7

947 113 45
                                    

"Kavşaktan sola dön." işaret parmağı ile ileride bir noktayı gösterdi.

"Pardon anlamadım?" diyen Baekhyun, ona şöyle kısaca bakıp yeniden önüne döndü. Bildiği istikamette ilerlemeye devam ediyordu.

Chanyeol onun emir kipine takıldığını düşünerek sorusunu düzeltip yineledi. "Kavşaktan sola döner misin Baekhyun?"

Oysa Baekhyun'un tek derdi emir kipiyle konuşulması falan değildi. "Evim o tarafta değil. Sen evin de." zaten açık olan bir gerçeği neden dile getirmek zorunda olduğunu anlamıyordu. Tabi hemen yanında oturan koca kafalının ne yapmaya çalıştığını da.

"Eve gitmiyoruz."

Gelen açıklamaya göz devirdi arabasını sürmeye devam ederken. Ne kadar da açıklayıcıydı o öyle. Adeta prospektüs. Eve gitmiyorlardı demek. "Yaa demek öyle. Nereye gidiyoruz peki? Söylesen de hepimiz bilsek."

"Doğru düzgün konuşup anlaşabileceğimiz bir yere." dedi Chanyeol. Bu konuda hayli kararlı ve ciddiydi.

"Neresiymiş orası? Öyle bir yerin var olduğunu hiç sanmıyorum."

Baekhyun'un açıkça laf sokuşu karşısında bile sükunetini korumayı başarmıştı öteki. "Ben sana yolu tarif edeceğim. Varınca görürsün." dedi sakin sakin. Onun bu hali Baekhyun'u daha çok çileden çıkarıyordu. İsyan etmek, karşı çıkmak ve ona muhalefet etmek arzusu duyuyordu.

"Peki ben niçin seni takip edeceğim?"

"Konuşacağız. Konuşmak zorundayız."

Baekhyun bu diyaloğu daha fazla devam ettirmeye hiç niyetli değildi. Yeteri kadar yok sayılmış, aşağılanmış ve kırılmıştı. Chanyeol ile konuşacak hiçbir şeyi olmadığını düşünüyordu. Üstelik bugüne dek Chanyeol ile herhangi bir şeyi konuşabilmiş değillerdi. Tam da bugün aralarında ne değişmiş olabilirdi tam olarak?

"Hayır konuşmayacağız; sen bana vaaz vereceksin, beni suçum olmayan şeylerle suçlayıp kötü hissettireceksin, yetmezmiş gibi bir de yüz üstü bırakıp gideceksin. Oldu canım! Buna izin vermeye hiç niyetim yok."

Chanyeol boynunu kıtlattıktan sonra sabırla ve yumuşacık olmasına özen gösterdiği bir sesle tane tane konuştu. "Söz veriyorum Baekhyun, dediklerini yapmayacağım. Seni suçlamak gibi bir niyetim yok. Sadece konuşacağız. Tamam mı? Oldu mu? Şimdi lütfen dediğimi yap. Lütfen..."

Baekhyun nasıl bir boka battığını iyice biliyordu, ayrıca bundan bağımsız olarak öfkeli ve yorgundu, bu yüzden buradan öyle kolayca sıyrılamayacağının da farkındaydı. Az önce yanlış anlaşılmaya çok müsait bir durumda yakalanmışlardı ve Kyungsoo'nun elindeki sigaranın rol icabı olduğuna onu inandırsa bile oraya Baekhyun'un kafasını dağıtmak için gittikleri bir gerçekti. Bunu inkâr edemezdi. Haliyle suçlanacağı belliydi. Chanyeol belki de çoktan onu kardeşini yoldan çıkaran bir kaşar olarak görüyordu. Bunu nasıl değiştirebilirdi ki? Hem artık gerçekten her hangi bir şeyi değiştirmek istediğinden de emin değildi.

"Sana inanmıyorum Chanyeol. Ve sana güvenmiyorum da. Sözlerin benim için hiçbir şey ifade etmiyor. Bunun hakkında yeterince açık olduğumu sanıyordum. Görüyorum ki senin için yeterli gelmemiş. Umurumda değilsin. Ne söyleyeceksen şimdi, burada söyle. Seni evine bırakana dek vaktin var."

Chanyeol bu inatçı kızılı tatlı dille yola getiremeyeceğini anladı. O halde başka türlü davranmayı deneyecekti; onu kışkırtıp öfkelendirecek, böylelikle konuşmasını sağlayacaktı. Çünkü inatçı olduğu kadar kavgacı da olan Byun, sinirlendiğinde asla susmazdı ki Chanyeol'ün şu an en çok ihtiyaç duyduğu şey onun konuşmasıydı. Sus pus oturması değil.

Abimin Kankası; Benim Baş Düşmanım 2Where stories live. Discover now