6

1.5K 162 198
                                    

Mekan oldukça ferah ve şık. Minimalist bir yaklaşımla döşenmiş. Ön cephenin tam ortasından açılmış tahta kapıdan içeri girdiğinizde sizi geniş bir hol karşılıyor önce. Duvarlar bembeyaz, yerler tertemiz. Hemen solunuzda tatlı ve turtaların olduğu cam kabin mevcut. Sağda ise üst kata tırmanan beyaz tahtadan merdivenler ve lavabo için ayrılan küçük, şirin bir koridor var. Tam karşımızda boydan pencerelerin izin verdiği ölçüde masmavi bir deniz manzarası.

Adımımızı içeri atar atmaz takım elbiseli, önlüklü bir genç karşılıyor bizi. Koluna küçük, beyaz bir havlu asmış. Boynunda papyon var. Hala kaldı mı bunlardan ya?

"Hoşgeldiniz." diyip gülümsüyor. Aynı şekilde gülümsüyoruz. Geç de olsa fark ediyorum çocuğun nasıl da yakışıklı olduğunu. Koreli değil gibi. Boyu çok uzun, kaşları kavisli ve ince, bakışları keskin. Baekhyun da fark etmiş olacak, tıpkı benim gibi çocuğu süzüyor baştan aşağı.

"Canlı müzik için gelmiştik ama..." diyor hafiften flört eder tarzda. Biraz da dalgasına tabi. Fark ediyorum ve çocuğa çaktırmadan belini cimcikliyorum kızılbaşın.

"Birazdan başlayacak efendim. Arzu ederseniz üst kata kadar size eşlik edebilirim."

"Çok hoş olur. Öyle değil mi Kyungsoo?"

"Ya ya, harika olur. Edin tabi, eşlik."

Garson çocuk önde, Baekhyun ile ben arkada, adım adım çıkıyoruz yukarıya. İkinci kat kocaman bir salona benziyor. Fazla yüksek olmayan tavan, köşeli sütunlarla desteklenmiş. Salonun ortasında yerden çok da yüksek olmayan bir platform, platformun üzerine kurulu bir sahne var. Bateri, davul, ve bir tane de klasik gitar. İkinci katın duvarları da tıpkı ilk katta olduğu şekilde boydan cam. Sütunların bazılarında sürrealist tablolar var. Yağlı boya tuvalleri göz dolduruyor. Işıklandırma ne göz yakacak kadar parlak ne göz yoracak kadar loş. Hafif beyaz bir ışık. Ayrıca içerisi bahar esintisi hissi yaratan oldukça hoş, ferah ve taze bir koku ile dolu.

"Siparişinizi vermek için masanızdaki çağrı butonuna basmanız yeterli. Çalışanlarımız sizinle ilgilenecektir." diyor ve masamıza yerleştiğimizden emin olduktan sonra gitmeye yelteniyor yakışıklı garson. Fakat bizimkinin onu öyle hemen bırakmaya pek niyeti yok. Evet, abimi unutmaya oldukça kararlı, şaka yapmıyor. Üstelik hızlı da gidiyor beyefendi, dilerim sert kayaya toslamayız.

"Ah afedersin, ismin..."

Çapkın bir gülüş, suyla buluşan yelkenler, hızla gelen karşılık... Hız dakikada ortalama doksan kilometre. Abartıyor muyum? Asla.

"Sehun." diyor ince dudaklarının köşelerini keyifle havalandıran benzer çapkın gülüşü ile. "Oh Sehun." ekliyor. "Peki ya siz?" Anlaşıldı, yakışıklı garsonumuzun da gönlü var gibi gibi.

Bizimki ağırlığını dirsekleri aracılığıyla masanın üstüne yıktıktan sonra ağzını yaya yaya "Baekhyun." diyor. "Byun Baekhyun." sanki dünyanın en komik esprisini yaptı, kıkırdıyor. Dudaklarını yalıyor bir de utanmadan. Ardından ben de tanıtılıyorum. Sanki bunu kendim yapamıyorum!

"Bu da arkadaşım Do Kyungsoo."

"Tanıştığıma memnun oldum. Çok."

Pekala koca bebek, memnun olduğunu görebiliyoruz. Şimdi işinin başına ikile. Bana ne oluyorsa uyuz oluyorum birden bire, ikisine de. Aslında böyle hissetmemin manası yok çünkü ön ayak olan, çocuğu yoldan çıkaran bendim ama Baekhyun, şu kavis kaşlı ile abimi aldatıyor gibi hissediyorum. Fikir benim şeytan başımın altından çıktı. Yediğim herzeye inanamıyorum.

Mekan ile benzer şekilde oldukça sade ve ince tasarlanmış tek sayfalık menüden rengarenk iki cocktail ve birer tane çikolatalı kurabiye sipariş veriyoruz. Sehun değil, bir başka garson çok geçmeden masamızda beliriyor. İçeceklerimizi yudumlarken etrafı inceliyoruz. Cidden hoş. Her bir detay hayranlık uyandıracak cinsten, dizaynı yapan hayli zevkli, incelikli bir ruha sahip belli ki.

Abimin Kankası; Benim Baş Düşmanım 2Where stories live. Discover now