1.1

17.7K 1.2K 362
                                    

🤎


"Beni içeriye almayacak gibisin," dedim hala kapıda beklerken. Kocaman gülümsediğinde geçmem için kapıyı biraz aralamıştı. Yanından geçip içeriye girerken vücudundan burnuma gelen koku başımı döndürmek üzereydi. Bir insanın vücudunun salgıladığı koku baş döndürebilir miydi? Belki.

"Böyle geç," dedi eliyle koltukları gösterirken. Koltuklara ilerlemeden önce elimdeki tabağı Jungkook'a doğru uzattım ve gözlerimi birkaç saniyeliğine salonda gezdirdim.

"Güzel kokuyorlar," tabağı burnuna doğru götürüp gözlerini yavaşça kapattığında gülümsemiştim.

"Evet," dedim bilmiş bir şekilde. Koltuğa oturduğumda o da yanıma oturup kurabiyelerden bir tane almıştı. Ağzındaki kurabiye parçasını yuttuğunda tekrar konuştum. "Nasıl olmuş?"

"Oldukça güzel," dedi ağzındakini bitirdikten sonra. "Gelmeden önce fazla yemiş gibi görünüyorsun." Hafif sırıttığında gözleriyle göbeğimi göstermişti. Bakışları ve konuşma tarzından benimle uğraştığını anlamıştım. Gözlerimi devirip aramızda duran yastığı kucağıma aldığımda ellerimi üzerinde birleştirdim. Baştan aşağıya Jungkook'u süzerken hareketlerimi inceliyordu.

"Birkaç haftaya kaybolacağını düşünüyorum. Lütfen yanılmadığımı söyle."

''Birkaç ay beraber spor yapacakmışız gibi görünüyor.'' Vücudunu bana çevirerek oturduğunda, eve adımımı attığımdan beri yüzünden silemediği o çarpık gülümsemesi hala suratındaydı.

''Ne?'' dedim ben de onun gibi vücudumu ona çevirip oturarak. ''Neden öyle gülümsüyorsun?''

''Ne?'' dedi hafif şaşırarak. ''Nasıl gülümsüyorum?'' Birkaç saniyeliğine onun taklidini yaptığımda kahkaha atmıştı. ''Şu an karşımda katı ve suratsız bir Bertha göremediğim için öyle gülümsüyor olabilirim.''

''Her zaman öyle dediğin gibi değilim.'' Başıyla beni onayladığında eline kurabiyelerden bir tane daha aldı ve ortadan ikiye bölmüştü. Bir parçasını bana uzatırken yavaşça kavramıştım.

''Arkadaşların etrafındayken öyle değilsin.'' Gülümseyip saçlarımı geriye attım. Mina ve Samuel etrafımdayken suratsız olmam imkansızdı.

''Sen beni mi izliyorsun?'' Dudaklarımı birbirine bastırıp gözlerimi hafifçe büyüttüğüm de gülmüştü. "Samuel ve Mina gerçekten iletişim konusunda benden oldukça üstünler. Onlar etrafımdayken gülmekten yanaklarım acıyor."

''Belki izliyorumdur?'' Çenesindeki bene işaret parmağını getirdiğinde alt dudağını içine doğru çekmişti. "Samuel'ı pek tanımıyorum ama Mina gerçekten açık sözlü ve komik birisi." Jungkook yerinden hareketlenmişti. "Bir şeyler içmek ister misin?'' Koltuktan kalktığında mutfağa doğru ilerledi.

''Suya hayır demem.'' Açık olan buzdolabı kapağının üzerinden başını uzattığında bana ciddi misin der gibi bir bakış atarak gülmemi sağlamıştı. ''O zaman birkaç seçenek duymak istiyorum.''

''Kola, şarap, bira ve asitsiz içecekler.'' Mırıldanırken şişeleri kaldırarak bana gösteriyordu.

''Şu an alkol kullanmak istemiyorum,'' dedim onu izlerken.

''Kola?'' Olumsuzca başımı salladım.

''Kola sevmem, su ve asitsiz bir şeyler olabilir.'' Jungkook kendisine kola alırken bana bir bardak su ve meyve suyu koymuştu. ''Ev arkadaşın yok mu?''

''Odasında takılıyor.'' Yanıma oturduğunda biraz daha yakınıma gelmişti. Sudan birkaç yudum aldıktan sonra sehpaya bırakmıştım. ''Telefonunu kontrol et istersen.'' Yanımda duran telefonuma baktığımda Mina'dan art arda gelen mesajların olduğunu gördüğümde derin bir nefes almıştım.

🎆; dazzlingWhere stories live. Discover now