28. Bölüm

43 4 0
                                    

26 Kasım 2019 17:30

Uçak henüz havadaydı ve Rıfat Gülmez  Devlet adlı kitabı okuyordu.  Kitabını okurken telefonu çaldı. Kitabın kapağını kapattı. Telefonunu açtı.

"Efendim Oğuzhan?"

"Efendim, Ahmet Doruk'un hapishanedeki son günü. Yarın serbest kalacak." 

Rıfat, kitabını masanın üzerine bıraktı ve bacak bacak üstüne attı. "Bırak çıksın" dedi.

"Uyuşturucu ticareti ve masum insanlara zarar vermek dışında her işi yapabilir. Ahmet Doruk, İstanbul'daki kendini baba sanan herkesten daha çok babadır."

"Oğuzhan gülümseyerek "devlet için mi savaşacak" diye sordu. 

Rıfat da gülümsedi ve "hayır" dedi. 

"Ama İstanbul'a bir nizam getirecek!"

Oğuzhan tabiatında olan gülümsemeyi tekrar gösterdi. "Anladım efendim" dedi. 

"Benden başka bir isteğiniz var mı?"

Rıfat da Oğuzhan ile benzer özellikler taşıyordu. Bunlardan biri de güleç yüzlü oluşarıydı. 

Rıfat tebessümle "kendine iyi bak" dedi. Kitabını tekrar eline aldı. 

"Siz de kendinize iyi bakın efendim."

Rıfat telefonu kapattı ve kitabını okumaya devam  etti. 

26 Kasım 2019 İstanbul 17:40

Hava kararmaya başlamıştı ve Silivri'ye hızla sağanak yağmur yağıyordu. Ahmet Doruk son eşyasını da el çantasına koydu ve yanındaki has adamı Ömer'sarıldı. 

"Planını iyi yaptın mı ağabey?" 

Ahmet, başını salladı.  Aynanın karşısındaki sandalye'ye oturdu. Uzamış sakalını sıvazladı. Kendine baktı. 

Uzun boylu ve zayıftı. Hafif esmer tenliydi. Zayıf olmasına rağmen güçlü ve kuvvetliydi. Saçı beyazlamaya ve dökülmeye başlamıştı. Sakalları ve bıyığı da tıpkı saçı gibi beyazlamıştı. Üzerinde yılların verdiği yorgunluğun yanında öfke, hırs ve intikam duygusu da vardı. 

"İçeride kaldığım her süre boyunca bu planı düşündüm, tasarladım. İntikam ateşiyle her gün yandım tutuştum. İşte o gün geldi. Şimdi intikamımı alacağım ama bir daha hiçbir zaman hapishaneye tekrar girmeyeceğim kardeş!" 

Ömer "inşallah abi" dedi ve tebessüm etti. 

"Planını bana bile söylemiyorsun abi. Lütfen, en azından bana güven abi!" 

Ahmet, kaşlarını çatarak aynada Ömer'e baktı. Yüzünü Ömer' döndü. Kısa bir süre baktıktan sonra tekrar aynaya baktı. 

"İki kişinin bildiği sır, sır değildir kardeş!"

Ömer, bozuntuya vermemiş gibi gülümsedi. "Haklısın abi" dedi. 

Hafif kısa boylu, zayıf olmasa da kilolu da olmayan bir insandı Ömer. Esmer tenliydi. Üçe vurulmuş saçları ve kirli sakalı vardı. Siyah gözleri delici bir şekilde bakıyordu. 

Kıymet bilirdi. Çalışkan, zeki, kurnaz ve iyi kalpliydi. İnsanların her zaman iyiliğini düşünürdü. Ama en çokta kendine sahip çıkan Ahmet Doruk'un iyiliğini düşünürdü. Ona oldukça sadıktı. 

"Hadi şimdi kes şu sakalı Ömer kardeş!"

Ömer, Ahmet'in gülen yüzüne baktı. Gülümseyerek "emredersin abi" dedi. Tıraş köpüğünü Ahmet sıktı ve usturayı eline aldı. Profosyonelce Ahmet'in sakalını bıyığa dokunmadan, uzun bırakarak kesti. Havluyla yüzünü kuruladı. 

"Sıhhatler olsun olsun abi."

Ahmet, "eyvallah" dedi ve ayağa kalktı. 

"Şansa bak ki yarın ikimiz beraber buradan çıkacağız kardeş! Kader bizi demek ki yan yana getirmek istiyor." 

Ömer tebessüm etti. "İnşallah abi" dedi. Eline Goethe'nin Genç Werther'in acıları kitabını aldı. Kaldığı yeri açtı ve Ahmet'e okumaya başladı. Belli bir süre sonra kitap bitti. İki saatlik koyu bir sohbetin ardından uykuya daldılar fakat ikisi de hapisten çıkacak olmalarının verdiği heyecan ve umutla defalarca uyandılar. Sabahı zor ettiler. 

27 Kasım 2019 İstanbul 08:00

Ahmet Doruk'un ve Ömer'in hapishaneden çıkma zamanı gelmişti. Avluda herkes sırasıyla helallik alıyor, Ahmet'in elini öpüyor, Ömer'in elini sıkıyordu. 

Helalleşme beş dakikaya yakın bir süre sürdü ve ikisi beş dakika sonra hapishaneden çıktı. Kendileri için bırakılmış, 1970 yapımı, siyah, Chevrolet Chevelle SS 454 marka arabaya bindiler. 

Ahmet, anahtarı üzerinde olan arabayı çalıştırdı . Direksiyonu sıkıca kavradı ve "işte özgürlük" dedi. Dışarıya şöyle bir baktı. 

"İstanbul'u ve dışarıda temiz hava almayı özlemişim. Ama en çokta arabamı özlemişim."

Ahmet el frenini indirdi. Gaza bastı ve hapishaneden uzaklaştı. Silivri sahile sürdü en sevdiği arabasını. 

Ahmet Doruk, hapishaneye düşmeden önce çoğu zaman Silivri sahiline gider ve uzun süre denize bakardı.

Yine öyle yapmaya karar vermişti. Torpido gözünden Samsung E1205 marka tuşlu telefonu çıkardı. Cebine koydu. Altıpatlar tabancasını da aldı. Beline taktıktan sonra Ömer ile birlikte arabadan indi. Bir bank'a oturdu.
















Vatan Bekçileri (+18) (Ara Verildi)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang