17.Bölüm

34 25 0
                                    


Demir'in ağzından;

Onu tam buldum derken yine elimden kaçırmıştım. Gidebileceği tüm yerleri araştırdım. Onu aramaya öncelikle evinden başladım. Bir yandan araba kullanırken, diğer yandan çevirdiğim numaranın açılmasını bekliyordum. Bir süre çaldıktan sonra arama cevaplandı.

"Hemen adamları topla. Vakit kaybetmeden sana atacağım adrese gel." dedim.

"Beni affettin mi, abi? dedi.

Duyduğum sesle bir anlığına dikkatim dağıldı. Arabayı kenara çekip durdurdum.

"Ben seni yanlışlıkla aradım. Şimdi kapatıyorum." dedim.

Eser'in konuşmasına fırsat vermeden telefonu kapattım. Ne olursa olsun, bazı alışkanlıklar kolayca unutulmuyormuş, demek ki. Ilk defa onsuz bir iş yapacaktım. Hayatımdan bir parça eksilmiş gibi. Semih'i arayıp adamlarla birlikte, ona atacağım adrese gelmesini söyledim. Adresi mesaj olarak attıktan sonra arabayı tekrar çalıştırdım.

Uzun sürmeden Atalay itinin kaldığı eve yetiştim. Arabayı durdurup, torpido gözünden silahımı aldım. Kapıda duran iki tane korumaya ateş edip etkisiz hale getirdim. Birkaç adım attıktan sonra, kapıya sert bir tekme atıp kırdım. Içeriden eli silahlı üç adam daha geldi. Ateş etmelerine fırsat vermeden üçünüde vurup öldürdüm. Odaları tek tek kontrol etmeye başladım. Atalay iti yoktu evde. Geleceğimi bildiği için, kaçmış olmalı. Üst kata yönelmiş merdivenleri çıkacağım sırada arkadan iki el ateş sesi geldi. Âni bir refleksle arkamı dönüp silahımı doğrulttum. Karşımda Eser'i görünce silahımı indirdim.

"Ne işin var senin burada? Sana bir daha karşıma çıkma demedim mi?" diye bağırdım.

Aslında onu yanımda gördüğüm için bir yanım mutlu olmuştu. Ama yine de sinirliydim. Bize bunları yapan Atalay itini bulamadığım için kendime sinirliydim.

"Ne söylersen, haklısın abi. Ama bu benimde sorunum. Izin ver onu bulana kadar yanında kalayım." dedi.

Pişmanlığı gözlerinden okunuyordu. Aslına bakarsak, bende onun yanımda kalmasını istiyordum. Ona da hak veriyorum aslında. Annesini tehlikeye atamazdı, sonuçta. Yoksa bana asla ihanet etmezdi.

Eser'in, bana "Abiii!" diye bağırmasıyla düşüncelerimden sıyrılıp Eser'e döndüm. Elindeki silahı bana doğrultmasıyla, ateş etmesi bir oldu. Arkama dönüp baktığımda yerde yatan adamı gördüm. Eser, bugün ikinci kez hayatımı kurtarmıştı. Tekrar Eser'e dönüp "teşekkürler" anlamında başımı salladım. Bunu görünce yüzünde ufak bir tebessüm oluştu.

Eser, hızlı adımlarla yanıma geldi. Ardından Semih ve birkaç adam daha geldi. Beraber üst kata çıkıp kalan onlara baktık. Evde kimse kalmamıştı. Evi iyice aradıktan sonra arabalara binip atayım avukatlık bürosuna doğru yol aldık. Eve yakın mesafede olduğu için uzun sürmeden yetiştik. Orada da hiç kimse yoktu. Öfkemden oda da bulunan masa ve sandalyeleri duvara fırlatıp paramparça yaptım. Öfkem dinmek bilmiyordu. Aksine giderek daha çok artıyordu. Eser, yanıma gelip beni sakinleştirmeye çalışıyordu.

"Abi, lütfen sakın ol! Onu bulacağız merak etme. Ama benim hala anlamadığım bir konu var. Atalay, bize neden bunları yapsın ki? Biz ona en ufak bir zarar dâhi vermedik ki." dedi.

Eser'in hiçbir şeyden haberi yoktu. Belkide ona anlatmalıydım, diye düşündüm.

"Siz değil, değil ama ben ona çok büyük zarar verdim." diye cevap verdim. Şaşkın bir ifadeyle bana bakıyordu.

"Nasıl yani? Ne yaptın ki?" diye sordu.

"Barbaros Bozuğur'u hatırladın mı? Sana anlatmıştım." dedim.

Gözlerindeki Yabancı #Wattys2019 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin