16

1.4K 128 75
                                    

Arabanın camından dışarı bakarken içim heyecan, korku, gerilim, utanç, arzu, tiksinti vb birbiri ile alakalı alakasız bir sürü duygunun karışımıyla dolup taşıyordu. Gözlerimi dikip dışarıda akan manzarayı izlerken, kendimi her an vazgeçip geri dönecek kadar karmaşık ve korkak hissediyordum. Tabi bunu yapmamam gerekir çünkü yeniden bir araya gelmemizin hemen arkasından teklifi bizzat yapmışken çark edersem Jongin'in yüzüne bir daha bakamam. Disko topu misali yanıp sönmemin mantıklı hiçbir açıklamasını yapamam.

Evlerinin önüne gelince bekçi acoşşi karşılıyor bizi ve sağolsun Jongin'in arabasını görür görmez dış kapının sürgüsünü hemen açıyor. İçeri girip arabayı garaja park ettikten sonra elimiz ayağımıza dolaşarak aşağı iniyoruz. Jongin de en az benim kadar şaşkın ve ne yapacağını bilemez bir halde.

Evin giriş kapısını açmaya çalışırken titreyen ellerini görüp acıyorum çocuğa. Şifreyi bir kez yanlış girince müdahale etme gereği duyup "Sakin ol." diyorum ama heyecandan çatlayan sesimin bana bile yabancı geldiğini fark ediyorum o sıra. Her an bayılıp düşebilirim. Derken Jongin nihayet kapıyı açmayı başarıyor ve eliyle beni içeri buyur ederek gecenin ilk de son da olmayan centilmenlikler silsilesine bir yenisini ekliyor.

Evlerine ilk gelişim değil, hangi odanın nerede olduğunu avucumun içi gibi biliyorum. Ama ilk defa böyle hissediyorum. Giriş, antre, mutfak, salon, Jongin'in annesi ve babası...

Bir saniye. nE?

Gözlerim mutfaktan gülerek çıkan ve tam karşımda duran kadına takılıyor. Ağzım beş karış açık. Arkamda dikilen Jongin'in ağzından küçük bir hayret nidası ile birlikte anne kelimesi çıkıyor.

"Anne?"

"Jongin?" annesi aynı hayretle cevap veriyor ona. Bu defa da sesleri duyan kayınpederim çıkıp geliyor mutfaktan. Elinde kocaman bir kadeh şarap var. Başta aptal aptal bakıyoruz ama biraz düşününce aslında her şey çok net. Anlaşılan karı koca baş başa bir şeyler yapıyorlardı ve biz onlara maydanoz olduk. Kahretsin! Berbat zamanlama.

"Baba!"

"Oğlum..."

"Sizin ne işiniz var burada?"

"Ne demek ne işiniz var? Oğlum biz de bu evde yaşıyoruz unuttun mu? Hem asıl senin ne işin var? Eve gelmeyeceğini, arkadaşlarınla takılacağını söylemiştin."

"Siz de bu geceyi Jeju adasında geçireceğinizi söylemiştiniz."

"Bazı aksaklıklar oldu ve biz de vazgeçmek zorunda kaldık. Sonra rahat rahat evimizde oturalım diye karar verdik." ikisinin yerine cevap veren annesi tek kaşını kaldırıp bizi sorgulamaya başlıyor. "Bizi gördüğünüze hiç sevinmemiş gibisiniz. Yoksa biz sizin için bir şeyleri mi engellemiş oluyoruz?"

İşte şimdi sıçtık diyorum içimden. Kadın ne haltlar yemek üzere buraya geldiğimizi anlamış olmalı - ki mal olsa anlar -, utancımdan yerin dibine kadar girmek ve sonsuza dek orada kalmak istiyorum.

"Hayır tabi ki." Jongin'in itirazına ben dahil kimse inanmıyor. Uzun bir süre dördümüz de yerimizden kıpırdayamıyoruz. Öyle birbirimizin suratına bakıp biri bir şey yapsa da şu durumdan kurtarsa diye bekliyoruz. Anne babasından ses çıkmayınca, Jongin, "Biz odama çıkıyoruz öyleyse. Size iyi eğlenceler." diyor ve merdivenleri çıkışını alık alık izledikten sonra müstakbel anne babama selam verip peşinden koşuyorum.

"Jongin bekle!"

"Kusura bakma, hiçbir fikrim yoktu." odasının önüne geldiğimizde aniden durup bana dönüyor ama suratı yere bakıyor. İçinde bulunduğumuz durumdan kendini suçlu tuttuğunu anlıyorum. "Saçmalama!" diyorum neredeyse bağırarak. "Tabi ki de senin yapabileceğin bir şey yok. Ailenin evde olması gayet normal. Burada olacaklarını bilmiyordun sonuçta. Ki onlar da bazı sorunlar oldu dediler. Yani böyle şeyler olabilir Jongin. Hepsi çok normal."

Abimin Kankası; Benim Baş Düşmanım 2Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum