yirmi dokuz

1.6K 132 13
                                    

Söz verdiğim akşamki bölüm... Yorumlarınızı bırakmayı unutmayın. Bu diğer bölüme kıyasla daha uzun olacak. İyi okumalar!

"Sen gerçekten aptal bir çocuksun Park Jimin!"

Kaçıp giden Jimin'in arkasından bağırsam da nafileydi çünkü çoktan evi terk etmişti. Beni burada, problemlerimle baş başa bırakmıştı ve ben ne yapacağımı bilmiyordum... Tek yapmam gereken Roseanne'i tekrar geri getirmek veya Jeongguk'tan ayrılmaktı. Bana kalsa ikinci seçenek daha makuldü çünkü Roseanne'i nasıl geri getireceğimi hiç bilmiyordum. O yanımdan o kadar uzun süre uzak kalmıştım ki, nasıl olduğunu unutmuş bile sayılabilirdim.

Ne yapmam gerekiyordu ki? En baştan, kendimi hazırlayarak Jeongguk'a tekrar Roseanne gibi mesaj mı atmalıydım? Yoksa konuşmalarımızı en başından okuyup kendimi tekrar mı bulmam gerekiyordu? Oturduğum koltuğa iyice sindim. Ne yapacağımı bilmiyorken çok çaresizdim. Yanımda, koltuğun üzerinde duran telefonuma çaresizce bakarken onunla konuşmaya başladım.

"Sence ne yapmam gerekiyor? Roseanne'ken daha çok sen benimleydin, akıllı olan sensin. Senin bir şeyler bilmen gerek."

Gözlerimi kapatarak başımı iki yana salladım. Gerçekten iyi değildim. Jeongguk'un kısa süreli Busan ziyareti şu an bu durumu iyi yapan tek şeydi ve bu nedenle evden çıkmama gerek yoktu. Telefonumu elime aldım.

"Seni karıştırarak neler bulabiliriz bakalım..."

Önce mesajları okumaya başladım. Jeongguk'a yazdığım ilk zamanlara kadar çıktım zorlukla.

"Hayır flört bile değilken ne diye bu kadar çok konuşursunuz ki?"

İlk attığım mesaja geldiğimde kahkaha attım.

"İşte başlıyoruz!"

İki saatin sonunda mesajları okumayı bitirdiğimde derin bir nefes aldım. Sanırım çözmüştüm. Tekrar Roseanne formuma dönmek sandığımdan zor olacaktı ama tek yapmam gereken kendim olmaktı.

Roseanne, Chaeyoung'un aksine daha güçlüydü. Daha içine kapanık ama bir o kadar da kimseye muhtaç hissetmiyordu. Ağır başlı olmasıyla beraber bir o kadar da kendini zayıf hissediyordu. Görünüşü onun için önemli değildi ve insanların içindeki güzelliğe inanıyordu. Yakın olduğu insanları ne kadar çok sevse de onları şımartmayı sevmiyordu çünkü onların iyi yanlarını överse değişeceklerini biliyordu. Bu nedenle kendini hep geri tutuyordu. Yaptığı kendince doğruydu fakat bir o kadar da yanlıştı. Yalnız olmak çözüm değildi, hiçbir zaman.

Ama beni güçlü kılan tarafım Roseanne'di, Chaeyoung değil. Ve ben kendimi Chaeyoung olmaya o kadar kaptırmıştım ki, Roseanne'i unutmuştum. Onu bulmanın zamanıydı. Zor olacaktı ama değerdi.

Jeongguk

Chaeyoung, ne yapıyorsun?

Jeongguk senden bir şey isteyebilir miyim?

Tabi?

Bana Chaeyoung olarak değil, ilk zamanlarda seslendiğin gibi seslenir misin?

Rosie... olarak mı?

lost way | rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin