9. Bölüm

1.2K 30 11
                                    

22 Kasım 2019 Ankara 20:00
Cumhurbaşkanı Rıfat Gülmez'in içinde tuhaf bir huzursuzluk vardı. Bastonuyla odasında volta atıyor, rahat duramıyordu.

Kapı çaldı. Rıfat "gel!" dedi ve odaya Oğuzhan girdi.

"Ne oldu Oğuzhan?"

"Efendim önemli bir konu vardı."

Rıfat tebessüm etti ve Oğuzhan'a yer gösterdi. "Otur bakalım." dedi.

Oğzuhan oturdu ve derdini daha doğrusu milletin derdini anlatmaya başladı.

"Hollanda Başbakanı Von Aafke Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (SAV)'e hakaret içeren karikatür yarışması başlatmış efendim."

Rıfat kaşlarını çattı. "Bu nasıl olur!" diye kükredi ve bastonunu art arda yere vurdu. Birden kafasını yukarıya kaldırdı.

"Peki bu duruma İslam Alemi ne diyor?"

"Filistinli müslüman kardeşlerimiz kınama mesajları atıyor. İran, nükleer Füze ile Hollanda'yı vurabiliriz. Buna gücümüz yeter açıklamasını beş dakika önce yapmış efendim."

"Peki ya Suudi Arabistan ve Mısır?"

"Onlardan henüz bir ses seda yok malesef efendim."

Rıfat tebessüm etti ve bastonunu iki kere yere vurdu. "Anlaşıldı." dedi.

"Düşümanımızın kim olduğunu sezdik artık."

"Efendim Suudların bunu yapacağını bilirdim ama Mısırdan böyle bir şey beklemezdim."

"Daha olay yeni yaşandı. Belki henüz haberleri yoktur diye iyi düşünmeye çalışıyorum Oğuzhan."

Oğuzhan iç çekti. Sonra gülümsedi ve "İNŞALLAH efendim." dedi.

"Efendim bir karşılık verecek miyiz?"

"Hemen kınama mesajı yayınlayacağım Twitterden."

"Tamam efendim."

Rıfat ayağa kalktı. "Bir de." dedi.

"Denize söyle dergi kurma işini hızlandırsın."

Oğzuhan başını eğdi ve "tamam efendim." dedi.

"Başka bir isteiğiniz var mı?"

"Türkiyedeki en iyi keskin nişancıyı bul ve yanıma getir."

Oğuzhan "anlaşıldı efendim." dedi ve izin isteyerek odadan çıktı.

Rıfat ise bilgisiyarının başına döndü. Çok ağır bir kınama mesajı yazdı.

22 Kasım 2019 Karabağ 20:05
Cengiz cebinden bir bez parçası çıkardı ve Hasan'ın yaralı omzuna sardı. "İyi misin kardaşım?" diye sordu.

"Merak etme. Kurşun sıyırıp geçti. Önemli nir şey yok gibi."

Cengiz "tamam." dedi ve tabancasını eline tekrardan aldı. Cebindeki şarjörü taktı. Üç el ateş etti. Üç can aldı.

Hasan gülümseyerek silahını aldı. "Hiç paslanmamışsın." dedi.

Cengiz "olabilir." demişti ki roketler atıldı. Patladı.

İbrahimov gülümseyerek "yol açıldı." dedi.

"Artık Tanklar gelebilir."

Mehmet "tanklar ağaçların arasından geçemez." diye uyarıda bulunarak araya girdi.

"Arabalar nasıl girmiş peki?"

"Onlar tank kadar büyük değil İbrahimov."

İbrahimov "tanklar beklesin." diye emir verdi.

"O zaman yayan gideceğiz."

Mehmet "olmaz." diyerek itiraz etti.

"Şimdi orası asker ve tuzak doludur."

İbrahimov kaçan son Ermeni'ye doğru nişan aldı. Bir kere tetiğe bastı. Kurşun havada süzülerek Ermeninin ensesinden girdi ve gırtlağından çıktı. Ermeni hırıltıya benzer bir ses çıkararak yere kapaklandı.

İbrahimov "başka şansımız yok." dedi.

"O ormana girmeliyiz."

Mehmet "haklısın." dedi. Askerlere emir verdi.

"Tepeden aşağıya inin kardaşlarım. Fakat Tanklar inmesin."

Telsizden "anlaşıldı komutanım." sesleri geldi ve askerler aşağıya inmeye başladı.

Aşağıya inen askerlerden ikisi göğüslerine gelen kurşunla tepeden aşağıya yuvarlandılar.

Mehmet "herkes olduğu yerde kalsın!" diye telsizden bağırdı.

Herkes emire uydu ve bulduğu taşın arkasını kendine siper aldı.

Mehmet tekrar bağırdı. "Hakan, Hüseyin! Şu keskin nişancıyı bulun ve gebertin!"

Hüseyin "tamam." dedi ve tüfeğiyle nişan alarak ormanın içine baktı.

Bir Ermeni nişancı ağaca çıkmış ve nişan almıştı.

Hüseyin çok hızlı olması gerektiğini bildi ve buna göre davrandı. Niçancıyı kafasından vurdu ve zafer edasıyla gülümsedi. Sonra kaşlarını çattı. Soğuk bir şekilde ormana baktı. "Vengeance." dedi. Ormandan bir kurşun daha çıkmasına izin vermedi. Bir kez daha ateş etti. Bir Ermeni daha öldü.

"Hakan ben başka nişancı göremiyorum. Sen görebiliyor musun?"

"Hayır ama daha ileride olabilirler."

Hüseyin tebessüm etti. "O zaman biz önden gideceğiz."

Hakan "güzel." diye sırıtarak ileri fırladı.

Hüseyin "bekle!" diye bağırdı. Fakat Hakan onu dinlemedi. Zigzaglar çizerek ilerledi. Hüseyin de onu takip etti.

Hakan ve Hüseyin ormanı kontrol etti fakat bir şey bulamadı. Yağmur yağmaya başlamıştı. Orman tertemizdi.

Cengiz ağacı kendisine siper etti. Ormanda ölüm sessizliği olduğunu fark etti. Bu sessizlik hoşuna gitmemişti. Altındaki toprak çok ıslanmış, çamur olmuştu.

"Bu sessizlikten hoşlanmadım."

Mehmet sırtını ağaca verdi. "Haklısın." dedi.

O anda iki Azeri askeri ok gibi ileriye fırladı. Olanlar oldu ve mayınlar patladı.

Ölüm kokusu etrafa yayıldı. Turan iki şehit daha verdi.

Mehmet "hayır." diye bağırdı ve gözünden yaşlar akıttı.

💢BÖLÜM SONU💢

Vatan Bekçileri (+18) (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin