8

971 118 64
                                    






"Çünkü korkuyorum."

Utançtan ölücem, gerginlik bende sinir yapıyor. Jongin aval aval yüzüme bakıyor. Söylediğim şeyi anlamadı galiba. Ne desem? Beni ayıplayacağını, gülüp dalga geçeceğini düşündüğüm çocuk nutku tutulduğundan konuşamıyor ve tepkisi beklediğimden de kötü hissettiriyor.

"Bir şey söylesene." diyorum dudaklarımı dişlerimin arasında ezerken. O oradan sustukça ben geriliyorum buradan.

Nihayet konuşmaya karar veriyor hazret. Dediği de şu: "Anlamadım?"

"Korkuyorum ve utanıyorum işte! Nesini anlamıyorsun be adam?"

İri iri açtığı boncuk gözleri ile "Benden mi korkuyorsun? Tanrım! Ben sana asla zarar vermem." diyor sanki sorun onun bana vereceği zararmış gibi. Yani tamam, o da bu işe dahil. Sonuçta tek başıma yapmayacağım şeyi ama sorun Jongin ile olup olmaması değil olayın kendisi.

"Biliyorum." diyorum göz devirip. "Zaten korkum seninle değil benimle alakalı Jongin. Senden değil seksten korkuyorum. Sadece korkmak da değil, çekiniyorum utanıyorum işte. Kendimi öyle hayal edemiyorum."

"Sen ciddisin." gözlerimin içine bakarken kaşları kalkıyor. Bunun nesi bu kadar şaşırtıcı anlamıyorum. Ve evet, elbette ciddiyim. Şaka yapıyorum gibi mi görünüyorum oradan acaba? Yer çekimini bulan Isaac Newton sanki mübarek, kafasına düşen de ben.

"Neden şaşırdın ki buna bu kadar? Ben utanamaz mıyım?" suratım asılıyor. Aklımdan bin türlü düşünce geçiyor çünkü.

"Hayır, sadece..." ne şekilde ifade edeceğini bulamamış olacak ki ağzı açılıp kapanıyor ama hiçbir şey demeden tekrar susuyor, kafasında cümleleri toparlamaya çalıştığını anlıyorum. "Kyungsoo elbette utanabilirsin. Korkabilirsin de. Ben sadece bunu bana daha önce ve açıkça söylemeni isterdim. Ayrıca..." son cümlesini tamamlamak üzereyken aniden vazgeçiyor bundan. Merak ediyorum, beni incitecek bir şey olduğuna ve bu yüzden sustuğuna o kadar eminim ki.

"Kolay değildi Jongin. Bunu dilinize dolayıp benimle dalga geçeceğinizi düşündüm. Onu geçtim kendime itiraf etme süreci bile başlı başına kabustu."

"Seninle dalga geçeceğimi mi düşündün? Cidden mi Kyungsoo? Seninle ne zaman dalga geçtim ben?"

Yok artık diyorum içimden. Bunu söylemiş olamaz değil mi? Bütün hayatını benimle alay etmeye harcayan adam söylüyor bunu. Bana söylüyor. Seninle ne zaman dalga geçtim diyor. "Ne zaman mı? Bütün hayatım boyunca!" sesim yükseliyor artık. Dayanamıyorum. Jongin'in suratı asılıyor dediğim şeyle birlikte. O an farkına varıyorum ben de, geçmiş tabu kelime.

"Ah, hayır lütfen. Bu böyle olacak değil mi? Bana hayatım boyunca bunu hatırlatacaksın. Beni hiçbir zaman affetmeyeceksin. Ne zaman tartışsak geçmişte yaptıklarım önüme gelecek. Tanrım! Aptalın teki olmalıyım, bunu aşabileceğimizi düşündüğüm için gerçekten aptalın tekiyim."

"Saçmalama Jongin. Soruyu soran sendin. Sorduğun için söyledim. Durduk yere geçmişi öne sürüyormuşum gibi davranarak bana haksızlık edemezsin."

"Hep ben sana haksızlık ediyorum değil mi? Hep ben seni incitiyorum. Özür dilerim."

"Öyle bir şey demedim. Neden böyle yapıyorsun?" yalvarır gibi çıkıyor sesim. İşlerin kötüye gittiğinin farkındayım. Jongin'in sınırlarını çok zorladım son günlerde. Dayanacak gücünün kalmadığının farkındayım. Ve bir şeyler koparsa eğer, bu gece burada, asla toparlayamayacağımızı, eskisi gibi olamayacağını biliyorum. 

"Peki ya sen? Madem bu kadar korkup çekiniyordun, niçin her fırsatta beni tahrik etmeye devam ettin? Niçin kışkırtıp durdun beni? Bu haksızlık değil mi sence? Sen bana istediğin gibi dokun, istediğin zaman öp, okşa, sarıl. Ben yapmak istediğimde ise kaç. Kendimi ne kadar kötü hissettiğim hakkında herhangi bir fikrin var mı? Bunun nasıl berbat hissettirdiği hakkında en ufak fikrin var mı Kyungsoo?"

Abimin Kankası; Benim Baş Düşmanım 2Where stories live. Discover now