdim. Aybüke de gülerek direniyordu.

"Ya Tolga, ben o kadar uğraştım ama. Hadi lütfen. İçimde kaldı zaten şu elmalı kurabiyeler."

Aybüke böyle söyleyince kestim çekiştirmeyi. Elini öpüp konuştum.

"Kurban olurum sana. Tamam sevgilim, getir hadi. Hepsini yiyeceğim."

Aybüke kıkırdayarak mutfağa geçti. Ben de salona geçip oturdum. Gözüm sehpanın üzerindeki senaryoya takılınca uzanıp aldım elime. Aybüke en son buraya getirip koymuştu. Alıp karıştırdım biraz. Bakalım bu hödük Yavuz ne yapıyor Bahar'ın gönlünü almak için? Sayfaları karıştırıp Yavuz Bahar sahnesine gelince durdum. Gülümseyip okumaya başladım senaryoyu. Okudukça daha çok güldüm. 'Aç kapıyı kocan geldi' mi? Ooo, Yavuz aştı kendini. Daha kaç bölüm önce 'karım' bile diyemiyordun ya hödük. Gerçekten karım olsaydım gelinlikli fotoğrafların olurdu diyip üzüyordun kızı. İç çekip devam ettim okumaya. Oha Yavuz, kapı mı kıracağım? Ee, sonra ne olacak? Bunun sonu after fight kiss gibi duruyor. Hadi oğlum Yavuz, atmış ol o golü. Hatta daha ileri götür, sadece öpücükle kalma. Aha, valla öpüşme sahnesi. Oha hem de ne öpüşme. Devamı da var mı lan yoksa? Aman be Bahar, sen de ne diye hemen ikna oluyorsun? Geçen sefer ne güzel, bir kerede anlamak zor falan diyordun.

Sahne bitince gülerek bıraktım senaryoyu sehpaya. Bir dakka ya, ben buna niye bu kadar seviniyorum ki? Ben zaten sevgilimi öpüyorum, seviyorum, kokluyorum. Hatta, neyse işte. Gülüp eğdim başımı. Aybüke yine kızarıp bozaracak. Ben bu yüzden bu kadar sevindim galiba. Onun o tatlı heyecanlı, utangaç halleri öyle güzel oluyor ki, onları göreceğim diye sevindim ben heralde. O sırada Aybüke geldi elinde elmalı kurabiyelerle. Gülerek gelip yanıma oturdu.

"Al sevgilim, ellerimle yaptım, afiyetle ye."

Bakışlarım dudaklarındayken gülerek aldım kurabiyeleri. Aybüke de gülüp devam etti.

"Kurabiyeleri ye sevgilim. Önüne bak önüne."

Gülerek gözlerine baktım. Bir tane kurabiye alıp attım ağzıma. Beğeniyle gözlerimi açıp baktım.

"Sevgilim, bunlar harika olmuş. Ellerine sağlık."

"Afiyet olsun bir tanem."

Ben gülerek yerken, başımla senaryoyu işaret ettim.

"Senaryoyu okumadın di mi?"

"Yoo okumadım. Ne var?"

Muzırca sırıtarak devam ettim kurabiyeleri yemeye. Aybüke de kaşlarını çatıp senaryoyu aldı eline. Karıştırıp Yavuz Bahar sahnesine gelince durdu. Ben de bir yandan kurabiyeleri yerken bir yandan ne tepki verecek diye bakıyordum. Aybüke gülerek okudu sahneyi sonra ilerledikçe gülmeyi kesip kaşlarını kaldırdı. Gözlerini açıp baktı. Ardından bana kaldırdı başını.

Mavi AyWhere stories live. Discover now