26.04.2018
Aybüke'den
Heyecanla hazırlanıyordum. Kariyerimin ilk ödülünü alacaktım bugün. Yani bireysel olarak ilk ödül. Daha önce dizimiz birçok ödül almıştı ama bu benim ilk ödülümdü. Ben de çok heyecanlıydım. Çok da mutluydum. Bir üniversiteden alacak olmak ayrıca mutlu etmişti beni. Kuafördeki işim bitince eve gelmiştim giyinmek için. Üstümü giyip aynada kendime bakarken telefonum çalınca gidip aldım elime. Arayanın ismini görünce gülümseyip açtım hemen.
"Alo canım."
"Sevgilim, ne yaptın, hazır mısın?"
"Hazır sayılırım canım, birazdan çıkacağım."
"Seninle gurur duyuyorum Aybüke. Bu özel anda yanında olmayı çok isterdim ama maalesef."
"Teşekkür ederim canım. Sen zaten yanımdasın benim."
Tolga dertli dertli iç çekti, sesi bana kadar geldi.
"Ne zaman biter acaba tören? Gelip alayım seni."
"Gerek yok hayatım, biz İlke'yle gideceğiz zaten. Sonrasında da o bırakır eve."
Tolga'dan ses gelmeyince hafifçe kaşlarımı çattım.
"Hayatım duyuyor musun?"
"Duyuyorum duyuyorum. Tamam canım. Nasıl istersen."
"Tolga, bozuldun mu sen?"
"Yoo, bozulmadım."
Dudaklarımı birbirine bastırıp nefes verdim. Tolga da devam etti.
"Şey diyecektim ya, annem yemeğe çağırıyor bu akşam seni."
"Sağolsun, gelirim tabi. Törenden dönünce ararım ben seni, görüşürüz."
"Tamam."
"Ya Tolga, yapma şöyle."
"Yapmıyorum bir şey Aybüke. Neyse hadi ben oyalamayayım seni. Sonra konuşuruz tekrar."
"Tamam canım, görüşürüz."
Telefonu kapatıp dudaklarımı büktüm. Bozuldu işte maviş. Acaba gelme demese miydim? Ama İlke'yle gidiyoruz zaten, bir daha iki iş yapmaya ne gerek var? Tolga da sebepsiz şekilde hoşlanmıyor İlke'den. Ama ne yapayım, menajerim o benim. Ayrıca ortada hiçbir sebep yok. Ben onun, o çıkan haberlere rağmen hala İlknur'la çalışmasına sesimi çıkarmıyorsam, o da bir zahmet ortada bir şey yokken böyle davranmasın. Hem kendi üzülüyor hem beni üzüyor. Oflayıp gözlerimi kapadım. İçime sinmiyor o böyle yapınca da. Aklıma gelen şeyle gülümseyip telefonun kamerasını açtım. Aynadan fotoğrafımı çekip Tolga'ya gönderdim. Ne giydiğimi sormadı ama merak ediyordur. Hem biraz yumuşar belki. Gülümseyerek dururken gelen mesajla kaldırdım telefonu. Tolga göndermiş. Gülüp açtım hemen. '🤩' Gülerek kapadım gözlerimi. Ya ben seni yerim maviş. O emojiyi gönderen parmaklarını yerim valla. Kendi kendime daha çok gülüp cevap yazdım ben de. '🙈' Mesajı gönderip telefonumu çantama koydum. Çıkayım artık, yoksa geç kalacağım.
➰
İsmim anons edilince heyecanla gülümseyerek çıktım sahneye. Bacaklarım titriyor resmen. Niye bu kadar heyecanlandım ben ya? Ödülümü alıp kısa bir konuşma yaptıktan sonra indim sahneden. Derin bir nefes alıp rahatladım. Neyse ki işin en heyecanlı kısmı bitti. Saçlarımı düzeltip gülümseyerek baktım karşıma. Çok mutluyum ben ya. Çok tatlı bir ödül aldım gerçekten. Telefonuma mesaj gelince çıkarıp baktım.
'Sevgilim, nerdesin? Bitti mi tören?'
'Hala üniversitedeyim canım ama ödülümü aldım, birazdan çıkarım heralde.'

YOU ARE READING
Mavi Ay
FanfictionTolga hırkasını giyerken Aybüke gülümseyerek bakıyordu ona. Tolga da gülerek gelip banka, yanına oturdu. "Üşüdüm ben ya. Bu akşam biraz serin mi?" Aybüke gülümseyerek kafa salladı. "Sanırım, biraz." Tolga ellerini birleştirip hafifçe öne doğru eği...