9

884 116 74
                                    

"Kyungsoo yemek hazır. Gelmiyor musun?" başını kapı aralığından içeri uzatmış, eli belinde anne edasıyla soruyor Minişim. Kafamı kitaptan kaldırıp sesin geldiği yöne çeviriyorum. Orada öylece dikilmiş, onlara katılmamı bekliyor ama çok bekler lol.

"Siz yiyin, ben oturmadan önce atıştırdım bir şeyler. Ders çalışmam lazım."

"Öğünlerini atlamanın iyi bir fikir olduğuna emin misin? Okuduğunu anlamayacaksın sonra."

"Kanka finallere çok az kaldı." işaret ve baş parmağımı birleştirip çok az kaldığı hakkındaki sözümü pekiştirdikten sonra avuç içlerimi birleştirip yalvarma moduna giriyorum. Hep işe yarar. "Lütfen Miniş. Konuları yetiştirmeye çalışıyorum. Şu sınavları bir atlatayım dikkat ederim. Yani edicem. Söz! İzci sözü."

"Peki ama kendine çok yüklenme, ara vermeyi de unutma lütfen. Chanyeol senin için çok endişeleniyor. Annenleri de aramamışsın bir haftadır. Mesajlara da dönmüyor ne oldu bir sorun mu var diye soruyordu annen. Ben sınavlarına çalışıyor dedim. Birkaç dakika bile olsun ara konuş istersen."

"Ben iyiyim Mini. Gerçek diyorum. Bölüm birincisi olmak zorundayım. Ganom 4.0 ve bunu berbat edemem. Birkaç güne sınavlar başlıyor. Bu benim için her şeyden önemli şu an için. Annemi de sınavlardan sonra arayacağım."

"Yemekten sonra senin için meyve tabağı hazırlayacağım. En azından onu ye tamam mı?"

"Zahmet etme bence ama illa yapacağım diyorsan hayır demem."

"O zaman faytink! Kolay gelsin tatlışım."

"Teşekkür ederim."

Minseok'u odamdan yollamayı başardıktan sonra çalışmaya kaldığım yerden devam ediyorum. Sınavlara çok az kaldı ve bu dönem aldığım seçmeliler bile felaket zorlu iken sekiz dersin sekizini de AA ile geçmek istiyorsam konuların üzerinden en az üç, çıkmışların üzerinden en az beş kez daha geçmeliyim.

Aslına bakarsanız iki haftadır sabah erkenden - bazen dört bazen beş - kalkıp zaruri ihtiyaçlar haricinde durmaksızın çalışıyorum. Bu süre boyunca hiçbir buluşmaya katılmadım, arkadaş toplantılarına gitmedim, evdekilerle bile muhabbet etmedim. Bir nevi gönüllü karantinadayım. Epey ilerleme kat ettiğim bir gerçek, sınava tam şu dakika bile girsem doksan üzeri alırım. Buna rağmen hala neden bu kadar kastığımı merak ediyorsanız - ki eminim ediyorsunuz - dikkatimi dersler üzerinde tutmaya çalışıyorum. Başka hiçbir şey ve hiç kimse dikkatimi dağıtmamalı, böyle önemli bir zamanda hele asla.

Ah, hayır hayır hayır hayır. Size ondan bahsedeceğimi zannediyorsanız feci şekilde yanılıyorsunuz. Aptal ergenler gibi geçmişe takılıp kalmayacağıma, o adiyi düşünüp durmayacağıma dair söz verdim kendime. Önüme bakıp hayatımı yaşayacağım, dünyanın sonu değil ya. Hem ayrılan ilk insan da değilim son insan da olmayacağım. Pekala, madem çoktan bahsetmiş oldum, o geceden sonra neler olduğunu da söyleyebilirim sanırım. Zira anlatıp içimi dökmezsem patlayacağım.

'Kim olduğunu bilirsiniz siz'le ayrılık kararı aldığımız gece evde bir başıma kalmıştım. Yastığıma sarılıp sabaha kadar ağladım. Neden ağladığımı tam olarak bilmiyorum çünkü kafam karışıktı ve neler olup bittiğini algılamak zordu. Bana söylediği bütün o şeyler, ona haksızlık ettiğim gerçeği, benden bu kadar kolay ayrılışı, kendi korkularım, zayıflığım, zaafım... Kafamın içinde dönüp duran birbirinden farklı, birbirine girmiş yüzlerce sorun.

Yorgunluktan bitkin düşüp uyuyakalmışım. Ertesi gün ikindiye kadar uyudum. Uyandığımda evde hâlâ hiç kimse yoktu, telefonumun bildirim çubuğu bomboştu ve ortalık ölüm kadar sessizdi. Hayal kırıklığına uğramadım dersem yalan olur. Bir ara rüya gördüğümü bile düşündüm ama bunun gerçek olmadığını biliyordum. Eğer gerçekten ayrılmış olmasaydık o şerefsiz yüz kere aramış bin tane de mesaj atmış olurdu. Her sabah onun günaydın mesajlarına uyanmaya ne kadar alışmışım meğer. Gün içinde attığı flörtöz mesajlar, abuk subuk fotoğraflar, ses kayıtları. Hep orada olan bir şeyin birden bire yok olması gibi boş ve acı verici. Güneş doğmamış gibi. Göğsümün orta yerinde uçurumdan aşağı yuvarlanıyor hissi. Sıkışık ve ağır.

Abimin Kankası; Benim Baş Düşmanım 2Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon