"Haldun Bey?" dedi Aden Haldun'un asılır gibi çektiği kolunu yavaşça kurtarırken.
"Senin ne işin var burada?" dedi Haldun tehdit eder gibi bir tonda. Bir güvenlik kulübesinin içinde Haldunla yapayalnız kalmıştı Aden. Geçiyordum uğradım diyecek hali yoktu. Aklına koca arazinin içine neden daldığını açıklayacak tek bir neden bile gelmiyordu.
"Sana diyorum. Ne işin var burada!?"
"Şey.." dedi Aden ve yutkundu. Korkmuştu. Baykal neredeydi? "Ben.." dedi ve tekrar sustu. Eğer bir açıklama bulamazsa ne olurdu? Haldun onu da annesini ve babasını öldürdüğü gibi öldürür müydü? Ölmek istemiyordu. İntikamını almadan ölmek istemiyordu. İçinde ilk defa yoğun bir korku hissetti. Korkuyordu. Baykal onu almaya gelmediği her saniye daha da korkuyordu.
Birden arkadan kapının açıldığını duydu. Biri gelmişti. Kim olduğu önemli değildi. Birinin gelmiş olması içini rahatlatmıştı.
"Aden?" dedi bir ses. Ateş'in sesiydi. Onun burada ne işi vardı. "Neden buraya girdin? Dışarıda bekliyordum ben seni." dedi merakla. Sonra Haldun'un yanından Aden'i yavaşça kendine doğru çekti ve gözlerini babasına dikti. "Ben çağırdım baba Aden'i. Benim yanıma geldi."
Haldun omuzlarını normal seviyeye indirecek bir rahatlayıcı nefes verirken aklı karışmış duruyordu.
"Oğlum senin ne işin var lan burada? Aden'i niye buraya çağırdın?"Aden biri dudaklarına mühür basmış kadar sessizdi. Neler olduğu hakkında en ufak bir fikri yoktu ama Ateş şu anda hayatını kurtarıyordu.
"Annem sabahtan kendisini atölyeye bırakmamı istedi. Aden de çiftlikle ilgili imzalı bir belge verecekti bana. Ben de vakit kaybetmemek için buraya çağırdım onu." dedi onaylaması için gözlerini Aden'e dikerek.
Aden yavaşça başını salladı. Kalbi boğazında atıyordu.
"Hey yarabbim ya! Dingonun ahırı mı burası! Tam gününde herkes doluşmuş! Neyse hadi çıkın dışarı halledin işinizi." dedi kapıyı işaret ederek.
Adenle Ateş birbirine bakarken kendi onlardan önce davranarak hızlı ve gergin bir tavırla dışarı attı kendini.
Aden Ateş'in gözlerine neden yaptığını anlamaya çalışır gibi bakarken tek bir söz söylemek aklına bile gelmemişti. Öylece bakıyordu.
"Hadi." dedi Ateş nazikçe Aden'in kolunu tutup onun dışarıya çıkmasına yardım ederken.
Gözlerine çarpan ilk manzara uzaktan kendilerine doğru gelmekte olan Sinan, Zümrüt ve... Baykal oldu.
Baykal'ın orada ne işi vardı? Neden içeri girmişti?
Göz göze geldiklerinde Baykal'ın yüzündeki huzursuzluğu okuyabiliyordu. Sanki Aden çatışma anında tüm silahların doğrultulduğu bir hedefmiş gibi ona bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Konak
General Fiction"İntikam yolculuğuna çıkacaksan kendin için de bir mezar kaz." Parti ışıklarının sönmediği, topuk seslerinin eksik olmadığı ve kahkahaların hiç dinmediği bir cennetti Beyaz Konaklar. Adını sitenin zirvesine yapılmış, bembeyaz, görkemli konaktan alıy...