1.

11.8K 176 0
                                    


Rağmen, her şeye rağmen.

∞ BİRİNCİ BÖLÜM ∞


Tüm soluklarım ciğerlerimi yakıp dışarı çıkıyordu, gökyüzüne bakıp nefes almayalı tam tamına 522 gün 3 saat 20 dakika olmuştu. Bu zaman diliminde türlü belalara baş uzatmış, karanlık sokakların mevzularına burnumu sokmuştum ki çoğu kez bunu yapmamam gerektiğini en acı şekilde öğrenmiştim. Yine de hiçbir an o acıyı bastıramamıştı.12 Temmuz 2016 ikimizin de aldığı son nefes günüydü. Bir buçuk yıldır olduğu gibi o günü düşündüğümde kalbime milyonlarca iğne batıyordu. Çıkarmaya bir tek benim gücüm yeterken ben, çıkardığım her iğne deliğinden içeriye sızacak duygu silsilesinden kendimi sakınıyordum. İnsanların sana ne oldu sorusuyla kafayı bozmuş, her yanındayım kelimesinde krize girecek şekilde batmıştı dünyam. Saçlarım eskisine göre on beş santim daha uzun, bebek suratımda eskiden göremeyeceğiniz tüyler yerini sert kıllara bırakmıştı. Zaman benim için durduğundan kıyafetlerim çokça eskiydi. Gecem gündüzümü kıskanıp ona katılalı da yaklaşık bir buçuk yıl oluyordu. Ne vardı ki tüm bu durumlardan şikayetçi olan hiç kimsem, hiç kendim bile yoktu. Beni yine buraya getiren şeyin bu sefer özlemden çok bir mektup olmasıydı. Mektubu alalı neredeyse bir buçuk ay oluyordu

-Bu mektubu ilk kez sana bugün getirdim

-Şimdi beni dinle lütfen sana bir şeyler okuyacağım dedim yanıma konan kargaya kısa süreli bakış atıp

Merhaba oğlum,

Tüm mektuplar nasılsınla başlayıp selamlarla biter ama biz her zamanki gibi farklıyız. Hiçbir zaman kurmak istemediğim bir cümle olsa da bu, başın sağ olsun. Ayten'in ölüm haberini aldığımda aradan neredeyse bir ay geçmişti bu sebepten cenazeye katılamadım, daha sonraysa yüzüm tutmadı. Seni aradım, sana ulaşan tüm yollar kapalıyken son çareyi yıllar öncesinin devrinde kalmış bu mektupta buldum. Seninle ilk konuşmamın böyle olacağını aslında hiç hayal etmemiştim. Demek istediğim artık seninle kavuşma vaktimizin geldiği. Seni İstanbul'a davet ediyorum. Tüm buradaki işlerimin tek varisi olarak arkamda güvenebileceğim oğlumun olduğunu bilmek şu yüreğimi nasıl rahatlatıyor bilemezsin. Sağlıcakla kal. Dönmeni bekliyorum...

HER DAİM SENİ SEVEN

BABAN

Yüzümü toprağa gömerken karga da uçmuştu yanımdan yine yalnızdım. Bugünün sulama görevini gözlerime devredip kor gibi yanan yüreğimle gözlerimi kapadım .Baba. Baban, babam, benim babam. İlk kelimem , okulumun her dönemindeki en büyük ezikliğim ,her daim aşağılanmama sebep olan insan ve diğerleri tüm bunları unutabilirdim. Gitmişti, gittiği yerden zarar vermişti bunu da unutabilirdim. Fakat annemi benden alışını affedemezdim.

7 KASIM 1995

Sarı kabarık tül eteğimin üzerinde taş rengi ince trikomdan bir omuzum açıkta kalmış simsiyah saçlarımı at kuyruğu yapıp dalgalandırmıştım. Taş rengi topuklularımı giyip odadan çıkacağım sırada bu aralar sürekli olan mide bulantısıyla kendimi zar zor odamın banyosuna atmıştım.

Elimi yüzümü yıkayıp odadan çıkıp alt kata indim

-Anne ben çıktım

-Hakanla mı buluşacaksın ?

-Hayır anne kızlarla dedim gözlerimi kaçırarak ona nasıl açık açığa sevgilimle buluşacağımı söylerdim ki

-Yanında görmeyeceğim o çocuğu dedi, üstelik böylesine nefret ederken öpücük atıp çıktım birkaç ay önce on dokuz yaşımı doldurmuştum ve bu sürekli olan mide bulantısı halsizliğimle beraber birkaç aydır adet görmemem işleri tuhaflaştırsa da genç olduğum için adet düzensizliğimi çok takmıyordum. Taksiyle Hakanın yanına ulaştığım da kolları belimi anında çevrelemiş dudakları dudaklarıma kapanmıştı. Hayır, hayır şuanda olmazdı midemin kalkışını bastırmaya çalışırken Hakan geri çekilmiş

-Ne oldu neyin var birtanem gerisini dinleyemeden en yakın ağaç dibine boş boş öğürüyordum midemde olanları da evden çıkmadan boşalttığım için. Hakan başımda

-Neyin var senin?

-Ne oldu birden bire? diye soruları sıralarken çantamdan çıkarıp uzattığı mendille gözlerimden gelen yaşı kuruladım

-Hiç bir şey Hakan üşütmüşüm sanırım dedim çantamı elinden alırken oda kazağımın omuzumda olan yakasını çekip üzerime baharlık ceketini giydirdi

-Hastaysan dinlenmelisin güzelim hem böyle açık giyinirsen olacağı bu

-Ben senin yanında dinleniyorum sevgilim dedim kolumu beline sararken ve sonra yine yüzümün her köşesi Hakan'ın öpücük istilasına uğramıştı

-Dur tamam dur

-Hakan yapma diyebiliyordum gülücüklerimin arasından dilim dur dese de kalbim istemiyordu Hakan da benim kalbimi okuyordu zaten

-Hastaneye gidelim mi iyi misin?

-İyiyim canım yarın yine aynı olursam ben giderim

-İstersen gelirim dedi

-Biliyorum dedim gözlerimi bir kez kapayıp açarak

-Öyle güzelsin ki-

-Senin yakışıklılığının yanında sönük kalıyorum ama dedim gerçekten çok yakışıklı bir adamdı koyu yeşil gözleri esmer teni kumral saçları karşısında erimeme sebep oluyordu

-Üniversiteye hazırlıklara devam değil mi?

-Evet devam bir sene ara verdim bu sene başlayacağım dedim gülümseyerek. Bol sohbetli gülüşmeli bir günün daha sonuna geldiğimizde ayrılmak ne kadar zor olsa da annemin atacağı fırçaları düşündükçe taksiye binip evin önünde inmiştim zile basıp bekledikten sonra

-Neredesin sen bu saate kadar Ayten beni delirtmeye mi çalışıyorsun!

-Kızlarlaydım dedim ya anne dedim ve o ana kadar fark etmediğim şeyi annem yanıma gelip

-Çıkar şunu üstünden dediğinde fark etmiştim, Hakanın ceketi.

-Ben sana onunla görüşmeyeceksin demedim mi?

-Anne bir dinle

-Neyi dinleyeyim he neyi! Babamın

-Ne oluyor burada diye gelmesiyle ben aradan sıyrılıp odama kaçmıştım

-Kızın anlatsın sana ne olduğunu, son duyduğum cümleydi kapıyı kapamış kilitlemiş dönen başımla yatağa oturmuştum, baş dönmem azalınca yatağa girdim. 

Yarın kesinlikle bir doktora gidecektim bu böyle olacak gibi değildi.

PARÇAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin