Bölüm 6: Kursk Baskını

1.4K 109 13
                                    

            Geyik, yaşamı için verdiği savaşa, incecik bacaklarında kalan son güçle devam ediyordu. Hemen arkasındaki atlının durmaya ve geyiğin hayatını bağışlamaya hiç niyeti yoktu. Geyik, bir o yana bir bu yana saparak koşuyor ve arkasındaki atlının artık peşini bırakması için şansını alabildiğine zorluyordu.

Rüzgâr da dalgalanan siyah, ipek misali parlak upuzun saçlarını, eliyle gözünün önünden çektikten sonra atının karnına topuklarıyla hafifçe dokundu Lea. At, sanki bu anı bekliyormuşçasına sahibinin isteğini geri çevirmedi ve iyice yorulmuş geyikle arasındaki mesafeyi bir karışa kadar indirdi. Lea, atının sol yanına doğru hafifçe yatarak kılıcıyla neredeyse rüzgâr kadar hızlı koşmakta olan geyiğin başına sertçe bir darbe indirdi. 

Geyik önce yalpaladı, sonra yavaşladı ve sendeleyerek yürümeye başladı. Belli belirsiz sızan kana rağmen Lea, onu hakladığından son derece emindi. Atını yavaşlatarak sakinleşmesi için boynunu okşamaya başladı, atın solukları normale dönerken,  geyik de kızdan on metre kadar ilerde yığıldı kaldı.

             Atının üzerinde, hemen önüne koyduğu devasa geyikle birlikte doğu Priest'teki köyünün kerpiçten yapılma evine döndüğünde; Beatrice'nin, onu endişeyle beklediğini gördü. Kızı görmesiyle birlikte derin bir rahatlama, kadının önce yüzüne, sonra gözlerinin içine, en son da sesine yerleşti. Sert olmaya çalışan ama yakınından bile geçemeyen bir sesle:

             -"Lea! Sana bu konuda ne demiştim ben?"

             -"Sakin ol Beatrice. Sadece yiyebileceğimiz bir şeyler bulmaya çalıştım. Şansım varmış ki, birkaç günü idare edebilecek bir şey buldum. Bak!"

             Beatrice, şaşkınlıkla dev geyiğe baktı.

             -"Birkaç gün mü? Kursk çapulcuları kadar iri olsak bile, bu hayvan bize bir hafta yeterdi. Sadece seninle ikimize en az bir ay yetecek kadar et var bunda. Bazen seni de orduya yazdırmalıydık diye düşünmüyor değilim kızım. Tanrı aşkına, bu şeyi ata yüklemeyi nasıl becerdin?"

             -"Hiç zor olmadı Beatrice. Ayrıca ordu içinde de bir kızın pek barınma şansı yok sanırım."

             Lea, kadına gülümseyerek aşağı indi, geyiği de attan yavaşça indirip eve taşıdıktan sonra biraz dinlenmek için kapının önüne astığı hamağa gitti. Çevik bir hareketle fileden yaptığı sallanan yatağa uzandı.

             -"Beatrice... Gel yanıma. Sonra uğraşırız geyikle. Gel biraz oturalım. Çok yorgunum."

             Kadın, Lea'nın yanına geldi ve yavaşça hamağın yanına bağdaş kurdu. Kız hafif hafif sallanırken:

             -"Bana yine annemden bahsetsene Beatrice. Tıpkı küçüklüğümdeki gibi..."

         -"Hala bıkmadın bunu dinlemekten. Beş yaşından beri bana aynı şeyi anlattırıyorsun. Anlatacak farklı bir şey kalmadı."

            Lea gözlerini dikerek şaşkın şaşkın Beatrice'ye bakmaya başladı. Ne söylediğini fark ettiği anda, kadın da utanmıştı. Lea, yattığı yerden fırladı, "Biraz yürüyeceğim hemen dönerim." diyerek köyün içine doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı. Beatrice arkasından:

             -"Öyle demek istemedim kızım. Özür dilerim. Hadi Lea..." dediyse de sesini duyuramadı.

Lea, bundan nefret ediyordu. Ne zaman annesi ile ilgili bir şey duysa hemen aklına öksüz olduğu gerçeği geliyor ve ne kadar zorlarsa zorlasın gözlerinden kopan damlalara hâkim olamıyordu. Oysa güçlü olmak zorundaydı ve kendini bildi bileli annesi söz konusu olmadığı zamanlarda bunu çok iyi başarıyordu. Genç ve çok güzel bir kız olmasına rağmen onun yanına yaklaşmaya cesaret eden oğlanların tamamını bir şekilde buna pişman etmişti ve Beatrice'in dediğine göre de, artık evde kalmıştı.

Lanet & ArmağanWhere stories live. Discover now