4.

4.7K 129 3
                                    


18 OCAK 1996

Kapıdan çıkıp botlarımı giydim. Ve tam tamına iki gündür çalıştığım işime gidiyordum. İlk gün girip kurabiye yediğim mekanda artık ben kurabiye pasta yapıyordum. İşimden ve patronlarımdan oldukça memnundum, gerçi patron demeye bin şahit isterdi. Öyle ki karnımın artık saklanmaz halinden durumumu öğrendiklerinde bana aile olmaya çalışıyorlardı. Eskisine göre daha zayıftım, bende hamileliğinde kilo alan değil verenlerdendim. Kapıyı ittirdiğimde çıkan şıngırtıyla Melek arkadan öne gelmiş dağılmış rujuyla bana gülümseyerek bakıyordu arkadan Haluk da geldiğin de gülümseyerek

-Kapı girişine ayna almalısınız sevgili patronlarım, tezgahın arkasından mutfağa geçerken ve ikisinin birbirini görme anıyla gülümsemem genişlemişti. Yeni evli çiftler böyle oluyormuş demek ki, belki, her neyse. İşimin başına koyulup tüm mutluluğumla butik pastalar, süslü kurabiyeler yapıyordum.

Melek sessizce içeri girdiğinde

-Ayten

-Efendim dedim yoğurduğum hamuru streçlerken

-Bir şeye ihtiyacın var mı?

-Yok sağ ol Melek dedim

-Senin için değil zaten, paşamız için yapabileceğim bir şey var mı? dedi evet oğlum olacaktı ve ben Hakan'a benzeyip benzemeyeceğini deli gibi merak ediyordum. Onun gibi yeşil gözleri esmer teni olacak mıydı sarıyla harmanlanmış kumral saçları

-Nereye daldın duyduğum sesle hayallerden çıkıp

-Oğlumu düşünüyorum

-İsmini mi ?

-Evet, karar veremiyorum diye ufak bir yalan söylemiştim

-Daha zaman var düşünme bu kadar, yanmış kurabiyeler seni mutlu etmez değil mi dedi gülümseyerek fırına bakarken

-Ayy! Diye benim kadar olan fırına koşuyordum

-Deli kız diyerek çıkmıştı mutfaktan, kapı sesi ile anlamıştım...

Günlerimin çoğu böyle geçiyor genellikle geceleri burada mesaiye kalıyor her şeyi halledip gündüzleri dinleniyordum, gittikçe verdiğim kilolardan kendimi oldukça halsiz hissediyor, hamile olduğumu öğrenince bakışları değişen mahalleliden kaçış yolu arıyor, bazense oğlum için alışverişe çıkıyordum. Melek ve Haluk'un çocuk yapma denemeleri her boşa çıktığında oğluma ilgileri artıyor neredeyse ona benden fazla masraf ediyorlardı. Karşı koysam da bir gün eve gittiğimde beğendiğim bir beşiği evimde buluyordum, onun için yaptırdığım dolabın parasını marangoza ödeyeceğim sırada ödemesinin önceden alındığını öğreniyordum. Bunları yapmamalarını söylediğimde her ne kadar şaşırsalar da her defasında geri kalmadan devam ediyorlardı. Oğlumun kıyafetleri dolabını yavaş yavaş doldururken hızlı büyüyeceğinden çok fazla alışveriş yapmıyor kendime de büyük beden pantolonlar alıyordum. Zayıfladığım için sadece göbeğim ön planda duruyor, beni her gören şoka giriyor nasıl böyle kaldığımın sırrını soruyorlardı ama sır yoktu, istemediğim halde kilo veriyordum. Bundan birçok kez rahatsız olup Melda hanıma oğlumun gerçekten sağlıklı olup olmadığını sorduğumda her defasında

-Senden sağlıklı cevabını alıyordum. Hamileliğimin beşinci ayını yarılamıştım. Artık konuşmalarımızda bana hareket ederek cevap veriyor, canı istediğinde tekmeler atıyordu. Ve bugün beklediğim son şey Melda ablanın ölüm haberini almaktı. Melda ablanın zamanla kuruttuğu gözyaşları yeniden şelale olmuş akarken önümdeki tezgahtan tutmayı bıraktığım hamur dolu kap ayağıma düşmüştü. Ama acı hissi yoktu. Melda abla bana veda etmişti oysa. Ben anlamamıştım. Melda abla oğluma veda etmişti. Benim oğlum o müthiş kadının olmadığı bir dünyaya uyanacaktı. Onu ilk kabullenip seven kadının olmadığı bir dünyaya. Ağlamam durulmazken oğlum anlamışçasına yerinde durmuyor, tekmeleri bugün canımı yakıyordu. İçeriye seçemediğim biri girdiğinde ben kendimi bırakmadan beni tutmuştu...

-Hah uyanıyor sanırım

-Ne oldu ki

-Çok sarsılmış belli

-Hiç açmayalım konuyu duyduğum sesler netleşirken olaylar zihnime dolmuş

-Melda abla diye sayıklayarak dökülüyordu gözyaşlarım. Gözlerimi beyazlığa açtığım da, beyaz ışığın bana hatırlattıklarıyla elim istemsizce karnıma gitmişti, o morlukları görünce Melda ablanın benim kadar korktuğu günü hatırladım.

-İyi misin? dedi Melek

-Evet, telefonum diyebildim sadece yeni edindiğim telefonu alıp numarayı çevirdim cenazenin kaldırılacağı yeri zamanı öğrenip kapadıktan sonra karşımda bana korkuyla bakan dört göz vardı

-Doktorum, vefat etti Melek şaşkınlıkla gözleri büyürken bana yaklaşıp kollarını boynuma doladı

-Gitmem lazım, cenazeye yetişmem lazım dedim aceleyle

-Ben işlemleri hallederken sizde hazırlanın diyerek çıktı Haluk, serumumu çıkarıp ayakkabılarımı Melek giydirince atkımı başıma şal gibi dolayıp montumu giydim. Melda ablanın ölümü aklımdan bir saniye çıkmıyor canım öyle çok yanıyordu ki

-Ayten kendine gel oğluna zarar vereceksin kelimesiyle kendime gelmiştim. Haluk arabanın kilidini açıp yanımıza geldiğinde adresin yazılı olduğu mesajı açıp Melek'e verdim.

O beni ilk kabullenen kişiydi, oğlumu oğluymuşçasına koruyan ilk kişi. Onunda hayatında böyle zamanlardan geçtiğini öğreneli neredeyse bir ay oluyordu. Bir kızı vardı, varmış. İki sene önce alkollü araç kullanımından trafik kazasında kaybetmiş. Beni ilk gördüğünde gözlerimde kendini görmüş. Oraya yattığımda, o gün ben her şeyi anlamasını tecrübeye bağlarken onun kendi hayatının tecrübesi olduğunu çok sonra anlatınca anlamıştım. Kızını kaybedişinden sonra hayata küsmeyi reddedip bir sürü çocuğun bu dünyaya gelmesini sağlamak istemiş. Ve oğlum. Onun için oğlum bambaşka bir çocuktu, çocukmuş. Onu dünyaya getirmek onun hayallerini süsler olmuştu. Onu gördüğüm son gün randevuma bir hafta varken beni çağırtmıştı.

Flashback

Oğlumu her zamankinden çok uzunca seyredip

-Hiç bu kadar güçlü bir bebek görmedim Ayten

-Herkes ona sırtını dönmüşken, o hala sapasağlam ve sağlıklı

-Bunun en büyük sebebi sensin dedi bana dönerek

-Sen öyle sapasağlam durdun ki başına her gelene karşı oğlun için, senin buradan ilk çıkışını hatırlıyorum iki gün sonra geldiğin günü de karnında morluklar alnında kanlar çizikler vardı ama gözlerindeki ışıltı aynı yerindeydi

-Senin sayende diyebilmiştim sadece dolan gözlerime inat gülümserken

-Hayatının bu evresinden sonra çok daha zor şartlara maruz kalacaksın, şunu unutma güzel kızım dedi ellerini saçlarıma koyarak

-Oğlun için bir uçurumdan atlaman gerekirse atlayacaksın

-Hiç düşünmem dedim başımı sallarken

-Yaşının getirdiği cesaret şimdi ki söylediğin olgunlaştığında beni anlayacaksın, ne demek istediğimi büyüdüğünde anlayacaksın, o zaman bunu gerçekten yaşayacağımdan habersizdim. Bir gün oğlumu yaşatmak için kendimi öldüreceğimden habersizdim.

-İnsanlar olacak çok sevdiğin, Hakan gibi, annen ve baban gibi eski arkadaşların gibi, Hakan gibi korkaklıktan, anne baban gibi namustan, arkadaşların gibi kibirden olmasa da bir gün hayatından çıkacaklar, sen sana kattıklarıyla mutlu olmayı öğren kızım

-Nasıl olacak Melda abla, halimi görmüyor musun?

-Görüyorum, biliyorum bu yüzden konuşuyorum sen akıllı bir kızsın beni anlayacaksın. Eğer sen öğrenmezsen hayat sana daha acı şekilde öğretir.

-Tamam Melda abla dedim saçlarımı okşarken.

-Senden bunu nasıl isterim bilmiyorum

-Melda abla lütfen söyle bende hakkını nasıl ödeyeceğimi düşünüp duruyorum

-Hak meselesi yok aramızda

-İkimizde biliyoruz dedim ellerini tutup

-Hadi iste diye tekrarladım gülümseyerek baktı...

PARÇADove le storie prendono vita. Scoprilo ora