9.

3.4K 131 1
                                    

VE BOMBA BİR BÖLÜM KARŞINIZDA!

Koskoca sekiz sene nelere şahit olmuştu bu şehir, yalnızlığıma, yakarışlarıma, Melek'inde Haluk'unda az emeği yoktu üzerimde. Her şey bir kurabiyeyi eleştirmekle başlamıştı. Çocuk denemeleri her boşa çıktığın da Demir evlat olmuştu onlara Beril'den hiç bir farkı yoktu Demir'in onlar için. Hakan'la ilgili her sorunda abi gibi arkasına saklamıştı beni Haluk, bana kaybettiğim ailem oldular, onlardan göremediğim kabullenişi sevgiyi bu iki koca yürekli insandan görmüştüm. Şimdi böylece arkamda bırakmak çok can yakıyordu. Melda abla, sık sık Demirle ziyaretine gittiğimiz o kabristana kim bilir ne zaman gidecektim, gidebilecek miydim ? Demir'imi en yakınından tek dostundan ayırmak onu babasızlığa hepten sürüklemek öyle zordu ki. Bir yandan Demir'i kaybetme korkusu, bana tüm bunları yaptıran o korkuydu. Hakan'ın evlendiğini tüm gazeteler boy boy yazmıştı istediği gibi ünlü bir iş adamı olmuştu. Yeni hanımıysa iş yaptıkları bir şirketin kızıymış, onun gibi kariyerli birisi. Şimdi benim oğlumu alıp o hanımın kucağına veremezdi bu yüzden gidiyordum, kaçıyordum.

-Hazır mısınız hanımlar sesle kendime geldiğimde cevap veremedim Melek benim yerime de ortak bir cevap vermişti

-Nakliyeciler şimdi çıktı bizde vakit kaybetmeden çıkalım diyerek odadan çıkan Haluk ve Melekten sonra gözyaşlarım akmaya başlamıştı tutmaya çalışmadan boş odamın duvarlarında elimi gezdirerek güç alarak çıkıp ışığı kapattım evimle vedalaşmak öyle zordu ki bacağıma sarılan minik iki kolu adım atarken fark etmiştim. Mavi boncuk irisleriyle kızarmış burnuyla bana bakan minik kuşum

-Nolur ditme dediğinde hıçkırıklarım sesli bir ağlamaya dönmüş kucağıma alıp sıkıca sarıldım

-Bende istemiyorum ama zorundayım kızım dedim

-Nolur ditmee diye tekrarladığın da

-Sana büyük bir görev vereceğim dedim yere indirip dizlerimin üstüne çökerken gözyaşlarını eliyle silip

-Yapabilirim ki ben dedi

-Biliyorum, hatta bir tek senin yapabileceğini de biliyorum dedim meraklı gözlerle bana bakarken elimle saçının bir tutamını okşarken

-Alp'i hiç unutma olur mu ? Seni ne kadar çok sevdiğini ne olursa olsun, başını sallarken ayağa kalktım Demir'in boş odasına ilerlediğim de köşe duvarına yaslanmış kendine çektiği dizlerine sarılıp ağladığını gördüm gözyaşlarım yeniden firar ederken yanına yaklaşıp diz çöktüm elimi ellerini çözmek istercesine yaklaştırıp

-Oğlum dedim elimi hırsla itip başını kaldırdı

-Dokunma bana seni hiç sevmiyorum ! diye bağırdığın da

-Oğlum yapma böyle ne olur senin için

-Benim için olsa gitmezdik senden nefret ediyorum ! sıkıca kollarımın arasına alıp kaçmasına izin vermeden tuttum

-Yeni yerler görecek yeni arkadaşlar edineceksin

-Ben yeni arkadaş istemiyorum, ben Berili istiyorum !

-Tamam gidiyoruz diye görmeyeceksin değil ya gelecekler biz geleceğiz görüşeceğiz diye her gidenin kalanlarla olan ortak yalanını söyledim biraz daha sakinleşip

-Gerçekten mi ? diye sordu kendimden uzaklaştırıp ıslak yanaklarını kuruladım onun bana yaptığı gibi, saçlarını yana doğru elimle tarayıp

-Elbette dedim güven verircesine yanaklarını okşarken, sakince durulduktan sonra

-Artık gitmemiz gerekiyor dedim kalkıp elinden tutup kaldırdığımda kapı eşiğinden yarım şekilde bizi izleyen Beril'i gördüğünde elimi tutan el sıkılaştı kendini ne kadar sıktığı ufak bedeninden bile görünüyordu, ne üzmek ne üzülmek istiyor uzak duruyordu. Beril minik adımlarla gelip karşımızda durduğun da elimi çekmek istediğimde Demir bırakmamıştı.

PARÇAWhere stories live. Discover now