13. BÖLÜM

139 10 2
                                    

Yine bir iş günüydü. Elif ve Ayşe hastanedeydiler. Ve bu sefer Elif de acilde enjeksiyon bölümünde görevliydi. Kızlar buna sevinmişlerdi. Bir arada olmaları iyi olmuştu neticede. Öğle saatine kadar her şey yolundaydı. Gelen hastalar tedavi ediliyordu ve bir sorun çıkmamıştı ama bir hasta gelmişti ki...

Kadın elinden tuttuğu kızıyla birlikte acilden giriş yaptırmıştı. Çünkü kızının bir kaç saattir ateşi düşmemişti. Hemen vezneden kayıt yaptırıp doktor odasına doğru yol aldı. Ayşe de içerdeki hastaya ilaçlarını yazıp diğer hastayı beklemeye başlamıştı. Ve hasta geldi.

"Buyurun şöyle şikayetiniz neydi?"

"Ne kızıma bu yobaz mı müdahale edecek? Ben buna canımı emanet edemem. Başka doktor istiyorum ben. DOKTOR YOK MUUU?"

Ayşe sakin kalmaya çalışarak cevap verdi.

"Başka doktor yok!!!"

"Başka hastaneye giderim o zaman."

Kadının sesini duyan bir hemşire geldi.

"Hocam bir problem mi var?"

"Evet var. Hastayla ilgilenmesi için Mehmet beyi çağırır mısın? "

"Tabi hocam."

Ayşe yerinden kalktı ve içinden ona kadar saya saya ve Allah'tan sabır isteye isteye dışarı çıktı. Kadın hala sesleniyordu pis yobaz diye ama o duymazdan geldi. Yoksa bir kaza çıkabilirdi.

Elif de hastalarla ilgileniyordu. Sıradaki hastaya baktı küçük bir kızdı ve masum masum bakıyordu. Ama annesi Elif'e öcü görmüş gibi bakıyordu. Elif görmezden gelip çocuğun ignesini yapmıştı. Ve doğal olarak küçük kız ağlamaya başlamıştı. Annesi yine başladı.

"Örümcek kafalı seni bi de kızımı ağlattı beceriksiz. Size bunun hesabını sorucam ama. Yobaz pislik. YOBAZ APTALLARR!!"

Elif tam ağzını açacaktı ki aynı kadının sesini duyan Ayşe dayanamayıp geldi.

"Doktor örümcek gelmiş. "

"Defol git buradan bak çocuk var diye bi şey yapmıyorum. O örümcek kafalı dediğin insanlara muhtaçsın sen. Şimdi yerdeki şerefini, edebini ve haysiyetini de topla git arsız."

Kadın bu laflardan sonra birden tırnaklarını Ayşe'nin sağ yanağına geçirdi. Olayı izleyen herkes bir anda toplanıp kadını tuttular. Bir kargaşa çıkmıştı.

"Güvenlik!!!"

Ayşe yanağını tutuyordu ama nasıl kan geldiği gözle görülür bir şekildeydi. Elif yanına geldi arkadaşının.

"İyi görünmüyor hemen temizlemeliyiz hadi pansuman yapalım. "

Ayşe kafasını sallayıp Elif'in peşinden gitti.

Bir müddet sonra polisler gelmişti. Kadını gözaltına almışlardı. Ayşe'nin ifadesini almak için bekliyorlardı. Kızlar da pansuman işi bitince polislere her şeyi baştan sona anlattılar ve şikayetçi olduklarını söylediler. Bir süre sonra hastane normale dönmüştü. Elif işinin başına geçmişti. Ayşe'yi de başhekim cağırmıştı. Ona evine gitmesini bugünlük izinli olduğunu söyledi. Ayşe ise bir haftalık izin istediğini belirtti. Memleketine gitmek istiyordu bir müddet. Başhekim de zorluk çıkarmadan verdi izni. Ayşe bu duruma memnun bir şekilde odasına gitti. Giderken bir çok geçmiş olsun dileklerini toplamıştı. Çok geçmeden eve vardı. İnternet üzerinden biletini alıp eşyalarını toplamaya başladı. Hazırlandıktan bir süre sonra da Elif eve geldi. Kapının kenarındaki bavulu görünce şaşırdı ve içeriye doğru dönüp seslendi.
"Ayşee ben geldiiim."
"E hoşgeldin."
"Bu bavul ne? Niye?"
"İzin aldım. Memlekete gidiyorum bir kaç günlüğüne."
"Neden haber vermedin bana?"
"Gelince zaten öğreniceksin diye. İyi düşünmüş müyüm?"
"Aferin çok iyi düşünmüşsün. De beni evde tek bırakacağını düşünmemişsin."
"Onuda düşündüm Selin gelecek yanına söyledim."
"Annenlere ne diyeceksin şu yüzünün haline bak."
"Anlatıcam ne olduysa. Benim bir suçum yok. Böyle aptallar da malum her yerdeler. Garipsemezler yani."
"Peki sen bilirsin. O zaman Tuna'ya söyleyeyim de seni bırakalım otogara. "
"Size yük olmayayım ben. Sana değilde yani enişteye."
"Ne yük olacan ona sanki sırtında mı götürecek?"
"Peki madem o kadar ısrar ediyorsan."
"Dur arayayım."
.
"Bugün gelmiyormuş eve, hiç haber de vermiyor ."
"Bi şey olmaz taksiyle giderim ben."
"Öyle yap o zaman."
"E o zaman ben çıkayım yavaştan. Hadi canım görüşürüz."
"Hadi görüşürüz hayırlı yolculuklar. "
.......
Ayşe gideli bir kaç saat olmuştu. Selin ve Elif evde televizyon izliyorlardı. Selin'in telefonu çaldı.
"Efendim annecim."
"..."
"Gerçekten mi? Peki geliriz birazdan biz de."
"..."
Elif'e dönerek söze başladı.
"Misafirimiz gelmiş. Annem bizi çağırıyor."
"Kim gelmiş ki?"
"Feyza gelmiş. Neyse hadi gidelim zaten tanışırsınız."
"İyi madem hazırlanalım da çıkalım."
"Tamam ben hazırım zaten seni bekliyorum."
........
Gülseren hanım çok mutluydu. Kızı gibi gördüğü, elinde büyüttüğü Feyzası gelmişti. Yanında da tıpkı annesine benzeyen kızını ve eşini getirmişti. Biraz önce de Selinleri çağırdı. Gelini ile Feyza'nın tanışmasını istiyordu. Hem torununu da görmüş olurdu. Yiğit'e de sürpriz olacaktı. Kapı çalıyordu. Selinler gelmiş olmalıydı. Kapının zilini duyan Feyza kapıya doğru yürüdü ve kapıyı açtı. Selin'in şaşkınlığı gözlerinden okunuyordu. Onun tepkisizliğine aldırmadan boynuna atıldı. Ve Selin de ona sarıldı bir müddet.
"Hoşgeldin canım kardeşim. İyiki geldin ya."
"Hoş buldum canım. Çok özlemişim ya."
"Bende. Tanıştırayım yengem Elif. Tuna abimin nişanlısı. Yengecim bu kız da Yiğit abimin bir tanecik kız kardeşi Feyza."
"Memnun oldum Feyza. Hoşgeldiniz. Yiğit'in bir kız kardeşi olduğunu bilmiyordum."
"Bende memnun oldum. Bu arada hayırlı olsun Allah tamamına erdirsin."
"Teşekkür ederim."
Kızlar kapıdayken içeriden bebek ağlaması duyuldu.
"Yaa Zehra'm da geldi di mi? Teyzesinin canı nasıl da özlemişim."
"Hadi içeri geçelim o zaman. Kapıda kaldık."
Elif ve Selin de ayakkabılarını çıkartıp içeriye geçtiler. İçerideki enişte beye kısa bir selam verip hep birlikte mutfağa geçtiler. Feyza kızı Zehra'nın karnını doyururken hanımlar da bir yandan yemek hazırlıyorlardı. O sırada da sohbet ediyorlardı.
"Maşallah Gülseren teyzem Elif çok tatlıymış. Selin anlatmıştıda bu kadarını beklememiştim."
"Öyledir benim gelinim."
"Selin sanki Ayşe diye birini anlatmıştı. Yanlış hatırlamıyorsam."
"Evet Ayşe Elif'in yakın arkadaşı oluyor. Daha bir kaç saat önce gitti o da memleketine. Keşke tanışsaydınız çok severdin."
Gülseren hanım Ayşe'nin gittiğini bilmiyordu. Neden gittiğini sordu.
"Niye gitti?"
"Anne ben sana anlatmadım mı olanları?"
"Yoo anlatmadın."
"Ayşe bugün hastanedeyken bir hasta yakını tarafından darp edilmiş. Sonra da bir kaç günlük izin almış. Görmedim ama yüzü kötü diyor Elif."
Gülseren hanım sakin bir şekilde konuştu. Sanki bekliyormuşçasına.
"O dili yüzünden başına bir şey geleceğini biliyorduk zaten."
Herkes bi an şaşırdı. Bunu beklemiyorlardı. Elif tepki gösterdi.
"Siz ne dediğinizin farkında mısınız Gülseren anne?"
"Yalan mı kızım, sivri dilli olduğunu hepimiz biliyoruz. Kim bilir insanlara ne dedi de dayak yedi?"
Selin annesine kaş göz ediyordu susması için. Feyza da ortamın gerileceğini anlayınca kızını alıp mutfaktan çıktı.
"Gülseren anne sen Ayşe'yi tanımıyormuşsun gibi konuşuyorsun. Daha geçen gün ona kızım diyordun. Ne yaptı sana da dayak yemiş olmasına bile üzülmüyorsun. Nasıl hakettiğini düşünüyorsun hı? "
"Ben ne düşünüyorsam onu söylüyorum."
"Ama senin aksine o senin iyi bir insan olduğunu düşünüyor biliyor musun? İyiki gitmiş. Eğer bu güzel(!) düşüncelerini yüzüne söyleseydin daha çok yıkılırdı. Senden hiç beklemezdim doğrusu daha geçen yüzüne güldüğün insanın bugün dayak yemeyi hakettiğini düşünmeni. Belki benim hakkımda da böyle düşünüyorsundur. Neyse ya iyi oldu senin düşüncelerini öğrendiğim. Sürekli buraya geliyoruz birlikte. Kızı getiriyordum seviyorsun kızın gibi görüyorsun diye. Bir daha getirmem. Seninle konuşmaması gerektiğini söylerim. Sen de bir daha sivri dilini çekmek zorunda kalmazsın. Şimdi gidiyorum eğer daha fazla kalırsam emin ol daha çok sinirlenmeye başlayacağım. Ama sen de ben ne demişim diye iyice bir düşün tamam mı?"
"Tamam kızım zaten ben düşünürüm. Biraz da sen düşün acaba gereksiz mi konuşmuşum?"
Elif daha fazla durmadan oradan çıktı. Salondakilere de kısa bir baş selamı vererek kapıyı açıp çıktı. Koşar adımlarla merdivenleri çıkıp evine girdi.
Selin annesinin dediklerine şok olmuştu.
"Anne sen neler söyledin? Gerçekten sana inanamıyorum ya."
"Ne söylediysem doğru söyledim. Elif hanımın tepkilerine bak."
"Anne kıza arkadaşının dayağı hakettiğini ima ettin. Ne tepki vermesini bekliyorsun ki. Hemde kaç haftadır yanımızda olan kız hakkında dediklerin yenilir yutulur şeyler değil. Nasıl bu kadar cani olabilirsin sen. Biz o kızla aynı sofrayı paylaştık kaç sefer. Kızım kızım diye pervane oluyordun."
"Uzatma artık. O kız Yiğit'imin burnundan getirdi. Hem de sözleriyle. Oğlum o kız var diye kafasını kaldırmazken o kız pişkin pişkin gülüp eğlendi. Dili dursaydı hiç bir şey olmazdı."
"Sen şaka gibisin ya. Sana inanamıyorum. Şimdi de Elif'in yanına gidiyorum. Bir daha o kıza Ayşe hakkında kötü konuşmayacaksın tamam mı? Lütfen bir sorun çıkartma."
"Nereye gidersen git. Ama bir daha o kızı savunmayın. Şimdi de kızımla, gelinimle arama giriyor. Demek ki iyi değilmiş."
Selin daha fazla konuşmadan mutfaktan çıktı. Feyza seslendi.
"Nereye gidiyorsun?"
"Elif yalnız ya onun yanına. Sizde kusura bakmayın bu arada çok üzgünüm."
"Bekle Zehra ile bende geleyim."
"Peki bekliyorum. Zehrayı ben alayım sen de eşyalarını al."
"Tamam zaten bi kaç saat sonra döneriz biz."

CANIMIN CANANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin