otuz altı

1.4K 120 19
                                    

Sizden çok azıcık yorum istiyorum, bölümü uzun yazdım satır arası yorum yaparsınız değil mi? 🥺 İyi okumalar!


Aradan bir hafta geçtikten sonra, Jimin Japonya'dan dönmüş ve soluğu Chaeyoung'un evinde almıştı. Liseden sonra Japonya'ya taşınan arkadaşı onu ziyaret etmesi için ısrar edince Jimin de onu kırmamak üzere Japonya'ya gitmiş ve orada bir hafta kalmıştı.

Jimin oturduğu koltuğa biraz daha yayılırken elindeki televizyon kumandasını öfkeyle koltuğa bıraktı. İzleyebileceği hiçbir şey yoktu ve bu da onu sinirlendiriyordu.

"Bu yemek programlarından, kadın programlarından bıktım! Erkeklerin de televizyon izleyebileceğini düşünmüyorlar mı? Radyo, televizyon ve sinema bölümünden mezun olsaydım da ben yönetseydim şimdi şu program planlarını. Bak nasıl koyuyordum saat başına bir maç."

Chaeyoung önündeki kek kalıbını fırına yerleştirirken Jimin'e seslendi.

"Ne yani, erkeklerin izleyebilecekleri maçlardan mı ibaret?"

Jimin suratını ekşitti.

"Kadınların izleyebileceği şeyler bu tür şeyler mi?" dedi televizyonu işaret ederek. "Gerçekten yemek programlarından ve birkaç dengesiz doktorun televizyona çıkıp neleri yememeniz gerektiğini söylemesinden mi zevk alıyorsunuz?" Yerinden kalktı, sağa ve sola doğru esnemeye başladı. "Bir, iki, üç! Hanımlar, oturmaya mı geldik?"

Chaeyoung elini alnına vurdu ve mutfaktan çıkıp salona geldi. Jimin'i görmezden gelmeye çalışarak koltuğa oturdu ve televizyonun kumandasını eline aldı. Kanalları gezmek yerine internete bağlanarak film izlemeyi tercih etti.

"O tür şeyleri izlemek yerine internet sayesinde başka şeyleri izlemeyi tercih edebiliyoruz Jimin. Yalnızca akıl işi ve tercih meselesi."

Jimin suratını asarak Chaeyoung'un yanına oturdu ve ne yaptığını izlemeye başladı. Chaeyoung film izlemekten vazgeçip şarkı açınca kumandayı Jimin'in kucağına bırakıp yerinden kalktı.

"Evi toparlamam lazım. Uslu uslu oturacaksan kal yoksa git."

Jimin kaşlarını çattı, ardından da dudağını büzdü. Bu onun üzgün olduğunu gösterdiği hareketiydi. Chaeyoung'a karşı her zaman işe yarardı. Bu günün de o günlerden biri olduğuna inanıyordu.

"Sen bana kıyıp beni evden mi göndereceksin?" Elini kalbine koydu. "Ah kalbim! Bu zehirli ok, kalbime öyle işledi ki sanırım hayatta kalamayacağım. Chae... Chaeyoung. Lütfen beni... Beni kovmadığını söyle. Zehir... Zehir vücuduma yayılmak üzere."

Chaeyoung bu tiyatro oyunculuğu için Jimin'i alkışladı ve ona biraz yaklaşarak kafasına yavaşça vurdu. Sonra da isyan edercesine konuştu.

"Tanrım bana bu belayı verecek kadar mı sevmedin beni?"

Jimin güldü ve Chaeyoung'u yanıtladı.

"Senin bela dediğin şey Tanrı'nın bir lütfu Chaeyoung. Ama bunu anladığın zaman iş işten geçmiş olacak, beni kaybedeceksin. Ben gitmiş olacağım... Uzaklara, çok uzaklara!" dedi pencereden dışarı bakarken. Sonra televizyondan duyduğu şarkıyla beraber televizyona döndü. 

"Oha bu kimin şarkısı? Adam çok yakışıklıymış."

Chaeyoung göz devirdi.

"G-Dragon'ı da tanırsın hani, gerizekalı."

Jimin Chaeyoung'a bakmadan konuştu.

"Of Chaeyoung, ne çok konuştun. Git işini yap."

"Jimin seni yumruklamamam için bir sebep söyle."

lost way | rosékookWhere stories live. Discover now