2.3

13.1K 986 285
                                    

♥️


Başımın ön tarafı hafiften ağrımaya başladığın da bar tezgahına doğru hafifçe eğilmiştim. Şu an hiçbir şey umurumda dahi değildi.

"Jeon Jungkook," diye mırıldanırken elimdeki şişeyi dikmiştim. "Seni göt herif." Şişemi hızlıca tezgaha koymuştum.

Hayır kendi kendime içip, konuşuyor değildim. Yani daha delirmemiştim. Çünkü hemen yanı başımda Jungkook tüm çekiciliğiyle oturuyordu. Ara sıra bana uzunca bakıyordu ama doğru düzgün tek kelime dahi etmiyordu ve bu sinirimin yeterince bozulmasına neden oluyordu. Ama ondan ne demesini bekliyordum ki? Bana her şeyi açık açık söylemişti.

"Kes şunu," dedi bardağın ağız kısmında parmaklarını gezdirirken. "Ağzından güzel hiçbir şey duyamayacak mıyım güzelim?" Uzun süre gözlerimi üzerinde dolaştırıp yavaşça gülümsedim. Jeon Jungkook siyaha boyattığı hafif dağınık saçlarıyla karşımda nefes kesici görünüyordu.

Hafifçe bana yaklaşıp başını bana eğdiğinde birden öpeceğini sanmıştım. Tamam buna hiçbir şekilde itirazımın olmayacağını düşünmüştüm.

"Sen," dedi beni inceledikten sonra geri çekilirken. "Sarhoş mu oldun Bertha?"

"Bana ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yok ama," dedim gözlerimi ondan ayırmayarak. "Bildiğim bir şey varsa o da senin yüzünden olduğu." Alt dudağını dişleyip hafifçe iç geçirip güldüğünde kıkırdamıştım. Tanrım! Şu an o kadar tatlı görünüyordu ki üzerine atlama isteği çoktan içime dolmuştu bile.

"Bertha, ne ve ne kadar içtin? Söylebilir misin güzelim?" dedi sakin çıkan sesiyle beraber gözlerini üzerimde gezdirip. "Senin bünyen içkiyi kaldırmıyor bile neden içersin ki.."

"İki üç tane bir şey içtim işte," dedim ellerimi hafifçe kaldırarak.

Jungkook'un yüz ifadesinden bana zerre kadar inanmadığını sarhoş olsam da anlayabilmiştim. O hafifçe kalkan kaşlar, dudaklarına yerleştirdiği çarpık gülümsemesiyle beraber bar tezgahının arkasındaki barmene doğru hafifçe eğildiğinde ne içtiğimi sormuştu.

"Altı tane tekila shot, iki bardak karışık kokteyl, üç şişe bira ve bu verdiğim dördüncü şişesiydi."

"O kadar az içmiş olamam," dedim dalga geçercesine. Barmen bana hafifçe gülümserken başını olumsuzca salladı. Jungkook bana döndüğünde yerinden yavaşça kalkmıştı.

"Bertha," dedi bana doğru birkaç adım attığında. "Kesinlikle bu gecemin planında seninle bu şekilde karşılaşmak yoktu."

"Ne?" dedim hafif sinirli çıkan sesimle. "Neden beni görünce yanıma geldin ve oturmaya devam ettin o zaman? Gitseydin ya. Ah Jeon Jungkook sana boşuna göt herif demiyorum ben." Jungkook sırıttığında derin bir nefes aldım ve ona bakmayı kesip önüme döndüm.

"Hadi Bertha, kalk." Jungkook dibime kadar girdiğinde beni nazikçe belimden yakalayarak yüksek bar taburesinden inmemi sağlamıştı.

"Tuvalete gidelim, yüzünü yıkayalım ve seni biraz rahatlatalım tamam mı?" Kolunu etrafıma sardığında kaşlarımı çatarak ona bakmıştım.

"İyi de," dedim ona doğru yaklaşıp kulağına fısıldarken. "Jungkook tuvaletim falan yok. Yüzümü yıkamaya da ihtiyacım yok. Neden beni oraya götürüyorsun? Beni rahatlatmak istiyorsan eve götür." Elini belimden çekmeden bar tezgahının üzerinde duran çantamı alıp omzuna geçirmişti.

"Yürü güzelim," dedi nazikçe beni ilerletirken. Birkaç adım zorla atarken başımı öne eğmiştim çünkü birisi şu an beni deli gibi döndürüyor gibiydi.

"Bertha? İyi misin?" Belimdeki sıkılaşan eliyle beraber elimi kaldırıp sıkıca tişörtünden tutmuştum. Aylardır hayal ettiğim kokusu şu an burnumun dibindeydi. Derin bir nefes alırken başımı koluna doğru düşürmüştüm.

Beni dışarıya çıkardığında arabasına yasladı ve karşıma geçti. Olumsuzca başını sallayıp iç çektiğinde birkaç adım bana doğru atarak elini kaldırdı. Omuzumdan düşmüş olan askımı parmaklarının arasına alıp düzeltmişti. Ardından eliyle ensemi kavrarken başparmağıyla boynumu okşadı. Gözlerimin dolmasına engel olamazken derin bir nefes alıp yavaşça gözlerimi kapattım ve mırıldanışıyla beraber geri açtım.

"Saçlarını bana inat olsun diye mi topluyorsun?" Sessiz kalarak uzun süre gözlerimi yüzüne odaklamıştım. Her ayrıntısına kadar incelerken karşımda mükemmel duruyordu. Yemin ederim burada öylece durup yüzyıllar boyunca sıkılmadan karşımdaki görüntüyü izleyebilirdim.

Derin bir nefes aldığımda bakışlarımı ondan çekip havaya doğru kaldırdım. Elimi kaldırıp yüzüme yelpaze gibi yapmıştım.

"Bertha?" dedi endişeli çıkan sesiyle. "Noldu?"

"Beni götürmene izin vereceğim ama bir şartla."

"Ne söylersen söyle kabul edeceğimi biliyorsun be kızım." Mırıldanırken gözleri hayal kırıklığıyla bana bakıyordu. "Bunu bildiğin halde bu şekilde söylemen.." dedi ve sustu.

"Beraber ya bana ya da sana gideceğiz." Dışarıya doğru bir nefes verdiğinde gözleri benden başka her yerde dolaşmıştı.

"Bertha bu-" Aceleyle sözünü kesip yaslandığım arabadan doğruldum.

"O zaman gitmiyorum, beni eve götürecek bir başkasını bulurum," deyip yanından ayrılmak için birkaç adım attığımda bileğimden hızlıca yakalamıştı. Bozulan dengemi sağlamak için bir kolumu boynuna dolamıştım.

Bu kadar yakın olmak kalbim için hiç iyiye işaret değildi. Gözleri bir anlığına dudaklarımla buluştuğunda seslice yutkunmuştu.

"Tamam," dedi fısıltı gibi çıkan sesiyle. "Bana gideriz." Aramızdaki mesafeyi açıp, arabanın kapısını açmıştı. Sessizce binerken kapımı yavaşça kapattı. Kendisi de arabada yerini aldığında ona doğru dönmüştüm.

"Jungkook," dedim bana bakmasını beklerken. Başını çevirmeden ağzından hım gibi bir şey çıktığında yerimde hafifçe doğruldum. "Bana bak." Arabayı çalıştırdığında başını hafifçe bana doğru çevirdi.

Elimi kaldırıp yanağıyla buluşturduğumda ona doğru eğilip yanağıyla dudaklarımı buluşturmuştum. Yanağının üstündeki elimi yavaşça eliyle kavradığında geri çekti. Ben de ondan geri çekilirken, elimin üzerinden hafifçe öpüp geri çekmişti ama elimi bırakmamıştı. Arkama yaslanırken Jungkook parmaklarını parmaklarımın arasından geçirip elimi sıkıca kavramıştı.

                   —

                                            —

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
🎆; dazzlingWhere stories live. Discover now